29 Kasım 2012 Perşembe

Dünya Uyanıyor

Dünya Uyanıyor



Her Kalp bir fark yaratır…
Lütfen barış devrimine katılın. İngiltere saatiyle her akşam 9:30’da bu kalp resmine odaklanın. 


Her zaman bana şu soru sorulmuştur. “Peki ne yapabiliriz?” Bu hafta sonu hep birlikte yapabileceğimiz bir şeyi başlatıyorum. Hem de oturduğunuz iskemleden kıpırdamanıza bile gerek yok. Çok basit, eğer herkes 20 dakikasını verebilirse buna katılan herkesin dünyası ve hayatı değişecektir. Hergün en az 20 dakikanızı istiyorum, bunu iyi yapabilirsek, dünyayı uyandırabiliriz.


Buna gücümüz var. Titreşimsel hapishanenin duvarlarını yıkabiliriz. Kontrol sistemi korku, stres, öfke, üzüntü ve depresyon gibi düşük frekanslı enerjileri kasıtlı olarak ürettiriyor, çünkü böylece insanları kapalı bilinç cehaleti altında tutuyor. Proje, atmosferin titreşimsel elektromanyetik enerjisinin dengesini bozmak. 


HAARP ve radyasyon teknolojileri, o enerjinin rezonansını bozarak ‘enerji denizi’ndeki balıkları, yani insanları düşük seviyede tutuyor, böylece negatif etkisini güçlendiriyor. Bu devreyi kırmamız, bireysel ve kollektif enerji alanını Kontrol Sisteminden koparmamız lazım. Dünyayı uyandırmak için ne kadar çok kişi katılırsa, enerjetik ahengi ve uyumu o kadar çabuk gerçekleştirebiliriz. Her kalp bir fark yaratır. Milyonlarca, on milyonlarca kalbe ihtiyacımız var.

Üstteki şema düşük frekanslı enerji üreten duyguları, alttaki şema ise yüksek frekanslı enerji üreten duyguları gösteriyor.


İnsanlar, her dakika dünya enerjisi üzerinde ne kadar önemli bir katkılarının olduğunu bilseler çok şaşırırlardı. Artık teknoloji bunu ölçebiliyor. Örneğin 11 Eylül sırası ve sonrasında oluşan negative enerji, komplocuların amacına tam hizmet etti. Ama bizim, dünyanın sevgi, barış ve uyumu için göndereceğimiz pozitif enerji, bu iskambil kağıtlarından oluşmuş olan evi yıkacaktır.


Websitemizdeki “Dünya uyanıyor, her kalp bir fark yaratır” bölümü, İngiltere saati ile her akşam 9:30’da dünyadaki bütün kalplerden çıkacak sevgi, barış ve ahengi, kollektif enerji alanı ile birleştirecek. Hergün bir konuya odaklanacağız. Bu, dünyanın bir resmi olabilir, okyanus olabilir, Tripoli olabilir, savaş ve terör karşısında şifa ve düzene ihtiyacı olan insanların resmi olabilir. 


Ayrıca ‘dünyanın enerji girdap noktaları’ denilen yerlerde kitle halinde kalabalıklar oluşturulursa daha fazla etki sağlanır. Şimdi Davidicke.com websitesinde ki forum aracılığı ile birbirlerinizle iletişim sağlayabilir organizasyonlar kurabilirsiniz. 


Son zamanlarda sokaklara taşan protesto gösterileri için bir hatırlatma yapmak istiyorum. İnsanlar seslerini duyurmak istiyorlar, buna hak veriyorum. Ancak protestolar öfkeli, hırçın ve düşmanca olursa, bu tam sistemin istediği şey olur. Bunun yerine sessizce oturup sevgi ve barış enerjileri gönderirseniz ölçek olarak diğerinden beş bin kere daha etkin sonuç alırsınız. Slogan atıp, polisle çatışmak yerine oturup kalplerinize odaklanın, sevgi, barış ve uyum enerjisi gönderin. Sonuç müthiş olacaktır. 

