22 Aralık 2017 Cuma

Ay Matriksi

Gerçek’in Titreşimleri - 76

Ay Matriksi Video Metni

Ay Matriksi - Bölüm 1

  1. https://www.youtube.com/watch?v=p56zhSn09FY
  2. https://www.youtube.com/watch?v=-elS_VtxpwU

“Ay Matriksi” Bölüm: 1 (Mayıs 2011)


Robert Perala: (LookHereAndWakeUp kanalından)

Şimdi Kaliforniya’da Marine Center’dayız. Ben Robert Perala, David Icke’ı sunuyorum. Dikkatleri David Icke’a çeviren “İnsanoğlu Ayağa Kalk” adlı kitabının derinliklerine bakıyoruz. Dediğine göre, muhteşem sonuçlardan yaralanmalarını sağlamak üzere akılcı kararlar veren insanlara onları ürkütmeden öncülük yapmak çok zor bir iş. David bir “yol gösterici”. O, değişim/dönüşüm ekibinin bir parçası ve “değişim” sağlayanlardan birisi. Sanırım keyif ve bilgi sağlayıcı bu YouTube sunumunu oldukça ilginç bulacaksınız. Teşekkürler, röportajı keyifle izlemeniz dileklerimizle...

0:50:

David, “İnsanoğlu Ayağa Kalk” adlı kitabını okuduğum zaman en çok ilgimi çeken, kayıtlı tarihten çok önceden beri, ayın “içi oyuk” bir yapı olup, insan DNA’sı ile etkileşim içinde olduğunun anlatıldığı kısım oldu. Bence bu ancak 300 yılda bir gelecek bir bulgu, bu konuda ne hissediyorsun?

30 Kasım 2017 Perşembe

Yenilikçiler, grup düşüncesi ve politik doğruluk

Gerçek'in Titreşimleri - 75

Yenilikçiler/İlericiler, Grup Düşüncesi ve Politik Doğruluk


0:05:

Bu kitabımda, bir çok konudan söz ediyorum, ama tabii bu da var. Batılıların bakış açısından, herhalde bu konuda kimse benim kadar dehşete kapılmamıştır. Daha çocukken, İngiliz İmparatorluğunun tarihini okurken böyle hissetmiştim. İngiliz İmparatorluğunun yaptıkları benim için utanç vericiydi. Tabii ki bütün diğer imparatorlukların yaptıkları da...

0:36:

Afrika, Asya, Güney Amerika ve Avustralya’da, başkalarının ülkelerine giriyor, kendi iradelerini dayatıyor, topraklarını, kültürlerini ele geçiriyor, insanların önceki hayatlarını mahvediyor, onları ikinci sınıf addediyor ve bu ülkelere Batı’nın iradesini empoze ediyorlardı.

1:19:

Bu dehşet verici, utanç verici birşey. Çocukken okulda düşünürdüm, yani hep böyle mi olmuştu? Evet... Peki buna nasıl karşılık verilir? Tersi yapılır değil mi?

11 Ekim 2017 Çarşamba

Zaman bir illüzyondur

Gerçek’in Titreşimleri - 74


Zaman” bir illüzyondur




...O halde bu realite sadece bir frekans menzili. Ona başka frekans menzilleri de karışıyor. Bazıları karışıyor, çok uzakta olan bazıları hiç karışamıyor bile. Biz ise kendi küçük dünyamızda yaşıyoruz, ama onu bu dünyadan farklı olan birçok başka dünyalarla iç içe geçiriyoruz.

0:17:
Bizim frekans menzilimiz – ki bunu kavramak çok önemli, bugün daha bir sürü bilgi var - çok küçük... Kara madde, kara enerji konularına girmiyorum, sadece görünen ve görünmeyen evren hakkında konuşuyorum, ama ana akım bilim de şöyle diyor; evrende var olan ne ise, yani bizim algıladığımız; belirli bir noktaya kadar elektromanyetik alan ve görünen ışık. Görünen ışık, bilinçli zihinin algılayabildiği dünyaya çekebildiğimiz tek frekans menzili.

