kontrol sistemi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kontrol sistemi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Eylül 2017 Pazartesi

Doğal halimize geri döneceğiz


Gerçek’in Titreşimleri - 73

Yakında Doğal Halimize Geri Döneceğiz...


0:01:
Zaten birçok konuyu çözmüş olan Einstein realitenin bir yanılgı, ama oldukça ısrarlı bir illüzyon olduğunu söyler. Israrlı olduğunu da özellikle vurgular, çünkü sürekli olarak onu deşifre ederiz. Hani kablosuz Internet gibi...

0:23:
Bu illüzyon, bu yanılgı bizim için bir zihin hapishanesi gibi. Kendimizi, kendimize yakın birkaç kişiyi etkilemek için kişisel isteklerimizle sınırlıyoruz. Oysa görevimiz doğadaki bütün varlıkları kucaklayan sevgi-şefkat çemberini genişletip kendimizi bu hapishaneden kurtarmak olmalı...

0:42:
Bu yolla şu gerçekleşir; zihniniz açılır, yani tam anlamıyla. Zihinle ilgili bir mesele yok. Zihin bir “arayüz” durumunda. Bilgisayarda Internet’e girdiğimiz zaman olduğu gibi. Ama arayüz durumundaki zihinin de yerini bilmesi lazım. Onun işi, “bilinç”e, deneyime hizmet etmek, onları yönetmek değil!

0:58:
Zihniniz açılınca bunu yaparsınız, neden? Yakın çevrenizdekilere olan sevgi ve şefkat çemberi vardır. Çünkü kendinizin sadece bir damla değil, okyanusun bütünü olduğunuzu farketmeye başlarsınız. Sistem kendimizi damla olarak görmemizi istiyor, çünkü aksi takdirde ne yaparız? Bu uyanış sürdüğü sürece, okyanus olduğumuzu anladığımız anda sistem çöker. Dünya “Ütopya” diyebileceğimiz bir şeye dönüşür, oysa hiç de ütopya değil. O bizim doğal halimiz. Ne kadar muhteşem varlıklar olduğumuzu anlatırken hep şu benzetmeyi yaparım.

1:50:
Diyelim ki bir su tankı tepesine kadar su dolu. Bir topun doğal hali, o suyun yüzeyinde durmasıdır. O topu doğal olmayan hale getirmek için ne yaparsınız? Su tankının dibine doğru bastırırsınız. Kontrol sistemi insanlara bunu yapıyor. Ama o topu dipte tutabilmek için sürekli olarak bastırmanız gerekir, bırakamazsınız.Yoksa bum! Bir saniyede doğal haline döner, yani suyun yüzeyine fırlar. 

Yiyecek ve içeceklerdeki katkı maddeleriyle beden bilgisayarımızın, alıcı verici sistemimizin dengesini bozup, bizi daha önce bahsetmiş olduğum şekilde programlıyorlar. Medya, eğitim sistemi vs ile bizi, bizim için doğal olmayan halde tutuyorlar. Suyun yüzeyine çıkan top gibiyiz. Zaman içerisinde o halimize geri döneceğiz...


30 Haziran 2016 Perşembe

Video metni: İnsanlık deneyimi





Sorumluluğu almak ve insanlık deneyiminden birşeyler öğrenmek...

İnsanlar deneyimlerinden ne öğrendilerse öğrenmişlerdir, dolayısıyla dünyada yaşanan deneyimler açısından yaşadıkları da tamamen kendi seçimleri... Her bir deneyim, bir bilgelik yaratılması açısından potansiyel bir adım olur, ama bu sadece o deneyimi edinip onu, birşeyler öğrenilecek bir bilgelik haline sokarsanız gerçekleşebilir.

İnsanlık tarihi, sürekli olarak aynı hataları yapıp hep aynı sonuçlara ulaşıyor. Sonra tarihi bir değişim oluyor, durum değişmiş gibi görünüyor, oysa hep aynı hatalar iyice ebedileşiyor o kadar. Bütün mesele bu işlemin sona ermesi, insanların dünyada neler olduğunu gerçekten görmeleri ve kendi hayatlarına bakıp şöyle diyebilmeleri: “Aslında dünyanın böyle bir çıkmazda olmasının nedeni bir bakıma kendi kabahatimiz, hepsi yaptığımız veya deyim yerindeyse yapmadığımız seçimlerden kaynaklanıyor. Sanırım şimdi olanlardan öğrenilecek ders şu ki; eğer gücümüzü ve sorumluluğumuzu kendimiz almazsak, birileri çıkıp bunu bizden alır ve zaman gelir, onu bize karşı kullanmaya başlar...”