Kalp bilinç, sağlık, duygusal denge ve birçok şeyin merkezi. İşte bu nedenle Kontrol Sistemi hep kalplerimizi odaklıyor.

Herkesteki güç biziz,
Güneş ve ayın dansı biziz,
Hiç saklanmayacak olan umut biziz,
Gel’git’in dönüşümü biziz.
İnsanoğlu Dizlerinin Üzerinden Kalk, Artık Aslan Uyumuyor.
Artık Kim Olduğunuzu Hatırlayın.

davidicke.com

22 Kasım 2012 Perşembe

21 Kasım 2012 Çarşamba

David’den ‘Uyanma’ ile ilgili bilgiler

David’den ‘Uyanma’ ile ilgili bilgiler...

Yaşadıklarımı anlamam için aylar, büyük taşları yerine oturtmam için yıllar geçti. Peru’daki o tepede, devasa bir ‘Kundalini’ deneyimi yaşamıştım. Daha önce de belirtmiş olduğum gibi, fiziksel beden, ‘Çakra’ denilen enerji döngüleri yoluyla, beş duyunun çok ötesindeki ‘Bilinç’e bağlı. İleride göreceksiniz, bu bile ‘gerçek’in sadece tek bir yönü. Bu çakralar vücudun her tarafında var, ancak asıl olan yedi ana çakra. Her bir çakra varlığın/benliğin farklı bir seviyesini temsil ediyor. Örneğin, karın bölgesinin üst kısmına gelen ‘Solar Plexus çakrası’ duygusal seviyemize bağlı, zaten bu nedenle korku ve endişe hissettiğimiz zaman midemiz etkilenir. Duygular solar plexus’ten gelip, fiziksel’e dönüşür. Çakralar beden ile, endokrin sistemindeki, epifiz, hipofiz ve tiroid bezleri aracılığı ile bağlanır ve çakranın frekansı, bedeni sayısız yönde etkiler. Fiziksel olan üç alt çakra ile mental ve fiziksel olan üç yüksek çakra arasındaki denge noktası Kalp Çakrası’dır. Varlığımızın, fiziksel ve manevi seviyelerini buradan dengeleriz. Bu bizi, bilincimizin en yüksek seviyesine bağlar. Kundalini deneyiminde, inanılmaz güçlü bir enerji, omurganın altında en alt çakradan boşalır. Bu işlem, İshak Bentov’un ‘Stalking The Wild Pendulum’ adlı kitabında şöyle anlatılmaktadır; 

Gerçek’in Titreşimleri - VIII

David Icke’tan ‘Gerçek’in Titreşimleri ─ VIII


Öte alemden mesajlar hakkında... 



‘Medyum’ ve ‘kanal’ iletişimleri konusunda çok dikkatli olmak gerekir, çünkü çoğu, bir çok nedenle saçma olabilir. Bazı ‘kanal’ kişiler, ‘bilgi’yi başka boyutlardan değil kendi benliklerinden alırlar ve söyledikleri kendi inançlarına uyar. Bazıları bu realitenin ötesindeki ‘bilinç’ ile bağlantı kurabilir, ancak şu unutulmamalıdır ki, öte alemlerde de kanalları manipüle eden ve yanlış yönlendiren birçok varlık vardır. Bir medyumun veya bir kanal kişinin birgün çok güçlü olup, ertesi gün çok zayıf kaldığını görebilirsiniz. Aynı kanal kişi, çok güçlü, ya da çok zayıf bağlantılar sürecinden geçebilir. Bu biraz cep telefonlarının çalışma prensibine benzer. Telefonunuz kesintili çalışırsa istediğiniz verimi alamazsınız. Kanal kişilerin bağlantısı da bazen bunun gibi olabilir. Bazen son derece doğruymuş gibi gelir ve ‘zaman’ dediğimiz test ile doğruluğu kanıtlanır, bazen de tam tersi olur. 1990’da bana da aktarılan mesajlar da, bir ‘kanal’ veya ‘hassas’ kişi yoluyla gelmişti. 

