26 Ocak 2013 Cumartesi

Gerçek’in Titreşimleri - XIII

Peru, Nisan 2012


Bu inkar edilebilecek birşey değil, kesinlikle mevcut ve dünyaya hakim...Ama güç de, onlarda değil, bizde...



Hayatımı tümüyle değiştirmiş olan ilk Peru ziyaretimi 1991’de yapmıştım. 20 yıl sonra yapmış olduğum iki haftalık ikinci geziden ise yeni döndüm. Bu sefer ziyaretin odaklandığı belirli bir nokta olmadı, ama enerji açısından beni çok farklı bir konuma taşıyan olağanüstü anlar ve deneyimler yaşadım.



Yeniden Peru’dayım –benim
deneyimimde burası,
dünyadaki en güçlü enerjiye
sahip olan topraklar.
Birkaç gün önce eve döndüğümden beri bir gariplik hissediyorum. İki ayrı dünya veya iki ayrı realitenin arasında kalmış gibiyim. Kendimi çok farklı hissediyor ve birçok şeyi farklı görüyorum, ama henüz bunun ne olduğunu açıklayamıyorum. Her ne oldu ise, açıklığa kavuşmadan önce, şimdiye kadar olanlarla bir bütünlük sağlanması gerekiyor herhalde.

1991’de de bana çok derinden birşeyler olduğunu biliyordum, ama ‘turkuvaz period’um başlamadan haftalar önce de birşeyler olmuş, ne olduğunu tam olarak anlayabilmem için de aradan aylar geçmişti. 

Turkuvaz giysilerimi çıkaralı çok zaman oldu, zaten bu kez görüntümde birşey olacağını sanmıyorum, ancak yine birşeylerin değişmiş olduğu çok kesin görünüyor. Genellikle erken kalkarım ve sabahları çalışırım, oysa döndüğümden beri sabah 10:30’a kadar uyuyorum ve sürekli olarak bir uyku halim var.

Şu anda masamda oturuyorum, ama burada değilim. Çok çılgınca gibi, ama ‘benim’ okuyucularımın çoğunun, bu duyguyu anlayacağını biliyorum. Pekala, bedenim burada, peki ben? Hiç de öyle görünmüyor. Asıl ‘ben’ burada oturan bedenime başka biryerden bakıyor.

22 Ocak 2013 Salı

Gerçek’in Titreşimleri - XII - İnsanlık Uyanıyor


İnsanlar inanılmaz bir ölçekte uyanıyorlar, bunu benim çalışmalarıma gösterilen ilgiden anlıyorum. 1990’da bana söylenilen ilk şeylerden birisi, yani ‘Gerçek’in titreşimleri’nin konusu, insanlığın uyanışı idi. Şimdi bunun her geçen gün daha arttığını görüyorum. Hepimizin bildiği, ama unutmamız için manipüle edilmiş olduğumuz ‘gerçek’e uyanıyoruz. Umarım benim geçirdiğim deneyim, insanların kendilerini bulmalarına yardımcı olur. Bunu herkes yapabilir. Bunun için ‘özel’ olmamız gerekmiyor, çünkü zaten çok ‘özel’ iz, sadece bunu anlamamız gerekiyor. ‘Akıl’ın egemenliğindeki ‘bilinç’e bağlandığınız veya bağlanacağınız için alay edilmekten, lanetlenmekten korkmayın. Önsezileriniz ne diyorsa onu dinleyin, çünkü ‘bilinç’iniz konuşuyor, yani ‘Sessiz Ses’. Onu izleyin ve macera başlasın...

2 Ocak 2013 Çarşamba

Gerçek’in Titreşimleri - XI

David Icke’tan Gerçek’in Titreşimleri - XI
Artık bir seçim yapmanın zamanı geldi... 

Şimdi herkes için bir seçim zamanı. Aşina olduğumuz ortamdaki illüzyonsu inançlara sıkı sıkıya tutunursak, bu nehirin akıntısına karşı ayakta durup, akıntı şiddetlendikçe zayıflayacağımız, bize hiçbirşey getirmeyecek olan bir seçim. Diğeri ise,  kalplerimizi ve zihinlerimizi Sonsuz Bilinç’e açıp, enerjinin bizi taşıyacağı  yere gitmek, yani kendimize yeni bir realite sunmak. Yani,  ‘bilgisayar aklı’ ile ‘Sonsuz Bilinç’ arasında bir seçim yapmış oluyoruz. Hatta şöyle de diyebiliriz; inanmak ile bilmek. Birçok kişinin algılama ve davranışlarının patronu;  düşünen, yani hep zanneden akıl oluyor.  René Descartes’ın dediği gibi “Düşünüyorum, o halde varım”... Doğrusu,  realitenin bilgisayar seviyesindeyseniz evet, yani o zaman bilmekten ziyade zannetmeyi tercih etmişsiniz demektir. Bilmek;  önsezi, sağduyu, ‘Sonsuz Bilinç’ ile bağlantıdır. Düşünüş/Zannediş ise diğer duygular gibi,  zihin hapishanesinin gardiyanının,  elektrokimyasal bir fenomenidir. Birbirlerinin elektrokimyasal dengesinin değişmesiyle, ya zihin duygular tarafından, ya da duygular zihin tarafından etkilenir. Çok duygulandığımız zaman düzgün düşünemediğimiz gibi belirli düşünce motiflerimiz olduğu zaman da duygusal olarak etkileniriz. 

Paylaşım