20 Nisan 2015 Pazartesi

Gerçeğin Titreşimleri - 49 - Böl ve yönet


Yaşamak için sadece 10 dakikalık bir süreniz kaldığını, hayatınızı gözden geçirmekte olduğunuzu düşünün. ‘Sorun’ yapmış olduğunuz olayları bir düşünün. Değer miydi? Hayır. Trafik ışıklarında birisi önünüze geçti ve eve herzamankinden bir iki dakika daha geç gittiniz, sinirlendiğinize değdi mi? Hayır. Yıllar önce, hatta diyelim ki geçtiğimiz hafta birisi sizin için ‘şunu’ demiş, ‘bunu’ demiş, alındığınıza değdi mi? Hayır. Tuttuğunuz takım çok önemli bir maçı kaybetti veya kazandı, ne oldu?

Değen nedir biliyor musunuz? Ne kadar sevdiğiniz veya sevildiğiniz... Ne kadar mutlu olduğunuz veya başkalarını ne kadar mutlu ettiğiniz... Şimdi yaşamak için önünüzde 10 dakikalık bir süreniz değil, uzun bir hayat var. Eğer bundan sonra hep bu ölüm döşeğinde olabilecek algılama ile düşünecek olursanız, hayatınızı, gönül ferahlığı içersinde, sevgi ile mutlu bir şekilde sürdürürsünüz.

David Icke




David Icke’ın 1996’da Liverpool’da yapmış olduğu konferanstan...

Çağlar boyunca toplumlarda sahte savaşlar yaratılmış. Sağ ile sol, muhafazakar ile liberal, cumhuriyetçi ile demokrat, patronlarla işçiler, totalist ile sosyalist, patron ile sendikacı arasındaki savaşlar hala sürüyor. Ana fikir, böl ve yönet. İşte bu sahte savaşlar da bölüp yönetmek için kullanılmış. Hiç geriye dönüp, bizleri oynatmak için bu ipleri kimler kullanmış bakmamışız. Manipülatörler, bir siyah bir beyaz, katı bir dogmatik inanç sistemini karşıtına vurdurup savaşlar, anlaşmazlıklar çıkarmışlar. Savaş korkusu başka savaşları getirmiş. Siyah ve beyazı bırakıp, ardında gerçeğin yattığı griyi göremezsek aldatılmayı hak ederiz.

Irkçılık, cinsiyet ayırımı ve herşey, birbirimize neler yapıyoruz böyle? Kendilerini ırk ve cinsiyet olarak üstün görenler aslında ne yapıyorlar? “Benim genetik uzay giysim seninkinden farklı renkte, o zaman ben daha üstünüm” demiş oluyorlar. Bu bilgi baskılanmış olduğu için, dünyanın heryerinde savaşlar var, çünkü bu fiziksel bedenin içinde bu bilinci kendimiz sanıyoruz. Böylece belirli bir nesil, geçmişine bakıyor, belki de yüzyıl önce olmuş bir olay için intikam alıyor. Bu böylece nesiller boyunca sürüp gidiyor. Bu açıdan bakacak olursak, birbirimize yaptıklarımızı gören ‘Yaratıcı’ üzüntüyle başını sallıyordur. A.B.D.’nde doğmuş olan birisi, Meksika’da doğmuş olan birinden farklı değil. Londra’da doğmuş olan biri Liverpool’da doğmuş olan birinden farklı değil. Hepsinin bedeni de, deneyim yaşamak için kullandıkları birer araç!

Paylaşım