0:53
Hepsi onun ötesinde. Ana akım bilimin evrende var olduğunu söylediği elektromanyetik spektrum yüzde 0.0005. Bazıları biraz daha fazla olduğunu söylüyor, ama çok değil.

25 Eylül 2017 Pazartesi

Doğal halimize geri döneceğiz


Gerçek’in Titreşimleri - 73

Yakında Doğal Halimize Geri Döneceğiz...


0:01:
Zaten birçok konuyu çözmüş olan Einstein realitenin bir yanılgı, ama oldukça ısrarlı bir illüzyon olduğunu söyler. Israrlı olduğunu da özellikle vurgular, çünkü sürekli olarak onu deşifre ederiz. Hani kablosuz Internet gibi...

0:23:
Bu illüzyon, bu yanılgı bizim için bir zihin hapishanesi gibi. Kendimizi, kendimize yakın birkaç kişiyi etkilemek için kişisel isteklerimizle sınırlıyoruz. Oysa görevimiz doğadaki bütün varlıkları kucaklayan sevgi-şefkat çemberini genişletip kendimizi bu hapishaneden kurtarmak olmalı...

0:42:
Bu yolla şu gerçekleşir; zihniniz açılır, yani tam anlamıyla. Zihinle ilgili bir mesele yok. Zihin bir “arayüz” durumunda. Bilgisayarda Internet’e girdiğimiz zaman olduğu gibi. Ama arayüz durumundaki zihinin de yerini bilmesi lazım. Onun işi, “bilinç”e, deneyime hizmet etmek, onları yönetmek değil!

0:58:
Zihniniz açılınca bunu yaparsınız, neden? Yakın çevrenizdekilere olan sevgi ve şefkat çemberi vardır. Çünkü kendinizin sadece bir damla değil, okyanusun bütünü olduğunuzu farketmeye başlarsınız. Sistem kendimizi damla olarak görmemizi istiyor, çünkü aksi takdirde ne yaparız? Bu uyanış sürdüğü sürece, okyanus olduğumuzu anladığımız anda sistem çöker. Dünya “Ütopya” diyebileceğimiz bir şeye dönüşür, oysa hiç de ütopya değil. O bizim doğal halimiz. Ne kadar muhteşem varlıklar olduğumuzu anlatırken hep şu benzetmeyi yaparım.

1:50:
Diyelim ki bir su tankı tepesine kadar su dolu. Bir topun doğal hali, o suyun yüzeyinde durmasıdır. O topu doğal olmayan hale getirmek için ne yaparsınız? Su tankının dibine doğru bastırırsınız. Kontrol sistemi insanlara bunu yapıyor. Ama o topu dipte tutabilmek için sürekli olarak bastırmanız gerekir, bırakamazsınız.Yoksa bum! Bir saniyede doğal haline döner, yani suyun yüzeyine fırlar. 

Yiyecek ve içeceklerdeki katkı maddeleriyle beden bilgisayarımızın, alıcı verici sistemimizin dengesini bozup, bizi daha önce bahsetmiş olduğum şekilde programlıyorlar. Medya, eğitim sistemi vs ile bizi, bizim için doğal olmayan halde tutuyorlar. Suyun yüzeyine çıkan top gibiyiz. Zaman içerisinde o halimize geri döneceğiz...


9 Eylül 2017 Cumartesi

Bu Dünyaya Gelmeyi Biz Seçtik

Gerçek'in Titreşimleri - 72




Bu Dünyaya Gelmeyi Biz Seçtik...


0:02:
D. Icke: Bilinç hapishanesinin kapısındaki kilidi açmak için seçimler yapıldı.
Sunucu: Yani doğmadan önce bu realiteye gelmeyi biz mi seçmiş oluyoruz?

0:18:
D. Icke: Doğmadık. Doğan biz değiliz. Doğan teleskop. Yani mercek doğdu. Biz onun içinden bakıyoruz.
Sunucu: Yani... Anlamıyorum... İşte buna bayıldım!

0:30:
D. Icke: Bu, realiteye bakışın tamamen farklı bir açısı.
Sunucu: Kesinlikle öyle olmalı...

