Giriş


Bundan yirmi yıl kadar önce, medyum aracılığı ile David Icke’a, dünya sahnesine çıkıp, insanlığa, kendilerinden gizlenmiş olan gerçekleri açıklayacağına dair mesajlar geldiği zaman, öncelikle kendisi inanmakta zorluk çekmiş, özellikle de alternatif tarih ve ‘yaşam denen gerçeğin’ yapısı hakkında anlatacaklarına kimsenin inanmayacağını düşünmüş. Sonuç olarak o da, o sıralarda bir televizyon sunucusu ve bir partinin sözcüsü olarak çalışan sıradan bir insan. Derken spiritüel bir uyanışın ardından ulaştığı yasak bilgileri ifşa etmeye ve toplumlarda insanlara öğretilenlerden çok farklı bir gerçekten söz etmeye başlayınca, bütün bir ülkenin alaylarına maruz kalmış. O zamanlar dünyanın, onun açıklayacağı gerçekleri duymaya hiç hazır olmayışı yüzünden, ancak küçük gruplara hitap edebiliyormuş. Ne var ki, bu konulara bağlantılı olarak yaptığı araştırmaları, tam anlamıyla gerçekleşen tahminlerde bulunmasını sağlamış ve böylece çok büyük kalabalıklara hitap eder duruma gelmiş. 

Aslında David’in tabiriyle, dünyayı yöneten ‘beş duyu komplosu’nun bir eşi yok. Birçok kişi onun, dünyanın denetim yapısı ile ilgili iddialarını inkar edemiyor ve açıkçası korktuğu için de anlamak istemiyor. Titreşimsel veya holografik realite veya insanlığı farklı boyuttan yöneten sürüngen ırktan söz edildiğinde gülüp geçmek çok kolay. Ancak Icke bazen 10 saati geçen sunumlarında, bu kavramları yeterince dikkat çekecek hale getirecek kadar çok sayıda örnek, kanıt ve destekleyici hikaye sağlıyor. 

Konferanslarının sonunda kimsede, onu bu olağanüstü sonuçlara getiren bilgilerini de, onun akıl sağlığını da sorgulayacak hal kalmıyor. Birçok araştırmacı hayatı boyunca kendinde ancak birkaç konunun ispatını yapma gücü bulurken David Icke, bu görünmeyen realiteye gittikçe daha fazla ilginç bilgiler ekliyor. Tabii ki bunlar yine aynı şekilde, normal koşullarda son derece saçma bulunabilir. Örneğin, ‘İnsanoğlu Dizlerinin Üzerinden Kalk, Artık Aslan Uyumuyor’ adlı kitabında Ay’ın suni olduğunu ve bizim gerçek olarak deşifre ettiğimiz frekans alanını kasıtlı olarak etkilemekte olduğunu anlatıyor. Okullarda Ay hakkında okuduklarımız göz önüne alınacak olursa bu delilik sayılabilir. Ancak Ay ile ilgili tartışmasız bütün anormalliklere cevaben sunduğu olağanüstü bilgiler, bizim tanıdığımız ‘Bilim’in bu konuda, sadece teoriler öne sürmüş olduğunu kanıtlıyor. 

Uzak bağlantıları kurmadaki ustalığı ile gerçekleştirdiği bütün gün süren konferanslarında, izleyiciler inanılmaz miktarda bilgi edinmenin yanı sıra, belki de eski mesleğinden kaynaklanan olağanüstü konuşma yeteneği ile büyülenip, son derece keyifli vakit geçiriyorlar. Aynı kapasitedeki başka bir konuşmacıya herhalde nadir rastlanır. Konferansa kapalı zihinle girmiş olanların çoğu, salonu zihinleri açık olarak terkediyorlar. Bunun da nedeni David’in sık sık söylemekten keyif aldığı üzere; ‘İnansan da inanmasan da, kulağın duyar’ sözlerinin altında yatan gerçek.

David Icke , insanoğlunun uyanışının gerçek düzeyini dünyaya göstermek amacıyla gelişen insanlığa ithaf ettiği, kendi alanında tarihteki en büyük tek sunumunu, 27 Ekim 2012’de 10.000 kişilik oturma kapasitesi ile bir Rock konseri atmosferi içersinde, Londra’nın ünlü Wembley Arena’sında gerçekleştirdi. Amaç, artık insanlar ‘Kim Olduklarını Hatırladıkları’ için, yozlaşmış kontrol sisteminin günlerinin sayılı olduğunun vurgulanacağı güçlü bir mesajın verilmesi.

(Activist Post’dan ‘David Icke makalesi’ )


Paylaşım