‘Kanal’ kişi ile ‘medyum’ arasındaki fark şudur; medyum , başka alemlerle sohbet eder gibi, zihinden iletişime girer. Bazen, “Bana şunu tekrar söyleyebilir misin?’ veya ‘O, böyle söylüyor’ gibi sözler söylerler. Diğerinde ise, başka bir boyut bilinci, doğrudan ‘kanal’ kişinin bedenine veya daha doğrusu beden bilgisayarına girerek iletişim sağlar. Kanal kişinin rolü iletişim sağlamak değil, bedeninin aracılığı ile başka bir bilince serbest geçiş sağlamaktır. 

(David Icke’ın Global Komplo adlı kitabından)...


19 Kasım 2012 Pazartesi

Gerçek’in Titreşimleri - VII

David Icke’tan ‘Gerçek’in Titreşimleri - VII


Yeni Çağ – Yoksa yeniden Eski Çağ mı oluyor?                                    — David Icke


Burada sözünü etmekte olduğum düşüncenin esneksizliği, şimdi ‘Yeni Çağ’ akımı olarak bilinen, alternative düşünce ve hayat tarzlarının bütün alanlarında var. Ancak ne yazık ki, Yeni Çağ’cıların önemli bir bölümü bunu, enkarnasyona inanan, ama dogmalarını başkalarına empoze etmeye çalışan yeni bir din haline getirmeye başladı. Sadece kendilerine uyan düşünce ve ifade özgürlüklüğünden bahsettiklerini üzülerek dinlediğim çok zamanlar olmuştur. Bu durumda bunun da eski düşünceden pek farkı kalmıyor, yani eski düşünce Yeni Çağ olarak yeniden paketlenmiş oluyor...

Sanırım bu konuda çok dikkatli olmalıyız. Bu ‘yeni’ düşünce bana, eski bir arabanın üzerine başka bir renkte boya spreylenmiş gibi geliyor. Dışarıdan bakınca yeni görünüyor, ama altındaki pas duruyor. 

‘Yeni Çağ’ın düşüncesinin önemli amaçlarından birisi de insanları, neyi düşüneceklerini söyleyenleri dinlemeyip, sadece kalplerini ve önsezilerini izlemeye teşvik etmekti. Bu son derece doğru birşeydi. Oysa şimdi ne oluyor? Şimdi bazı Yeni Çağ’cı kişilerin, insanlara, sürekli olarak ne düşünüp neyi yapmalarını gerektiğini söylediklerini görüyorum. Bu bir öneri de değil, neredeyse emir diyebileceğim bir şekilde oluyor. Bu ‘öğüt’ü kabul etmemek ise, ‘yol’dan çıkmış olmak şeklinde kabul ediliyor, dolayısıyla o ‘yol’da, başkasının, senin olmanın gerektiğini düşündüğü yol oluyor. Şimdi bu kişiler, yüreklerini ve önsezilerini izleme hakkına sahip insanlara saygı duyacakları yerde kendi önsezileri ve inanç sistemlerini başkalarının üzerine empoze etmiş olmuyorlar mı? Benim bildiğim kadarıyla ‘Yeni Çağ’, bunu sürdürmek değil, bununla mücadele etmek için ortaya çıkmıştı. Temelinde pekişen dogmanın sorgulanmaması için ‘Yeni Çağ’cılarda sansürleme bile oluştu. Yeni bir realiteye uyanmakta olan insanlar şimdi de buna saplandılarsa, o zaman bir kontrol sisteminden diğerine geçmişler demektir. O halde “Bir kişi için doğru olan herkes için doğru” oluyor. Bir kez daha dogmaları empoze etmeye başlarsanız, Eski Çağ geri geldi demektir.

