24 Eylül 2014 Çarşamba

Gerçeğin Titreşimleri - 42 - Ay

(David Icke’ın Haziran 2011 tarihli makalesi)


Güneş Sistemimiz Hakkında Ne Biliyoruz?... Neredeyse hiçbir şey…

Genellikle ne kadar çok bilirsek, bilmediğimizi o kadar daha çok farkederiz. Başka bir deyişle ne kadar çok varsayım olduğunu görürüz…
Bu belirli bir noktaya kadar herkes için aynı, çünkü bilinmesi gereken o kadar çok şey var ki. Ancak bu, ‘bilim’in çalışma şekli her bölümünde böyle. Tüberküloz hastalığı bir varsayım olarak biliniyordu, sonra ne oldu... Artık bilim tam bir ‘varsayım’ hastalığına yakalandı.

Sonra sürekli olarak varsayımlar tekrarlanmaya başlandı, okul kitaplarında, teknik ve bilimsel dergilerde yerini aldı ve sürekli olarak tekrarlanma yoluyla ‘o gerçeği zaten herkes biliyor’ noktasına gelindi. Ancak durum böyle değil ve eğer kim ve nerede olduğumuz olduğumuz ‘realite’si hakkında birşey anlamak istiyorsak, gereken şey; içleri varsayımlarla dolu kitaplar değil, sadece boş beyaz kağıtlar ve ‘açık’ zihinler...

Diğerleriyle birlikte güneşin yörüngesinde olan bir gezegende yaşıyoruz, ama başka birşey bildiğimiz yok. Teknoloji güneş sistemini ne kadar çok keşfederse, ortaya, daha önceki bilimsel varsayımların o kadar yanlış olduğu çıkıyor.

Bir de, NASA gibi kuruluşların merkezinde, bizim kendileri kadar bilgi sahibi olmamızı istemeyenlerin yarattığı komplikasyonlar var. Neticede bilim de, kendi kategorisinde bölümlere ayrılmış bir gizli cemiyet niteliğinde...

15 Eylül 2014 Pazartesi

David'den bir mektup


UYANIN!
25 Ekim, 2014 Cumartesi

Wembley Arena, Londra

Uyanmak, bizi cehalete köle eden algılama ve programlama
katmanlarının yırtılması demektir! "



David Icke’ın Ekim 2014 ‘Londra-Wembley Konferansı’ sonrası planları hakkındaki yazısı...

25 Ekim 2014’de Londra Wembley Arena’daki konferansımın, İngiltere’deki bu tür konferanslarımın sonuncusu olmasına karar verdim. Bunca yıldan sonra bu benim açımdan bir bakıma üzücü, ama sunumlar için inanılmaz miktarda bilgi araştırmak ve bu tür organizasyonları gerçekleştirmek için gereken büyük finansal yatırımlar yapmak çok zorlayıcı oluyor.

Wembley konferansından sonra çalışma şeklimi değiştireceğim, çünkü haftanın yedi günü, yıllarca ‘bir koltukta çok karpuz’ taşımaktan yoruldum. Bu kadar yoğun tempodaki çalışmalarım arasında bir de baltalayıp beni yok etmeye çalışanlar da cabası...

Şunu açıkça belirtmeliyim ki, kesinlikle odaklanmış olduğum konuyu bırakmak gibi bir niyetim yok, sadece tarzımı değiştireceğim, dolayısıyla balık tutmaya devam...
62 yaşındayım, 42 değil. ‘Ben’den bir tane var, dolayısıyla o ‘ben’ gitti mi gider... Her zaman bu dünyayı, yapmakta olduğum şeyi yaparken terkedeceğimi söylemişimdir, hala da öyle düşünüyorum. Sadece hızımı ayarlamam gerekiyor ki, ‘an’ biraz uzun sürsün, hemen gelecek haftanın ortası olmasın.

Fiziksel, zihinsel ve duygusal sınırlarımı çok zorladım. Bunu, bütün kitaplarımı ve ‘Algılama Yanılgısı’ adlı 900 sayfalık son kitabımı görünce anlamak mümkün.

Çok sevmeme rağmen, artık halka yönelik büyük organizasyonlara girişmeme kararım bana, bu yolculuğa 1990’da başladığımdan beri hiç durmadan sürdüğüm arabanın motorunu biraz soğutma fırsatı verecek.

Kesinlikle yetmişlerimde de bu işi yapıyor olacağım, çünkü başladığım işi bitirmek istiyorum, ama çeyrek yüzyıldan beri yaptığım gibi, artık bir ‘fark yaratmak’ için taleplerin ve işin yoğun baskısı altında kendimi paralamayacağım.

En iyi dileklerimle,
David Icke


3 Eylül 2014 Çarşamba

Gerçeğin Titreşimleri - 41 - Korku

(David Icke’ın 21 Nisan 2013 tarihli makalesi)

“ KORKU ”

Korku’nun tanımı: ‘Birisinin veya bir şeyin tehlike, ağrı veya bir tehdit oluşturacağı inancından kaynaklanan hoş olmayan duygu’. Veya ‘Bir tehlike nedeniyle gerginlik ve tedirginlik hissi’.

Bu kriter çerçevesinde herkes farklı seviyelerde bir korku hissediyor. “İşimi kaybeder miyim? İlişkim sona mı erer? Kirayı ödeyebilecek miyim? Çocuklarıma ne olacak?” ... gibi insanların korktuğu veya kendini tedirgin ve tehlikede hissettiği bir sürü sebep oluşabilir. İşler yolunda gitmediği zaman insanlar ne yapacaklarını düşünürler, yolunda gittiği zamanlarda ise ‘acaba işler neden yolunda?’ diye şüpheye düşerler.

Ne var ki, insanların çoğunun bu sonsuz korkuları, gerçekleşenlerden değil, gerçekleşme ihtimali olan sebeplerden kaynaklanır! İnsan ‘beden aklı’nın ‘korku’ işlemi, bu ikisini ayırdedemez. Bir deneyin, sizi korkutan birşey düşünün, bedeniniz ve duygularınız sanki gerçekmiş gibi tepki verir.

Paylaşım