29 Mart 2016 Salı

Video metni: Evrende hayat, sınırsız enerji ve halkların kontrolü

İki çok farklı perspektif ve realite ile karşı karşıyayız. Bu ikisini, uyum ve karşılıklı anlayış içerisinde bir araya getirmemiz gerekiyor. – David Icke

Alien Races, Free Energy, Disclosure Information 2014
Inlight TV https://www.youtube.com/watch?v=XwNjopUssN8 Ağustos 2014

Sanırım artık insanların aşikar olan konuyla yüzleşmelerinin zamanı geldi. Evrene veya galaksiye baktığınız zaman, görünen ışık denilen minicik bir frekans menzilinden görüldüğünü farkediyorsunuz. Yani görebildiğimiz tek menzil oranı o... Sonra hayvanlar ve insanlar alemindeki form çeşitliliğini görüyoruz... İnsanların evrendeki tek yaşam formu oldukları düşünülüyor. ‘Zeki yaşam’ diyecektim. Bize hep bu söyleniyor. 2 bacakları, başları, kolları ve gövdeleri ile insanların tek yaşam formu oldukları ki fikrine gelince, tabii ki bu çok saçma, hatta saçma ötesi... Dolayısıyla soru; “Zeki yaşam formunda olan başka formlar var mı?” değil, “Neredeler ve nasıl bir formdalar?” olmalı. ‘Görünen ışık ötesi’ bakımından bu soruya çeşitli cevaplar vermek mümkün. Sonsuzu ancak o frekans bandının ötesinde görebiliriz. Sonsuz bir hayat, sonsuz olasılık. Oysa bu frekans bandında bile insan olmayan başka formlar var...

Görünen ışık nedir? http://www.punaridge.org/doc/factoids/light/default.htm
İnsan gözünün görebildiği farklı ışıkların tam menziline ‘elektromanyetik spektrum’ denir. Bizim görebildiğimiz ‘görünen ışık’tır. Bir gökkuşağı ‘görünen ışık’ın renklerini gösterir. Görünen ışık dalga boyları 400-700 nanometredir. (Bir metrenin milyarda biri).

Electromagnetic spectrum

20 Aralık 2015 Pazar

Gerçeğin Titreşimleri - 57 - Algıladığımız dünya radyo istasyonuna benzer

Algıladığımız fiziksel dünya bir radyo istasyonuna benzer...
(David Icke)

Artık cisimlerin arasında boşluk olduğu bilimsel bir gerçek. Bazıları buna ‘Kuantum Hologram’ diyorlar. Apollo-14 Astronotu Edgar Mitchell, buna “Doğa’nın Zekası” demiş, Stephen Hawking ona “Tanrı’nın Zekası” adını vermiş, bazısı ise sadece “Alan” diyor. 1944’te, ‘Kuantum Fizik’in babası olan Max Plank, bu alanın varlığını “Matriks” olarak tanımlamış ve “Bilinçli olağanüstü bir zekanın var olduğu kesin” demiş.
Gregg Braden


Matriks filminden, Morpheus:
Matriks her yerde. Bütün çevremizde. Hatta şu anda, bu odada. Pencereden baktığın zaman, televizyonu açtığın zaman. İşe gittiğin zaman, vergilerini ödediğin zaman. Gerçeği görmemen için gözlerinin önüne konmuş olan bir dünya var”...

Bir dünyada yaşadığımızı düşünüyoruz. Oysa aslında bir frekans menzilinde yaşıyoruz. Hepsi bu. Bir frekans menziline yakalanmışız, dolayısıyla bir illüzyona”... Ünlü film “Matrix” te böyle diyor...

Çevremizde gördüğümüz ‘dünya’, fiziksel duyularımız olan görme, işitme, dokunma, koklama ve tatma ile ulaşabildiğimiz çok boyutlu sonsuzluğun pek küçük bir parçasıdır. Algıladığımız fiziksel dünya bir radyo istasyonuna benzer, fiziksel duyularımız da onun frekansına ayarlıdır. Dolayısıyla bütün gördüğümüz budur. Ancak çevremizde başka frekanslar ve ‘bilim’in varlığını reddettiği, sonsuz yaradılışın yoğunlukları da vardır. Hepsi bizim fiziksel duyu menzilimizin ötesinde olup, bazen boş görünen bir şeye tepki gösteren kediler veya bizim duyamadığımız sesleri duyan köpekler gibi hayvanların gördüğü ve duyduğu frekanslardır. Şartlanma yoluyla kısıtlanıncaya kadar yeni doğan bebekler de boşluğa tepki gösterirler. Bu frekanslar, eski dünyanın kahinleri, gerçek medyumlar tarafından ulaşılabilen titreşimlerdir. Onlar bu görünmeyen alemlere uyumlanabilmek için frekanslarını yükseltebilirler. Klasik ve kuantum mekaniği dersleri veren ‘Astro Fizikçi’ Giuliana Conforto, (gök fiziği veya yıldız fiziği olarak bilinen, gök cisimlerinin ve olaylarının fiziksel ve kimyasal özelliklerini, yapılarını inceleyen astronomi dalı) “LUH, İnsanoğlunun Kozmik Oyunu”(Edizioni Noesis, 1998) adlı kitabında şöyle yazmış:

7 Ekim 2015 Çarşamba

Gerçeğin Titreşimleri - 54 - Tekrarlayıcılarla dolu dünya

(David Icke’ın, 29 Haziran 2015’te yayınlanmış olan videosundan).