0:35:
Doğan ben değilim. Doğan, benim bu realiteyi deneyimlemekte olduğum mercek/teleskop!... İndigo çocukları biliyorsunuz, onlar, bilinci bu bilgiye açık olanlar, evet bazı şeyler bazen çok abartılıyor, ama bazı özel insanlar var, özellikle şimdilerde bir dönüşümün eşiğindeyiz. Realiteyi yine bu teleskoptan bakarak mı deneyimleyeceğiz, yoksa seçim yaparak mi etkileşimde olacağız?

1:11:
Yani, şimdi biri elinde silahı alnımıza dayamış, “Şu teleskoptan bak ve sana ne deniliyorsa onu yap!” mı diyor? Hayır, bu bir seçim. Bir algılama meselesi. Mesela şimdi bakıyorum, duvardaki tuğlayı görüyorum ve realiteye dair belirli bir görüşüm var.

1:35:
Sonra duvardaki tuğlaya bakarak geri geri gidiyorum, tuğla bir evin duvarında. Evi görüyorum. Ev bir sokakta. Tepeye doğru çıkıyorum, sokak bir şehirde, şehir bir ülkede, ülke dünyada, aaa, dünya güneş sisteminde, şimdi evren oldu!

1:55:
Tuğlaya yakından bakıyoruz, farklı bir algılama noktası, teleskoptan bakıyoruz diyelim. Teleskobun içinden gördüğümüz realitenin farkındalığındayız. İşte seçim böyle yapılıyor, onları bu seviyede çözmeye çalışıyoruz. Sanırım Matriks filminde özgür dünya ile ilgili bir replik vardır; Neo, "Yani hiçbir seçeneğim yok mu demek istiyorsun?” diye sorar, cevap; “Seçimi zaten yaptın, şimdi yapman gereken, neden yapmış olduğunu anlamak” şeklinde olur.

2:26:
İşte seçim bu. Leicester’daki işçi bloklarında, küçük bir çocuk veya bir gençken hayatımda şimdiye kadar olanların olmasına ben karar vermedim. Beni oraya, bana o seçimde olan herşey getirdi. O halde, neden o seçimi yapmış olduğumu şimdi anlamam lazım. 90’lı yılların başında İngiltere’de ülke çapında alaylara maruz kalmayı neden seçmiş olabilirim? Şimdi o seçimi neden yapmış olduğumu çok iyi anlıyorum; çünkü beni özgür kıldı.

3:13:
Başkalarının benim hakkımda ne düşüneceği korkusu ile ilgili kendimi sınırlama duvarlarının hepsi yıkıldı, kırıldı gitti! Yaptığı o oldu. Böylece beden bilgisayar sistemini yeniden programlama deneyimi yaşadım. Dikkat edin, kendimi, yani ruhumu/özümü/bilinçliliğimi demiyorum, bütün programlarıyla bir vasıta olarak kullandığım beden bilgisayar sistemini yeniden programlamaktan söz ediyorum.

3:47:
Önce de belirttiğim gibi, hepsi hayatın verdiği işaretleri okuyabilme meselesi. Hepsi aynı şeyin parçası. Seçebiliyor muyum? Beni buraya getiren seçimleri ben mi yaptım? O halde seçimi neden yaptığımı anlamam lazım. İşte o zaman hayatının kontrolü senin eline geçiyor ve hayat seni yaşayacağı yerde, sen hayatı yaşamaya başlıyorsun.

4:16:
O halde hepimiz, şimdi burada olmak için seçimlerimizi yaptık, tamam mı? Haydi bakalım, şimdi bu seçimleri neden yapmış olduğumuzu anlayalım. Bütün bu olanlar olurken şimdi buradayız, çünkü olanları değiştirmeye geldik. Öyleyse yapalım, işimize devam edelim, sonra da oturup birer bira içelim!...



