Gerçek'in Titreşimleri - 71
Hayatla akmak...
(27 Şubat 2011 tarihli videodan)
0:01:
Her zaman gördüğüm bir şey var. Bu aynı zamanda son derece basit şeylerin son derece karmaşık hale getirilmiş olduğunu insanlara anlatmak açısından çok önemli. “Bu, bu kadar da basit olamaz dostum!” derler.. Hah, oysa öyle, hem de çok basit!... Çünkü akıl, yani sol beyin, yani realiteyi deşifre eden beden seviyesi, her şeyi karmaşık olarak görür, neden? Çünkü sol beyin her şeyi her şeyden ayrı veya kopuk olarak algılar. Her şey çok karmaşık gibi görünür, çünkü şurada bir parça vardır, orada bir parça vardır vs. Oysa “bütün”ü gördüğünüz zaman hepsinin aynı şeyin bir ifadesi olduğunu görürsünüz, bu kadar basittir.
0:42:
O zaman hiç de karmaşık olmadığı anlaşılır. Neyse, şimdi o Guru’ları, “Yeni Çağ” Guru’larının dediklerini duyuyorum; “Kendi üzerinizde çalışmalısınız”diyorlar. Hayır, hiç de kendi üzerinizde çalışmanız gerekmiyor. Sadece hayatın size gösterdiği işaretleri okumanız gerekiyor. Çünkü zaten hayat, başlıbaşına kendi üzerimizde çalışmak! Hayatınıza bakarsanız, işaretleri izlerseniz, işaretler size duvarların nerede olduğunu gösterir, öyle değil mi? Bazen hayatınıza belalar getirerek duvarların nerede olduğunu bile gösterir, değil mi? O zaman hiç olmamasını dilediğiniz çok zor dönemler geçirirsiniz. Oysa işaretleri okuyabilirseniz, "bu bela benim için ne anlatmak istedi, şu ya da bu kişi benim içimdeki neyi temsil ediyor" diyebilirsiniz.
1:29:
O zaman o bilgi, o bilinç, ateş duvarlarını yıkar. Bu kadar basit. O ateş duvarı yıkılırsa, bilinçliliğiniz onun ötesine geçer ve birdenbire önceden görememiş olduğunuz şeyleri görebilmeye başlarsınız, çünkü artık gözlem noktanızı bu noktadan, şu noktaya taşımışsındır. Ve bunu bir kere yapabildikten sonra bu kendiliğinden gelişen bir işlem haline gelir.
1:53:
Neticede, hayatın verdiği işaretleri izlersek, yeni kitabımda yer verdiğim şu terimi kullanabiliriz.“Akış varsa devam et, tıkanmışsa dur!” Veya en azından farklı olarak ne yapıyorsan onu yap, çünkü hayat akış demektir. Hep acı bir hayat yaşar sonra da ölürüz diye bir kayıt yok. Kimsek, onun sonsuzluğunu ifade etmemiz lazım. Oysa hep şu oluyor; kısıtlılık veya sınırlılık programına yakalanınca her şeye engeli kendimiz koyuyoruz. Hayat akıyorsa mutlaka bizi gitmemiz gereken tarafa yönlendiriyordur. Akıyorsa devam et! Oysa tam tersine hep şöyle oluyor. Daha hayat devam etmeleri gerektiğine dair işaret vermeden insanlar “Ben şu olmak istiyorum!” veya en başta “Şunu yapmak istiyorum!” gibi bazı şeylere karar verme tuzağına itiliyorlar. Belki öyle olmak istiyorsundur, ama ne malum, burada deneyimlemen gereken şey o olmayabilir!
3:11:
Şunu mu istiyorsun, pekala, orada bir kapı var ve istediğin her ne ise kapının diğer tarafında, ama sen bu taraftasın ve üstelik kapının üzerinde bir de kilit var! İstersen bütün hayatın boyunca o kapıyı açmaya çalış, açılmayacaktır. İşte dediğim gibi, eğer tıkalıysa bırak gitsin! Veya en azından, “Bu kapı neden bana kapalı?” diye düşünebilirsin. Bu da konuya farklı bir yaklaşım şeklidir. Veya açıktır, kapı rüzgardan sallanıp duruyordur, “Hey şuna bak, açık, üstelik sallanıp duruyor, bak!” Açık, sallanıyor, yapacağın tek şey içinden geçip gitmek! Akıyor, o halde devam edeceksin!
3:48:
Eğer bu işaretleri izlersen, o zaman hayat harekete geçer, sana karşı direnmez. Yaşam deneyiminde hayatın sana anlatmak istediklerine dair işaretleri okuyabildiğin sürece, bilinçaltına yüklenmiş olan program ya da duvarlar bir bir yıkılır ve sonunda öyle bir noktaya gelirsin ki, hayat seni yaşayacağı yerde sen hayatı yaşamaya başlarsın. Ne olduğumuzu söyleyen programın yerini; aslında ne isek o, yani özümüz alır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder