Biyografi

29 Nisan 1952’de İngiltere, Leicester’ta doğdu. Babası, küçük yaşında ailesine bakmak zorunda kalmış, doktor olmayı çok istediği halde okuyamamış, hayatını işçilik yaparak kazanmak zorunda kalmış, II.Dünya Savaşı’nın korkunçluğunu, bir asker olarak yaşamış, hatta, savaş sırasında kendi hayatını hiçe sayıp, yerde yanmakta olan bir İngiliz uçağına dalarak pilotu kurtardığı için madalya bile almıştı. 

İki erkek kardeşi ile birlikte zor koşullarda büyüyen David Icke okulu, sadece futbol oynayabildiği bir yer olarak görüyordu. Zaten onbeş yaşındayken de öğrenimini bırakıp, İngiltere’nin ünlü Coventry City Futbol Kulübü’nde futbol oynamaya başladı. Ancak ne yazık ki aynı sıralarda, bütün vücudu deforme eden ve çok yoğun ağrılar yaşatan bir hastalık olan ‘romatoid artrit’e yakalandı. 21 yaşındaydı, yeni evlenmişti ve kariyerinin en parlak dönemindeydi. O zamana kadar doktorların bütün uyarılarına rağmen, çektiği ağrıları maçlardaki adrenalin sayesinde gizleyerek sürdürdüğü mücadelesi, birgün yataktan hiç kalkamayacak hale gelince sona erdi. Artık futbol hayatı bitmişti, ama ailesini geçindirmek için önce yerel bir gazetede bir iş buldu, bir süre sonra da BBC’de spor programı sunuculuğu yapmaya başladı. O dönemde İngiltere ve Avrupa’da pek popüler olan Yeşiller Partisi’nin ulusal sözcücü de olunca, tüm ülkenin tanıdığı bir yüz oldu. 

1990 yılının başlarında, bazı ilginç deneyimler yaşamaya başladı. Odada yalnız olduğu sıralarda, sürekli olarak yanında bir varlığı hissediyordu. Bu durum o kadar rahatsızlık verici bir hale gelmişti ki, sonunda birgün boş odaya konuşarak, varlığını hissettiği varlığa kendisiyle bağlantı kurmasını, çünkü artık delirecek hale geldiğini söyledi. Birkaç gün sonra ise, oğlu ile sokağa çıktıkları sırada bir kitapçının önündeyken, birdenbire ayaklarını bulunduğu noktadan kıpırdatamadığını farketti. Adeta yerden mıknatısla çekiliyormuş gibiydi. Beynindeki, nereden geldiğini anlayamadığı bir ses, kitapçıdaki kitaplara bakmasını söylüyordu. Hareket edebilir hale gelip içeriye girdiğinde, onca kitabın arasından çekip aldığı kitabın bir medyum kadına ait olduğunu gördü. Kitabı derhal satın alıp okuduktan sonra, onu ziyarete gitti, ama gidişinin gerçek nedenini hiç açıklamadı. Kadının elle şifa seansları uyguladığını önceden öğrenmiş olduğu için, sadece ağır romatizması için şifa aradığını söyledi. İlk iki ziyaret olağan geçmişti, ama üçüncü ziyaretinde medyum, çok yoğun bir enerji ile mesajlar aktarmaya başladı. 

-O bir şifacı. Dünyayı iyi edecek ve dünya çapında ün kazanacak.
-Büyük çapta muhalefet görecek, ama onu korumak için hep yanında olacağız.
-Spiritüel olarak o hala bir çocuk gibi, ama ona spiritüel zenginlik kazandırılacak.
-Bazen nereden geldiğini anlamadığı şeyler söyleyecek. Onlar bizim sözlerimiz olacak.
-Bilgi, aklına yerleştirilecek, bazen de bilgiye yönlendirilecek. 
-Cesareti nedeniyle bir genç olarak o seçildi, sınandı ve bütün sınavları verdi.
-Disiplin için futbola yönlendirildi, disiplini öğrendiği zaman ileri aşamaya geçirildi. Hayal kırıklığı ile başa çıkmayı öğrenmesi, bütün duyguları yaşaması, yeniden ayağa kalkıp yoluna devam etmesi gerekiyordu. Spiritüel yol çok zordur, kolay yapılmaz.
-Bizimle temas etmek istediğini biliyorduk, ama zamanı uygun değildi. (Otel odasında göremediği bir varlık hissettiği zaman bunu gerçekleştirmek istemiş, ama medyumlakonuşurken bunu belirtmemişti.) 
-Buraya bizimle temas kurması için yönlendirildi, ama birgün tamamen iyileşecek.
-İhtiyacı olan/istediği herşey sağlanacak, ama fazlası değil.