Tekrarlayıcılar ile dolu dünyadaki akıl oyunları!

Olumsuzluklarla nasıl mı baş ediyorum? Etmiyorum ki! Umurumda bile değil. Başkalarının benimle ilgili düşüncelerine kesinlikle aldırmıyorum. Benimle hiç alakası yok. Hani bilirsiniz, birisi hakkında birşey söylediğimiz zaman aslında o birisi hakkında değil, ağzımızı her açışımızda kendi hakkımızda birşeyler beyan ediyor oluruz. Dolayısıyla kitaplarımı okumadıkları halde benimle alay eden veya kınayan kişiler neden bahsettiğimi bile anlamadıkları halde konuşunca, beyan ettikleri de benimle ilgili değil, tamamen kendileriyle ilgili birşeyler oluyor. Çoğu kişinin görüşü, bilgiye veya araştırma sonuçlarına dayanmıyor, kişilerin söyledikleri sadece kendilerini ifşa ediyor. Mesele burada.

İşte insanlar inandıkları şeyler konusunda kitlesel olarak bu şekilde manipüle ediliyorlar, çünkü malum, az sayıdaki bir grup, çok sayıdaki bir grubu fiziksel olarak kontrolü altında tutamaz. Bunu, askeri sokaklara salarak küçük bir bölgede yapabilirler, ama milyonluk, hatta küresel olarak düşünecek olursak milyarlık bir nüfusu kontrol altında tutmak isterseniz, önce onların kendilerini ve dünyayı sizin istediğiniz şekilde algılamalarını sağlamanız gerekir. İşte bu bir akıl oyunudur!

9 Eylül 2013 Pazartesi

Gerçek'in Titreşimleri - XXIII

Bugünlerde, hiç kimsenin hayatında, şimdi yaşamakta olduğumuz duruma ve neler yapılabileceğine odaklanmaktan daha önemli birşey olamaz. Kendi hayatlarımız, çocuklarımızın ve torunlarımızın hayatları hep bu odaklanmaya dayalı. Benim yaşım 60’ı geçti, nasıl olsa bu zihinsel esir kampında onlarca yıl yaşayacak değilim, ama onlar için endişeleniyorum, dolayısıyla bu realitede geçirdiğim her dakika, onların bu kabusa yakalanmamaları için çalışmakla geçiyor. 


Bizi sadece, ‘zavallı aciz ben’ inancı ile besleyen Matriks programından kurtaracak olan kendi ‘benlik’ algılamamızı tamamen değiştirmemiz lazım. Matriks bizi, sadece bedenlerimiz, isimlerimiz ve işlerimiz olduğuna inandırmak istiyor. Matriks’e istediğini vermeyi bırakıp, ona hiç istemediği bir şeyi vermeye başlasak nasıl olur? Biz bedenlerimiz, isimlerimiz ve işlerimiz değiliz, onlar sadece bizim deneyimlemekte olduğumuz bir takım kavramlar. Bizler, sadece o deneyimleri yaşayan birer ‘Sonsuz Bilinç’ veya ‘Sonsuz Farkındalık’ız. Kimliğimizi ‘beden aklı’ndan ‘bilinç’e dönüştürürsek, bakış açımız ve farkındalığımız da ‘beden aklı’ndan ‘bilinç’e döner. Gözlemlediğimiz farkındalık noktasından algılayınca da, zihinsel olarak değil, bu dünyada sadece fiziksel olarak bulunuyor oluruz. Daha önceden görememiş olduklarımızı görürüz, hatta insanların zihinsel özgürlüğü için yapılabilecek şeylere de katkımız olur.

13 Haziran 2013 Perşembe

Gerçek'in Titreşimleri - XIX

(Bundan 3 yıl önce, David Icke’ın yazmış olduğu 28 Mart 2010 tarihli yazı)

‘Gerçek’in Titreşimleri, kontrol sistemine son verecek!

Belki  henüz öyle görünmüyor olabilir, ama sizi temin ederim,  kontrol sistemi çöküyor. Belki çılgınca gelebilir, ama gün geçtikçe bu kendini daha çok belli ediyor.

Tabii ben deliyim ya, çok şükür. Bu 'çok akıllı' dünyada akıllı olmayayım teşekkürler, ‘deli’ kalmayı tercih ediyorum.

Realite, dolayısıyla da kontrol sistemi, ‘çoklu seviyeli’ olarak çalışıyor, biz de ‘görünen ışık’ frekans menzilinde, sadece holografik alemi görüyoruz. Beden aklımız deşifre edemediği için de, akıl bilincimiz bunu reddediyor. Oysa realite ve varoluş, insanların algılama menzilinin sonunda bitmiyor.

Paylaşım