Gerçek’in Titreşimleri - VI

David Icke’tan ‘Gerçek’in Titreşimleri - VI


‘Gerçek’ nedir? Çok boyutlu realite aleminin içine bir kez girdikten sonra, hepimizin kendisini sonsuz şekillerde ifade eden aynı enerji olduğumuz gerçeğinden başka, nihai bir realite olmadığını anlıyorsunuz. Sadece gördüğümüzü sandığımız bir gerçek var. ‘Eğer birşey gerçekse, aksi gerçek olamaz’ düşüncesi içersine hapsedilmişiz. Oysa var. Aynı olayın farklı açılarından geliyor. Örneğin dünya mükemmel değilse, aynı zamanda mükemmel olabilir mi? Evet olabilir. Dünyaya ‘Matriks’ açısından bakarsanız mükemmel olmaktan çok uzak, tabii mükemmellik her ne ise. Üzüntü, istismar, savaş ve acılar var. O halde dünyanın mükemmel olmadığı ‘gerçek’i geçerli ve desteklenebilir, ama eylemlerimizin sonuçları ile yüzleşmezsek, daha üstün bir bilgiye, bilgeliğe ve anlayışa nasıl ulaşırız? Eğer bir çocuk, eylemlerinin sonuçları ile yüzleşmezse, davranışlarını hiç değiştirmez ve hiç farklı seçimler yapmaz, öyle değil mi? ‘Yaratılış’, bizim seçimlerimizin sonuçlarını, daha doğrusu o seçimlerin ardındaki niyetlerimizi önümüze koyuyor. Kısaca bu mükemmel olmayan dünya biz insanların seçimi, yani yönetip yok etmeyi seçenlerin veya oturup onların yönetip kontrol etmesine izin verenlerin, daha kolay bir yol olduğu için olanlara zihnini ve gözünü kapatanların seçimi. ‘Gelişim yolculuğu’ açısından bakılacak olursa, ‘Yaratılış’ bize eylemlerimizin ve eylemsiziliklerimizin sonuçlarını sunuyor, böylece deneyimlememiz gereken her ne ise onu seçerek onu deneyimliyoruz. İki büyük tezat, ama her ikisi de ‘gerçek’. Hayat bir ‘paradoks’tur. İki zıt özelliği vardır, ama değildir de, çünkü bunlar zıtlıklar değil, farklı açılardır. Bunlar çelişki değil, farklı anlayışlardır. 

Gerçek’in Titreşimleri - V


David Icke’tan ‘Gerçek’in Titreşimleri (V)


‘Sevgi’ denen özgürlük...

