4 Kasım 2012 Pazar

Bir okuyucunun David Icke savunması

David Icke hakkında bir okuyucudan, ‘Truthseeker Websitesi’ne;

Sayın Editör,

‘David ile Goliath’ adlı son makalenizi büyük bir ilgi, ama biraz da hayal kırıklığı içersinde okudum. Websitenize pek katkım olmuyor, ama düzenli bir ziyaretçisiyim. Makalenizde, David Icke’a karşı takınmış olduğunuz saldırgan uslubunuz beni şaşırtmakla kalmadı, son derece de haksız buldum. 

David Icke’ın yazdıklarını veya söylediklerini kabul edip etmemek de, ondan hoşlanıp hoşlanmamak da son derece görecelidir. Şu bir gerçek ki; Alex Jones ile birlikte, hepimizin üzerinde uygulanmakta olan totaliter faşizme dikkat çekmek için, global komplo alanında çalışan birçok kişiden daha fazla çabalıyorlar. 

Dolayısıyla, kişisel saldırınızın altında yatan asıl nedenin sadece ‘kıskançlık’ olduğunu düşünüyorum. Kişisel olarak David Icke’ı tanımam, benim için bir bilgi kaynağı olmasının dışında hiçbir bağlantım da yoktur. Benim de, onunla aynı kanıda olmadığım noktalar varsa da, aşağıda onun hakkında söylenmesi gerektiğini düşündüğüm şeyleri yazmayı bir borç bildim. 

Birçok ‘saygın’ yazar için söylenebileceklere oranla, daha özgün, ilginç, heyecan verici, duygulandırıcı ve sindirilmesi gereken bilgilere sahip. 

Nedense ne zaman David Icke’tan söz edilse, çalışmalarının çok kapsamlı diğer konuları bir yana bırakılır, söz hemen ‘Şekil değiştiren Sürüngen’lere getiriliverir. Kendiniz bile son ‘anti Icke’ hiciv yazınızda onun terorilerini saçma olarak nitelendirdiniz. Bu konuda sizi otorite kılan nedir? Dünyanın dört bir tarafında hiç birbirleriyle bağlantısı olmayan insanların, ‘sürüngen varlıklar’la karşılaştıklarına dair birbirine benzeyen hikayeler hakkında sizin açıklamanız ne olabilir? Dünyanın her yerindeki bütün efsane ve antik kayıtlarda yer alan sayısız ‘Yılan’ ve ‘Ejderha’ temasını saçma olarak değerlendirdiğinize göre daha iyi bir açıklamanız olmalı. 

Konu zaten kendi içersinde oldukça abes. Komplo araştırmaları alanında kendilerini samimi birer Hristiyan olarak nitelendiren birçok yazar hala, sembolik birer fabl olmaktan öteye gitmediği kanıtlanmış olan inançlara bağlıyken, bu konuda önyargılı düşünmemeleri tabii ki mümkün olamaz. Kutsal metinlerdeki birçok konunun son derece derin ve doğruluk üzerine odaklanmış olduğu çok doğru, ama acaba gerçekten uygulanıyor mu? Eski Ahit, Sümer metinlerinden alınmış ve hala bu eski çalışmaları içeriyor. Yeni Ahit için de aynı kanı var, çünkü yine aynı konuları yeniden irdeliyor. Bu durumda hangisi daha abes? Sürüngen genli dünya dışı bir ırkın antik zamanlarda dünyaya gelerek insanları kontrolü altına alması ve kendi hibrid soyunu hep güçlü yönetim pozisyonlarına getirmiş olması mı, dünyanın altı günde yaratılıp, Hz.İsa suyun üzerinde yürürken yanmakta olan çalıların konuşması mı? 

Sizin inanç sisteminizi bilemem, beni de ilgilendirmez zaten, ama websitenizde yaptığınız bende büyük bir hayal kırıklığı yaratttı, çünkü ‘özgürlüğün sesi’ olan David Icke gibi bir kişiye son derece gereksiz bir saldırıda bulundunuz. 

David Icke’ı, başka araştırmacıların çalışmalarından çalmakla itham edip, sonra da bunları açıklamıyorsunuz. Yıllardır Gary Allen, Jim Marrs, James Perloff, Ivor Benson, Texx Marrs, Henry Makow, David Livingston, Zecheriah Sitchin ve David Icke gibi araştırmacıların kitaplarını okurum. Hepsinin kitaplarında benzer konular anlatılır, o kadar ki bazen kelimesi kelimesine aynı diyebilirsiniz. Üstelik her kaynak da belirtilmez veya kişiye atfedilmez. Benim anladığım kadarıyla bu alanda yazan hiç kimse başkasının kitabından çalıntı yapmakla suçlanamaz. Ancak Icke, hep spotların altında olduğu için en çok ithamları çeken kişi oluyor.

Adamcağız ve ailesi, yıllarca ülke çapında, devasa ölçekte alaylara maruz kaldılar. Sizin gibi araştırmacıların, İllüminati’nin borozanı gibi, onun içtenlikle yapmış olduğu araştırmalarındaki sürüngen temasına inanılmaması için, onu paracı ve şarlatan olmakla itham etmiş olduğunuzu da biliyorum. 

Gelin şu ithamınızı yakından bir analiz edelim. David Icke’ın nasıl yaşadığını biliyor musunuz? Hiçbir şekilde zengin bir adam değil. Üstelik neden çalışmalarından para kazanmasın ki? Yazarlar yazdıkça para kazanmazlar mı? Üyeler, onun websitesindeki haftalık haber sirkülerlerine abone olmak için ayda 3 pound ödüyorlar, bu da günlük bir penny eder, amma da çok değil mi? 