29 Temmuz 2017 Cumartesi

Hayatla akmak


Gerçek'in Titreşimleri - 71

Hayatla akmak...
(27 Şubat 2011 tarihli videodan)


0:01:
Her zaman gördüğüm bir şey var. Bu aynı zamanda son derece basit şeylerin son derece karmaşık hale getirilmiş olduğunu insanlara anlatmak açısından çok önemli. “Bu, bu kadar da basit olamaz dostum!” derler.. Hah, oysa öyle, hem de çok basit!... Çünkü akıl, yani sol beyin, yani realiteyi deşifre eden beden seviyesi, her şeyi karmaşık olarak görür, neden? Çünkü sol beyin her şeyi her şeyden ayrı veya kopuk olarak algılar. Her şey çok karmaşık gibi görünür, çünkü şurada bir parça vardır, orada bir parça vardır vs. Oysa “bütün”ü gördüğünüz zaman hepsinin aynı şeyin bir ifadesi olduğunu görürsünüz, bu kadar basittir.

0:42:
O zaman hiç de karmaşık olmadığı anlaşılır. Neyse, şimdi o Guru’ları, “Yeni Çağ” Guru’larının dediklerini duyuyorum; “Kendi üzerinizde çalışmalısınız”diyorlar. Hayır, hiç de kendi üzerinizde çalışmanız gerekmiyor. Sadece hayatın size gösterdiği işaretleri okumanız gerekiyor. Çünkü zaten hayat, başlıbaşına kendi üzerimizde çalışmak! Hayatınıza bakarsanız, işaretleri izlerseniz, işaretler size duvarların nerede olduğunu gösterir, öyle değil mi? Bazen hayatınıza belalar getirerek duvarların nerede olduğunu bile gösterir, değil mi? O zaman hiç olmamasını dilediğiniz çok zor dönemler geçirirsiniz. Oysa işaretleri okuyabilirseniz, "bu bela benim için ne anlatmak istedi, şu ya da bu kişi benim içimdeki neyi temsil ediyor" diyebilirsiniz.

3 Temmuz 2017 Pazartesi

Ay, sandığınız şey değil

Gerçek'in Titreşimleri - 70

“Ay”, olduğunu sandığınız şey değil.


Ay, bulunduğu konum itibariyle öyle bir yerleştirilmiş ki, tutulma olduğu zaman güneş kadar büyük oluyor. Bu yüzden tutulma yer alıyor. “Ay’ı Kim İnşa Etti” kitabın yazarları şöyle anlatıyorlar: 

“Ay, olması gerekenden daha büyük, olması gerekenden daha eski ve kütlesel olarak olması gerekenden daha hafif, yörüngede olmaması lazım ve en ilginç yanı, Ay’ın varlığı ile ilgili bütün mevcut açıklamalar tartışmaya açık ve çoğu da sığ bilgiler. 

Ay’ın nereden geldiğini sorduğunuz zaman şöyle bir hikaye anlatılıyor; Bilim dediğimiz şeyde hep olduğu gibi insanların hep gerçek olarak benimsedikleri şey aslında teori olup sürekli olarak tekrarlanarak gerçeğe dönüştürülüyor, ama sonra geri dönüp bir bakıyorsunuz ki hala sadece teori olmaktan öteye geçememiş! Birinci teoriye göre Ay, “çarpma” teorisine göre oluşmuş, ya da “büyük çarpma” teorisine göre... Yani Mars tipi bir gezegen gelmiş, dünyaya çarpmış, büyük bir parça kopmuş ve “Ay” meydana gelmiş. 

14 Haziran 2017 Çarşamba

Korku ve realite üzerine söyleşi


Gerçek'in Titreşimleri - 69

Haziran 2011, David Icke’ın “Scandinavian Media” söyleşisi


Scandinavian Media’nın, dünyanın gerçekleri ve içinde yaşadığımız realite ile ilgili olarak sayısız kitap yazmış olan David Icke ile 15 Ekim, 2011’de yapmış olduğu 35 dakikalık röportaj. http://www.youtube.com/user/scandinav...

Bu röportajda, araştırma ve keşiflerini, noktaları birleştirme özelliği ile sunan David Icke’ın çalışmaları ve kişisel geçmişi yer almaktadır.

David Icke’a aşina değilseniz, çalışmaları ile ilk defa karşılaşıyorsanız, sözleri ve kavramları gözlerinizi açacak ve hayatınızı değiştirecektir.