Hepimiz ancak kendimize saygı duyup, kendimizi seversek gerçekten özgür oluruz, ancak ne yazık ki insanlık, kollektif olarak da, bireysel olarak da bunu yapmakta çok zorlanıyor. Sonuç olarak dünyaya kendimizi sevmemeyi, kendimizden nefret etmeyi, yani bu spiritüel kanseri aksettiriyoruz, içimizdeki hengame dışa dönüyor, sonucu da hergün haber bültenlerinde izliyoruz. Karşılaştığım en hırçın insanlar kendilerinden nefret eden, kendine sevgisi ve saygısı olmayan kişiler. Düşüncelerimiz ve davranışlarımız değişirse, dünyadaki hayat da değişir. Kendimizi iyileştirirsek, dünyayı da iyileştiririz. ‘Zihinlerimizi hapsetmiş olanlar’, bunun iyice farkındalar. Dışarıdaki kaosu sürdürebilmek için, biz insanların içimizdeki kaosu ve çatışmaları kışkırtmaları gerektiğini çok iyi biliyorlar, çünkü o zaman içimizdeki düşünce dalgalarımızı, enerjimizi, içimizdeki hastalığı ve uyumsuzluğu, dünyanın enerji alanına yansıtıp, dışsal, gezegen düzeyinde bir hastalık ve uyumsuzluk yaratacağız ve bu da içinde tutulduğumuz titreşim/frekans hapishanesini ayakta tutacak. Binlerce yıl boyunca, korku, suçluluk ve ‘değersiz bir kul olma’ duygusu yaratmak üzere dogmatik din kullanıldı. Bu da insanların, kendilerini güvende hissetmedikleri için, düşünme haklarını din adamlarına vermelerini sağladı, çünkü kendi kararlarını kendilerinin vermeleri için sonsuz bir yeteneğe ve hakka sahip olduklarını anlayamayacak kadar büyük bir güvensizlik içersindelerdi. Bilim nedeniyle dinin gücü azalınca; bilim, politika ve ekonomi dinin, bilimadamları, politikacılar ve ekonomistler de din adamlarının yerini aldı. Neticede hep sonsuz potansiyelimizi inkar etmek üzere koşullandırılıyoruz. Sanki doğuştan ‘günahkar’ız! Açıkçası, ‘insan kitleleri’ ‘sıradan insanlar’ veya ‘sokaktaki adam’ tabirlerini işittikçe veya politikacılar halkı ‘bizim insanımız’ şeklinde ifade ettikçe sinir oluyorum, sanki biz, onların yüksek akıllarıyla himaye etmeleri gereken çocuklarmışız gibi! 

5 Kasım 2012 Pazartesi

Gerçek’in Titreşimleri - IV

David Icke’tan ‘Gerçek’in Titreşimleri (IV)




27 Ekim 2012’de NEDEN WEMBLEY’de? ...

1990’daki ilk uyanışımdan sonra, önüme çıkan ilk temalardan birisi de, dünyadaki ‘ley hattı’veya ‘meridyen sistemi’ denilen enerji hatları olmuştu. Evren holografik bir yapıya sahip, dolayısıyla evrenin her bir parçası da BÜTÜN’ün küçük birer versiyonu oluyor. Bu durumda, yeryüzünün enerji sistemi de, insan enerji sisteminin büyük versiyonu olan ve bu enerjiyi taşıyan meridyen hatları. Çinliler buna ‘ki’ diyorlar. Akupunkturcular vücuttaki ‘ki’nin akışını, belirli noktalara incecik iğneler batırarak veya başka tekniklerle dengeliyorlar. 

‘Ki’, ‘evrensel bilgi veya veri alanı’ndan gelen bilgi veya veri. Bedendeki meridyenlerden geçerken şifreleniyor ve deşifre oluyor. İnsan bedeni de Ki’nin, hızlı veya yavaş akışına veya tıkanışına göre fiziksel, ruhsal veya duygusal hastalıklardan, yani ahenksizliklerden muzdarip oluyor. 

Bunun nedeni, bilginin veya verinin, evren ile beden varlığın arasındaki çarpık bilgi alış verişinden, yani yanlış deşifre edilişinden kaynaklanıyor. Bilgisayara bir virüs girdiği zaman “bugün bilgisayarım çok yavaş çalışıyor” deriz, evet, çünkü bilgi akışı çarpıtılmıştır. 

İnsan meridyen sistemi 

Gerçek’in Titreşimleri- III


David Icke’tan,’Gerçek’in Titreşimleri (III)