Medyumla sonraki seansta ise, şu mesajları aldılar:

-Bir kişi dünyayı değiştiremez, ama dünyayı değiştirecek mesajlar iletebilir.
-Herşeyi yalnız başına yapma. Başkalarıyla el ele tutun ki, düştüğünüz zaman birbirinizi kaldırabilesiniz.
-Üç yılda beş kitap yazacak.
-Politika ona göre birşey değil, o çok spiritüel, politika onu çok mutsuz yapar.
-Politikayı bırakacak. Birşey yapmasına gerek yok, bir yılda herşey gelişecek.
-Günün uçaklarından çok farklı bir uçan araç olacak.
-Zamanın bir anlamı kalmayacak. Nerede olmak istiyorsan orada olacaksın. 

Medyuma yaptığı ilk ziyaretlerden sonra, olaylar hızla gelişmeye başladı. Uyanışının ilk dönemlerinde başka medyumlara da gitti, ama hiçbirinin, diğerinin ona neler söylemiş olduğundan haberi bile yoktu. Konular hep aynıydı. Dünyanın üzerinde karanlık bir gölge vardı ve bu hikayenin bilinmesi gerekiyordu. Gelen mesajlar şöyleydi: 

-Zorluklarla dolu araştırmalar yapmaya gerek yok. Yol önceden çizildi, sadece ipuçlarını izleyeceksin. Sana rehberlik ediyoruz. Sana öğrettiklerimizi öğreniyorsun. Hepsi daha sen doğmadan ayarlanmıştı...
-Gerçek sevgi her zaman alıcıya, almak istediği şeyi vermeyebilir, ama bil ki senin için hep iyi olanı verecektir. Bu nedenle, sevsen de sevmesen de verileni benimse. Neden sevmediğini tart ve neden gerekmiş olduğunu anlamaya çalış. O zaman kabullenmek daha kolay olur.
-O, karşılaştığı kişilerde,‘bilgi’nin, yüzeye çıkmasına yardımcı olan düşüncenin pekiştiricisi olacak... 
-Değişmen gerekiyor. Tamamen değişeceksin. Biraz ondan biraz bundan, küçük değişimlerden söz etmiyoruz, tamamen içini dışarı çıkaracaksın. Temizlenmesi gereken çok büyük bir gölge var ve bu mücadeleye odaklanmak, senin gibi insanlara bağlı.
-Senin gibi bu işin öncüsü olanlar, kar makinaları gibi. Takozun ince kenarısın. Belirli bir sınıra kadar, değneğin kirli ucu olacaksın. İşin çok, ama bu çok zor işi yapacaksın. Bunun için seçildin, bunun için buradasın, pisliği kürekle atacak, arkandan gelenlerin işini kolaylaştıracaksın. Kısacası değneğin kirli ucu senin tarafında. Yapacağın çok iş var, ama bunu yapabilecek kapasiten de var. Zaten bunun için sen seçildin. Pisliği kürekle açıp, arkandan gelenlere yol açacaksın.

Daha sonra yine bilinmeyen güçler tarafından çekilirmişcesine gitmiş olduğu Peru’da olağanüstü bir ‘Kundalini’patlaması yaşadı, ardından oldukça sarsıcı bir bocalama devresi geçirdi. Ünlü bir sunucu iken bir TV programına davet edilmesi, yaşamış olduğu anormallikler nedeniyle kendisini tam olarak ifade edemeyişi, söylediklerinin saptırılması derken yıllar boyunca tüm İngiltere’de alay konusu oldu. Ailesi, yani eşi ve üç çocuğu ise, bütün bu nedenlerle son derece madur olmalarına rağmen desteklerini hep sürdürdüler.. İçsel yolculuğunu sürdürdüğü yıllar boyunca David birçok farklı ülkeye seyahatler yaptı, bazen boş sandalyelere konuştuğu konferans günleri de oldu, ama o hiç yılmadı. Yirmi yıldır, Afrika’dan Japonya’ya, Güney Amerika’dan Doğu Avrupa’ya altmışa yakın ülkeyi gezdi, araştırmalar yaptı ve her biri 400-500 sayfalık kitaplar yazdı. 