“Gerçek nedir? Söyleyin, yaşayın, çünkü gerçeği ancak böyle değiştirebilirsiniz, başınızı öne eğerek değil. Bu hiçbir şeyi değiştirmez!” ─ David Icke

ScandinavianMedia adına David Icke ile yaptığımız bu söyleşiyi mümkün olduğu kadar çok kitleye ulaştırmanın gerekli olduğunu düşündük.

Video kayıt: Scandinavian Media Association
Röportaj: Robert Lebon et l heureux

─ Video ─


0:10: (Soru)

Medyumun aktarmasıyla, ifşaatları almaya başlayınca araştırmalar yapmaya ve bu konuda konuşmaya başladınız. Nasıldı? Yüzleşme faslında çevrenizdekilerle ve arkadaşlarınızla neler oldu? Ben de benzer bir deneyim geçirdim, çünkü farklı duygular oluşuyor. Nasıl gelişti, anlatır mısınız?

0:36:

Birdenbire olaylar bir gecede dev bir dalga gibi üzerinize çarpınca neye uğradığınızı şaşırıyorsunuz. Tabii bununla baş etmek gerekiyor. Bu bir, “Ben bunu söyleyeceğim, sonuçları de ne olacaksa olur” meselesi değil. 1991’de bir prime time sohbet programı olan “Wogan Show”a çıktım. Ve 15-16 dakika sonra cenabet İngiltere tarihinde belki de en çok alay konusu olan kişi oldum. Gittiğim her yerde bana gülüyorlardı, bara falan gitmek ne mümkün, girdiğim anda kahkaha kopuyordu. Komedyenin sadece adımı söylemesi bile herkesin gülmesine neden oluyordu, hiç espri falan yapmasına gerek kalmıyordu.

15 Mayıs 2017 Pazartesi

Realite’nin Holografik İllüzyonu

Gerçek'in Titreşimleri - 68

Realite’nin Holografik İllüzyonu/Algı Yanılması
Gerçeğin Titreşimleri (62) ‘Holografik Evren’ devamı


Bazı bilim adamları fiziksel dünyanın sadece gözlemlendiği takdirde var olduğunu savunuyor. Kabul ediyorum. Neden, çünkü; bir bilgisayara bir disk koyduğunuz zaman diskin üzerindeki bilgiyi aynı anda okumaz. Lazer hangi bölümünü gözlemliyorsa onu okur. Diğer öğeler bilgi formuna konur, ekrana resim v.s. olarak geçirilmez. Biz de aynı şeyi yapıyoruz.

Gözlemlediğimiz veya deşifre ettiğimiz zaman onu bu realiteye getiririz, ama bu olmayınca   sadece temel titreşimsel metafizik evrendir... Herşeyin temeli. O zaman beyine hiç ışık gitmez. Peki ışığı nasıl görürüz? Beyin o ışığın bilgisini deşifre eder, beyine hiçbir ışık girmez, o zaman ışığa nasıl bakar da görürüm? Dolayısıyla Matrix filmindeki bir sahnede, “Kaşık yok, o eğilen kaşık değil, hepsi sadece senin zihninde!” dediği çok doğru, çünkü kaşığın fiziksel formda var olduğu tek yer zihnimiz! Realiteyi deşifre ettiğiniz yöntemle kaşığı da bükersiniz...

Mucizeler, mümkün olan ve olmayan neyse o programı altetmek suretiyle oluşur. Örneğin, ateşin üzerinde yürürsek ayağımızın yanacağına inanırız, çünkü ona programlanmışız. Kızgın kömürün üzerinde yürürseniz, deşifre etme haliniz, yani inancınız yanacağı doğrultusundaysa ayağınız tabii ki yanar. Ama birçok kişide görmüşsünüzdür. Bilinçliliğin farklı bir seviyesinden geçer, o inancı altederseniz , kızgın kömürün üzerinde yürüyüp hiçbirşey hissetmezsiniz.  Neden? Çünkü eğer öyle olacağına inanmıyorsanız, bir illüzyon başka bir illüzyonu yakamaz. Bu bir mucize değildir. Hepsi sadece “mümkün olan herşey”i nasıl dışavurduğu anlayışını anlamamıza bağlı. O anlayış da, kendimizin birer “bilinç”olduğumuz anlayışıdır. Hepimiz, birer deneyim yaşamakta olan bedensiz, şekilsiz “farkındalık”larız.