Hayatı tam anlamıyla deneyimlemiş insanlar, programlanmış DNA ve artık saklanamayan gerçekler...
Yolumda cevaplar arayarak ilerledikçe, çoğu kişinin algıladığı şekliyle bu ‘dünya’yla olan bağlantım gittikçe daha azalıyor. Aynı şekilde bize ‘gerçek’olduğu söylenen ‘norm’ları da gittikçe ciddiye almaz oluyorum.
Toplumun, bizim hayatı ve dünya olaylarını görmemizi istediği ‘gerçek’ artık benim için hiç öyle değil. Malum, bunların hepsi illüzyon, ama şimdi bunun, son derece yoğun bir şekilde manipüle edilmiş bir illüzyon olduğunu daha iyi anlıyorum. Düşünün, insana ait olduğu sanılan, oysa aslında implant edilmiş duygusal tepkiler ve düşünceler var. Bunu başka bir kaynaktan tetikliyorsunuz ve o insana, o bunu hiç anlayamadan, ömrünü tamamlatıp gönderiyorsunuz.
Kim olduğunuzu hatırlayın’ adlı son kitabımda ayrıntılı olarak açıklamış olduğum gibi ‘insan bedeninin aklı’;  genetik olarak ‘değersiz’ bulunan veya ‘protein kodlamayan DNA’ye yerleştirilmiş olan biyolojik yazılım programları ile eşdeğer.  Ve bunlar, binlerce yıl önce programlanmış...

Gerçek’in Titreşimleri - II


David Icke’tan, ‘Gerçek’in Titreşimleri,  (II)



Biliyor musunuz, dünyanın çıldırdığını anlayacak kadar ‘uyanmış’ olmak bile önemli. O zaman daha az şaşırıyorsunuz, tanık olduklarınız  karşısında başınızı üzüntüyle iki yana sallıyor, sonra da her zamanki işinize devam ediyorsunuz.
Bir restoranda, psikolojik olarak hasta veya kişilik bozulması olan birisi bağırıp çağırmaya, garip hareketler yapmaya başlayınca öfkelenmiyorsunuz, çünkü onun bunu, elinde olmadan yaptığını biliyorsunuz. O, ‘Gerçek’i sapmış bir şekilde algılayıp bunu davranışlarına aksettiriyor, çünkü beden bilgisayarı, fonksiyonunu yerine tam olarak getiremiyor. İşte bunu anlayabiliyorsunuz.
İnsanların çoğu da, bizi gittikçe daha çok köle haline getirmek isteyen grup da bu durumda.  Hatta onlar, delinin de delisi gibi. Kısacası ‘deli’ler, ‘uyuyan’ları denetliyor. Her iki tarafın da eksiği ise, ‘Sonsuz Bilinç’.
İşte dünya, bu nedenle bu halde. Çoğunluk ‘bilinç’siz. İşte bu nedenle, ‘Sonsuz Bilinç’lerine açılanlar, açılmamış olanların göremediklerini, deşifre ve muhakeme edemediklerini görebiliyorlar. Zemin aynı olmakla birlikte, tam anlamıyla farklı realitelerde yaşıyorlar.

Gerçek’in Titreşimleri - I



“Bu ülkede her bir erkek, kadın ve çocuğu esir eden bir komplo var. Bu yüksek ve yüce makamı terketmeden önce bu komployu açığa çıkarmaya azmettim.”    
                    
Başkan John F.Kennedy
Öldürülmeden 7 gün önce
Yıllar önce ‘Sonsuz Bilinç’ine açılmış, dolayısıyla ülkeler arasındaki sınırları çoktan aşmış bir dünya vatandaşı ve Yunus Emre’yi çağrıştıran bir ‘Sonsuz Sevgi’ aşığı olan David Icke’tan..


‘Gerçek’in Titreşimleri’ (I)