Bu bilgilerin ona aktığı kesindi. Internet’te PDF kitapları, Youtube’da videoları vardı ve bütün bu bilgilerin, mümkün olduğu kadar çok kişiye ulaşması için durup dinlenmeden çalışıyordu. İşin en ilginç yanı ise, hiç de büyük paralar kazanma derdinde olmayışıydı. Peki o halde, kendini paralarcasına aktarmaya çalıştığı bu ‘bilgi’ler neydi, neler anlatıyordu?

David Icke’ın, bütün bir ülke halkının alaylarına maruz kaldığı çileli günlerinde hiç taviz vermeden yoluna devam etmesini sağlayan güç, uyanışının ilk dönemlerinde medyumun aktarmış olduğu şu sözlerle sağlanmıştı: 

“ ‘Sonsuz Sevgi’, her zaman alıcıya almak istediğini vermeyebilir, ama verdiği mutlaka o kişi için en hayırlı olanıdır. Bu nedenle sevsen de sevmesen de aldığın herşeyi kabullen. Hoşlanmadığın ne ise üstüne git ve neden gerekli olduğunu gör. O zaman kabullenmek çok daha kolay olur.”

David Icke, ayrıntılı araştırmalarıyla kitaplarında, dünyanın üzerine çöreklenmiş olan, George Orwell’in ‘1984’ kitabında tasvir etmiş olduğu, ‘Big Brother’ tarzındaki diktatörlüğü, İllüminati’nin geçmişini ve onların farklı boyutlardan, ‘Sürüngen’ varlıklarla bağlantılarını açıklıyor, dünyanın gidişatını değiştiren 11 Eylül saldırısının ardındaki gerçekleri, Orta-Doğu ve Afrika’daki organize savaşları, sistemin kullandığı ve kendisinin, ‘Problem-Reaksiyon-Çözüm’ diye adlandırmış olduğu manipülasyon tekniğini anlatıyor. 

David’in 20 yıldır yazmakta olduğu kitaplarında bahsettiği gerçekler, şaşırtıcı derecede doğru çıkıyor. İnanılmaz derecede ayrıntılı çalışmaları ile; tarih, sembolizm, elit soy aileleri, gizli cemiyetler, ‘Biri Bizi Gözetliyor’ tarzındaki kamera gözetlemeleri, organize edilen savaşlar, politika, iş dünyası, bankacılık, medya, mikroçipleme, zihin kontrolü, din savaşları ve ‘Sürüngen’ planı ile insanlara, Matriks filminde tasvir edilmiş olan ‘görünürdeki gerçek’ bir dünyada nasıl yaşadıklarını anlatmaya çalışıyor. 

Korkusuzca, hiçbir araştırmacı yazarın dokunmaya cesaret edemeyeceği konulara değindiği ve insanları madur eden bu sisteme karşı olduğu için şiddetle muhalefet görüyor, alaya alınıyor, küçük düşürülmeye çalışılıyor, ama bütün bunlara rağmen David’in, insanoğlunun derin uykusundan uyanıp müthiş potansiyelini anlaması için verdiği büyük mücadele yoğun bir şekilde sürüyor. 

Bugün dünyanın dört bir yanından milyonlarca uyanmış insan, onun http://www.davidicke.com websitesini ziyaret ediyor, videolarını izliyor, Almanca, İtalyanca, İspanyolca, Hırvatça, Sırpça, Macarca, Polonya, Portekiz, İsveç ve Romanya dillerine çevrilmiş olan kitaplarını okuyor. 

Her biri 8-10 saat süren konferanslar veren ve geçen yaz bir dünya turu gerçekleştirmiş olan David Icke’ın, son olarak 27 Ekim 2012 tarihinde 12.000 kişilik Londra, Wembley Arena’da yaptığı konuşmaya dünyanın dört bir yanından binlerce kişi katıldı. 

David Icke’ın iki erkek, bir kız çocuğu ve torunları var. İngiltere’nin güneyindeki Wight Adası’nda küçük bir dairede yaşıyor. 


Paylaşım