13 Nisan 2017 Perşembe

Çekim Yasası

Gerçeğin Titreşimleri - 67 - Çekim Yasası Video Metni




0:11: Artık ürettiğimiz enerjinin fotoğrafı çekilebiliyor. Birisiyle karşılaştığınız zaman, tamamen o kişilerin ‘varlık hali”ne bağlı olarak, “ o adamdan kötü titreşimler aldım” veya “ondan iyi titreşimler aldım” diyerek, bu enerjiyi kesinlikle hissedebiliyorsunuz. Duygularımızı, spiritüel, içsel ve zihinsel ‘hal’imizi yansıttığı için realitemizi bu enerji yaratıyor...

0:34: Bu durumda korku hissettiğimiz zaman, kendimize en çok korktuğumuz neyse onu çekeriz. Bu, en güçlü evrimsel dehadır, ben buna “tasarımcı evrim” diyorum, çünkü ne verirsek onu alırız sistemine göre günlük hayatımızda içsel dünyamızın bir yansımasını görüyoruz, o halde içimizi fiziksel bir şekilde görüyor, deneyimlerden dersler alıyor ve gelişiyoruz.

1:01: “Korku”, gelişimi engelleyen en büyük engeldir. Hangi konuda korkumuz varsa gelişmemize engel olan bir “girilmez” bölgesi yaratır, çünkü hiçbirimiz “Şundan ya da bundan korkuyorum, onunla yüzleşmem lazım” diyemeyiz. Bunun yerine, “Hayır çok teşekkür ederim, haydi konuyu değiştirelim, o konuya girmeyelim” deriz. Aslında, “Dışarı ne veriyorsak onu kendimize çekme” işlemi, “Dışarı ne veriyorsak onunla yüzleşme” işlemidir. Ancak onunla yüzleşirsek tekamül ederiz. Sözün kısası, eğer birşeyden korkarsak, korktuğumuz şeyi kendimize çekeriz.

20 Mart 2017 Pazartesi

Sonsuz Potansiyelsiniz

Gerçek'in Titreşimleri - 66

Sonsuz Potansiyel / Sonsuz Kapasitesiniz

23 Ocak, 2017


0:17 Şimdi size bu alemdeki farkındalığımla bakıyorum. Farkındalığım, görünen ışığın minik frekans bandına odaklanmış durumda. Dolayısıyla sizi görüyorum, ama ötesini göremiyorum. Bedenim görev yapamaz hale gelince, yani bedenim öldüğü zaman bedenin algılaması bitiyor.

0:35 Artık realiteyi bu beden yoluyla, bu durumda bedenin sınırlı frekans menziliyle algılayamam. Oysa bilincim çok daha gelişmiş bir halde algılama yapıyor. Bütün olan bu.

0:47 Malum, şu müthiş ölüm korkumuz var, ama bu, hayatı bilmemekten kaynaklanıyor. Hayat nedir? Kendimizin; farkındalık, yok edilemez, sonsuz farkındalık/bilinç, farkında olma hali olduğumuzu anladığımız zaman ölüm falan olmaz.

1:10 Beden görev yapamaz hale geliyor, buna ölüm diyoruz, tabii ki öyle, peki sonsuza kadar kalabilir miyiz? Sonsuzluğu keşfetmek ister miydiniz? “Ne? Yo, yo, sonsuzluğu keşfetmek istemiyorum, aşağıdaki süpermarkette çalışmak istiyorum.” Yani, hadi yapmayın..

2 Mart 2017 Perşembe

Hayalet Benliğiniz Nedir?

Gerçek'in Titreşimleri - 65

Video metni: Hayalet Benliğiniz Nedir?
18 Ocak, 2017




Şu anda İtalya’da olmaktan çok mutluyum, çünkü her yere gitmek beni çok mutlu ediyor. Şöyle geriye bir baktığımda, 26 yıl önce bu yola çıktığım zaman hiç kimsenin umurunda bile olmadığı bir konuydu, dolayısıyla dalga geçilir, istismar edilir, ciddiye alınmazdım. Oysa şimdi, (2016) Haziran’da İngiltere’de başlamış olduğum dünya çapındaki ‘Uyanın’ turu ile Avustralya’da 4 şehre, sonra Yeni Zelanda’ya, New York’a, San Fransisco ve Los Angeles’a gittim, birkaç hafta önce Çek Cumhuriyeti’nde Prag’daydım, şimdi ise İtalya’dayım. 