Hayatımın 21 yılı boyunca Ordu ve Polis teşkilatında görev yaptım. Kolay kolay etki altında kalmam, kuşkucuyumdur ve çok sorgularım. Son 13 yıldır da o kadar çok okuyorum ki, kendimi ciddi bir tarih öğrencisi olarak nitelendirebilirim, bu nedenle de sözünü ettiği tarih açısından Icke’ın verdiği bilgileri doğru ve ciddi buluyorum. 

David Icke’tan ilk kez geçen yıl, Henry Makow’un çok beğendiğim ‘Savethemales’sitesindeki makalesini okuduğum zaman haberim oldu. Icke’ın ‘Bağış’ın ortak amacı’adlı makalesi gayet uzmanca yazılmış olup çok bilgi içeriyor ve Brian Gerrish tarafında yapılmış olan araştırmayı da övüyordu. 

Icke’ı TV’de Spor Sunucusu olduğu zamandan hatırlıyordum. İnternet’ten baktığım zaman ‘En Büyük Sır’adlı kitabının online kopyasına rastladım. Kitabı bir gecede, dokuz saatte okudum. O zamana kadar soluk almadan okuduğum başka bir kitap olmamıştı. Çok yorulmuş ve şaşkına dönmüştüm. Ertesi hafta eşimle birlikte okuduk ve deyim yerindeyse aptala döndük. En Büyük Sır kitabı ile ilgili şunu belirtmek isterim; Linkini tanıdığım herkese gönderdim, herkes okudu ve hiçbir olumsuz karşılık almadım. Çok çeşitli ve farklı inanışta olan insanlardan söz ediyorum. Birisi İtalya’dan bir Roman Katolik, birisi burada Danimarka’da bir Müslüman, Montana’dan bir Hristiyan Protestan, İngiltere’den Komünist Partisi’nin eski bir üyesi ve İsveç’te yaşayan Jamaika’lı bir Rastafaryan (Etiopya’nın eski imparatoru Haile Selassie’ye tapan Jamaika dini) idi. Hepsi de benim gibi bu kitaptaki açıklamalara ve içeriğine çok şaşırmışlardı. 

Icke’ın kitapları birer fenomen niteliğinde. Kişiler onun yazdıklarının hepsine inanabildiği gibi, hiçbirine de inanmayabilir. Düşünen hiçkimse araştırarak yazılmış olan bu kitabın içeriğine saçma deyip geçemez.

Bugünün araştırmacıları arasındaki birbirini küçümseme tavrı çok yaygın, Icke da bu küçümsemelerden nasibini fazlasıyla almış durumda. 

Dave Davis’in ‘Big Brother’a karşı samimi tavrından söz ettiniz. O zaman lütfen şu sorularıma da cevap verin: Eğer Sayın Davis samimi ise, neden bir Neocon Thinktank’i olan Henry Jackson Birliği’nin üyesi olan iki parlamenter, Davis’in platformunu açıkça destekliyor? Eğer Sayın Davis samimi ise, neden Washington’daki son Bilderberg toplantısına katılmış olan gölgedeki şansölye George Osbourn onu açıkça destekliyor? 

Sayın Davis’in totaliteryanizme olan sözde karşıtlığında, benim bu konuda soracağım soru kadar çok çelişki var. Gerçek şu ki, siz de onu açıkça desteklerken, David Icke’ı da gözden düşürmek için elinizden geleni yapıyorsunuz. Zaten bütün senaryo burada ortaya çıkıyor. 
Pekala diyelim ki David Icke’ın hataları oldu, hangi birimizin yok ki? Belki de Dave Starbuck ona Adam Weishaupt’un öyle olduğunu söyleyinceye kadar hiç duymamıştı. Burada biraz gerçekçi olalım; mükemmel çalışmalarını desteklelemekten gurur duyduğum Sayın Starbuck bile her kaynak kişiyi her zaman belirtmiyor. 

İnanıyorum ki, David Icke’a yapılan saldırılar, bu alanda çalışan kişilerin kendilerini samimi Hristiyan addetmelerinden kaynaklanıyor.Sayın Dave Davis de İngiltere’yi sarmış olan yozluktan kurtarmak için Parlamento üyesi pozisyonunu kullanacaksa ona da bravo. Ancak sizin, sizin sitenize ve size hiçbir şey yapmamış olan David Icke’ı bu şekilde küçültmeye çalışmanız hiç hoş değil. 

İngiliz insanının karakterinde, nedense başarılı kişilere karşı bir rahatsızlık var. Zaten yıllardan beri David Icke’ı küçük düşürmek için çok uğraşılmış, bu hala da sürüyor, oysa o artık ödülü hak ediyor. İnsanlar en sonunda artık onun çalışmalarında anlattığı, kendilerini huzursuz eden gökgürültülerinin nereden geldiğini anladılar. 

David Icke, tanınmaktan hiç kaçınmadı, siperlerden başını kaldırdı ve kendisine atılan okları karşıladı. Sizin makalenizde ise bir silah arkadaşınıza yaptığınız ihanet belirtileri var. Oysa Icke, sadece önden değil, arkasından gelen okları da karşılıyor. 

Kıskançlık, çirkin ve çok açık bir şekilde belli olan bir duygudur.

Bütün hayal kırıklığımla,
Philip Jones


Paylaşım