Son derece olağanüstü bir zamandan geçiyoruz. Düşünebileceğimizden veya hayal edebileceğimizden çok daha  inanılılmaz bir değişim sürecindeyiz. Titreşimsel bir değişim var ve artık insanların şimdiye kadar kapalı kalmış olan bilinçaltları, göremedikleri dünyalara açılacak.
Bir bildiğiniz var, adlandıramıyorsunuz, ama hissediyorsunuz. Dünyada ters giden birşeyler var. Beyninize çakılmış bir kıymık gibi sizi rahatsız ediyor. Öyle olmasa bu satırları  okuyor olmazdınız. Kimim ben? Neredeyim? Dünya neden böyle?
Bu düşüncelerim 1980’lerde başladığından beri 50 ayrı ülkeye gittim, ilkel- modern her yeri gezdim ve bilmecenin parçalarını topladım. Noktaları birleştirmeden büyük tabloyu görmek mümkün değil.  Yirmi yıllık araştırmalar sonunda neden birşeylerin doğru olmadığını anladım. Yazar Michael Ellner şöyle demiş: “Halimize bakın. Herşey ters döndü. Doktorlar sağlığı yok ediyor, hukukçular adaleti, üniversiteler bilimi, hükümetler özgürlüğü, medya bilgiyi ve dinler de maneviyatı yok ediyorlar!
Bunlar rastlantı değil, hepsi tasarlanmış... Şimdi noktaları birleştirdikçe daha iyi anlayacaksınız.
Peki biz kimiz?

4 Kasım 2012 Pazar

Eleştirilerin hedefindeki yorgun savaşçı

Conscious Media’dan Regina Meredith, David Icke’ı anlatıyor:
‘Bilinç’li bir hayat yaşama hakkında...  12 Ağustos, 2010

David Icke: Eleştirilerin hedefindeki yorgun savaşçı... 


Aramızdaki savaşçıları onurlandırmanın gerektiği anlar vardır.



Çoğunuzun tanıdığı bir dostum var. Çalışmalarına gösterilen muhalefet dağlar kadar, ama o yılmıyor… Çok az kişinin seçmeye cesaret edeceği yolu onu; kendi toplumunda, kendi ülkesinde ve dünyada ateş hattında tutuyor. David Icke’tan söz ediyorum. 


Çalışmalarıyla ilgili olarak David ile beş altı kere röportaj yaptım, ama özel hayatımızda A.B.D.’ne yaptığı konferanslarında dinlenmek için evimize uğradığı da oldu, kitaplarını yazmayı sürdürmek üzere haftalarca kaldığı da…

Bu samimi ilişkilerimiz içersinde eşimle birlikte onu yakından tanıdık. Birçok kimse için bu şaşırtıcı bir gözlem olabilir, ama o asla öfkeli bir insan değil, aksine çok nazik ve ne yaptığını çok iyi bilen bir insan. Bütün dostlarına karşı son derece yakın ve kibar davranıyor. Belki de bu insanoğlunun ne ile karşı karşıya olduğunu çok iyi bilmesinden kaynaklanıyor. Bütün insanlara karşı derin bir hassasiyeti var.

Bir okuyucunun David Icke savunması

David Icke hakkında bir okuyucudan, ‘Truthseeker Websitesi’ne;

Sayın Editör,

‘David ile Goliath’ adlı son makalenizi büyük bir ilgi, ama biraz da hayal kırıklığı içersinde okudum. Websitenize pek katkım olmuyor, ama düzenli bir ziyaretçisiyim. Makalenizde, David Icke’a karşı takınmış olduğunuz saldırgan uslubunuz beni şaşırtmakla kalmadı, son derece de haksız buldum. 

David Icke’ın yazdıklarını veya söylediklerini kabul edip etmemek de, ondan hoşlanıp hoşlanmamak da son derece görecelidir. Şu bir gerçek ki; Alex Jones ile birlikte, hepimizin üzerinde uygulanmakta olan totaliter faşizme dikkat çekmek için, global komplo alanında çalışan birçok kişiden daha fazla çabalıyorlar. 

Dolayısıyla, kişisel saldırınızın altında yatan asıl nedenin sadece ‘kıskançlık’ olduğunu düşünüyorum. Kişisel olarak David Icke’ı tanımam, benim için bir bilgi kaynağı olmasının dışında hiçbir bağlantım da yoktur. Benim de, onunla aynı kanıda olmadığım noktalar varsa da, aşağıda onun hakkında söylenmesi gerektiğini düşündüğüm şeyleri yazmayı bir borç bildim. 

Paylaşım