1:12: Rüyada gibiyim, çünkü çalışmalarıma müthiş bir ilgi var. Hani sizi sokakta durdurur konuşmak isterler, bu çok hoş bir duygudur. Nereye gitsem, sokakta durduruluyor ve çalışmalarımla ilgili son derece akıllıca sorularla karşılaşıyorum veya insanlar; “Biliyor musun, kitaplarını okuyorum ve yaptığın müthiş birşey!” diyorlar. Bütün bunları 26 yıl öncesiyle veya 25, 24, 23, hatta 22 yıl öncesiyle kıyasladığım zaman sokakta karşılaştığım tek şey alay edilmek, gülüşmeler ve tacizdi. Dolayısıyla şimdi müthiş bir değişim var...

7 Şubat 2017 Salı

Zaman Döngüsü

Gerçeğin Titreşimleri - 64

Zaman Döngüsü (8 Ağustos 2001 tarihli videodan)



0:01: Bilinç, ‘zaman’ın olmadığı yerde faaliyet gösterir. Eğer hep ‘zaman’a bağlı olarak faaliyet gösterirsek, tamamen bunun doğasına bağlı olarak, başka bir algılama seviyesi olan ‘bilinç’ten koparız. 

0:22: Sadece ‘şimdi’ var. Hepsi o! Diyebilirsiniz ki; “Hayır! Hayır! Şu geçmiş, şu da gelecek!”. Pekala, geleceği düşünün bir bakalım, neredesiniz? ‘Şu anda buradasınız öyle değil mi? Peki geçmiş anılarınızı düşündüğünüz zaman neredesiniz? Yine şimdide, yani şu anda buradasınız! 

16 Ocak 2017 Pazartesi

Yeni Şafak Dergisi Söyleşisi

New Dawn Dergisi Ağustos 2016 ─ Marc Star

Gerçeğin Titreşimleri - 63

David Icke, global komplo konusunda ana akım inanç sistemlerini sorgulayanların arasında, bir çalar saat gibi en çok sayıda insanı uyandırmış olan bir ikon... Yazma konusunda çok güçlü ve etkili bir kalemi var.  Olağanüstü doğal konuşma yeteneğinden başka kendisinden öncekilerde hiç olmayan bir başka becerisi de birbiriyle hiç bağlantısı yokmuş gibi görünen noktaları birleştirip, ortaya büyük bir tablo çıkarabilmesi. Bu tabloyu açık zihinlere açıkladığı zaman o kişilerin, piksellerden oluşmuş sis perdesinin arasındaki görüntüleri görebilmesini sağlıyor. Bu alandaki araştırmacılar arasında belki de insanların “Vay be! Şimdi anladım!” demesini en çok o sağlamıştır. 

2009’da Melbourne’deki konuşmasını dinledikten sonra David Icke’ın şimdi okumakta olduğunuz bu yazıyı yazan kişinin, yani benim üzerinde de büyük bir etkisinin olduğu kesin. En sonunda, 11 Eylül saldırısının çok daha önemli bir dönüm noktası olduğunu ve çok daha kapsamlı bir hikayeye nasıl oturduğunu anladım. Bu, David Icke ‘ın, 26 yıldır araştırıp izini sürdüğü ve gittikçe güçlenen küresel gücün hikayesi. Ancak  küresel komplo konusunda, David Icke’ın pek çok araştırmacıdan farklı olan yönü, noktaları birleştirmenin ötesinde, planın nerelere ulaşacağını da görüyor olabilmesi. Kitaplarında ve konuşmalarında verdiği bilgilerin çoğu doğru çıkıyor. Terör savaşı, küresel ekonomik çöküş, elit tabakanın pedofili halkaları, nakitsiz toplum, implant edilen mikroçipler, batının Rusya ve Çin’e karşı gerilimi tırmandırma politikası v.s.

Paylaşım