(Bundan 3 yıl
önce, David Icke’ın yazmış olduğu 28 Mart 2010
tarihli yazı)
‘Gerçek’in
Titreşimleri, kontrol sistemine son verecek!
Belki henüz öyle görünmüyor olabilir, ama sizi
temin ederim, kontrol sistemi çöküyor.
Belki çılgınca gelebilir, ama gün geçtikçe bu kendini daha çok belli ediyor.
Tabii ben
deliyim ya, çok şükür. Bu 'çok akıllı' dünyada akıllı olmayayım teşekkürler,
‘deli’ kalmayı tercih ediyorum.
Realite,
dolayısıyla da kontrol sistemi, ‘çoklu seviyeli’ olarak çalışıyor, biz de
‘görünen ışık’ frekans menzilinde, sadece holografik alemi görüyoruz. Beden
aklımız deşifre edemediği için de, akıl bilincimiz bunu reddediyor. Oysa
realite ve varoluş, insanların algılama menzilinin sonunda bitmiyor.
Bizim akıl
bilincimizin algılayamadıklarını teknoloji nasıl algılıyor görüyorsunuz. O da
elektromanyetik spektrumun sonunda bitmiyor ve bilimadamlarının ‘kara madde’ ve
‘kara enerji’ dedikleri alemlere ulaşıyor. Bu, orası kapkaranlık anlamına
gelmiyor, sadece görülebilir ışığın ve elektromanyetik spektrumun ötesinde,
işte bu nedenle gözümüzle
göremiyoruz. Bizim
realitemizi, görünen ışık çerçevesinde
etkileyen bilgi kaynaklarına, bizim bilinçli olarak farkında olmadığımız, evrenin
bütün diğer frekans seviyeleri de dahildir. Kontrol sisteminin amacı da zaten, insanların
bu bilgi yapısını gaspetmektir.
‘İnsanoğlu Artık Dizlerinin Üzerinden Kalk’ adlı
kitabımda son derece ayrıntılı olarak anlattım, ama bunun nasıl yapıldığını
anlamak için, tabii ki her zaman öğrenmemiz veya bilmemiz gereken daha pek çok şey var. Aslında en iyisi bu bilginin nasıl
gaspedildiğini, çoklu seviyelerde noktaları birleştirerek öğrenmek. Ancak
kısaca ifade edecek olursak; sürüngen ırk, insanların realitesinin önüne bir duvar çekerek dünyayı, bir köle kolonisi
haline getirmiş.
Görünürdeki
gerçek bir evrende yaşıyoruz. Bu, kablosuz Internet’in inanılmaz derecede daha
gelişmiş bir versiyonu. Nasıl bir bilgisayar, bilgiyi görünmeyen kablosuz
alandan deşifre edip, WWW/World Wide Web’e dönüştürse, benim ‘Kozmik
Internet’ dediğim şey de aynen böyle
çalışıyor... Beden bilgisayarı, özellikle de insan beyni, ışığın temel birimi
ve elektromanyetik radyasyonun diğer formları olan ve foton olarak bilinen
partiküllere şifrelenmiş olan bilgiyi deşifre ediyor ve dışavurulan, bizim
gördüğümüz illüzyonsu dünya oluyor.
Enerjik bilgi, holografik veya dijital bilgiye ‘fiziksel dünya’ olarak
deşifre olduktan sonra dünya sadece beynimizde, yani zihnimizde var oluyor.
Aslında fiziksel, ya da katı veya sübtil değil, sadece öyle görünüyor, çünkü
biz realiteyi o şekilde deşifre ediyoruz. Bu dünyanın bir illüzyon olduğunu,
işte bu nedenle söylüyorum, yani bu; bir
fiziksellik ve katılık illüzyonu.
Masaüstü veya
dizüstü bilgisayarlarınızdaki bilgisayar oyunları, bir yazılım diskine
şifrelenmiş olan bilginin deşifre edilerek ekrana yansıtılması, öyle değil
mi? İşte kozmik Internet de bir bilgisayar
oyunu prensibi ile çalışıyor, yani hiçbir katılığı/sübtilliği yok. İnsanlar; “Madem kendi realitemizi kendimiz yaratıyoruz, o halde neden hepimiz,
hep aynı arabaları, evleri, dağları görüyoruz?” diye soruyorlar. Bunun
cevabı çok basit. Amerika, Avrupa, Güney Afrika veya Avustralya vs, nereye
giderseniz gidin, Internet’te hep aynı kollektif realiteye ‘log-on’ oluyor veya
’oturuma gir’iyorsunuz.
Çin hariç,
dünyanın neresinde olursanız olun, hep
aynı kelimeleri, resimleri, videoları ve grafikleri görüyorsunuz. Hangi web
sitesini ziyaret ediyorsanız, başkalarından farklı olarak, o websiteleriyle ne
yapıyorsanız, orada kendi realitenizi veya kendi yolculuğunuzu yaratıyorsunuz.
Kozmik Internet de aynı.
Frekansa veya
dalgaformu bilgi yapısına şifrelenmiş olan aynı temel manzaraları görüyoruz,
ama farklı seçimlerimiz, farklı şekilde
etkileniyor ve farklı tepki veriyoruz, yani yine Internet’te olduğu gibi,
kollektif realiteden de bilgi veya veri
alıyor, bütünü veya ortak şuuru etkilemek üzere, kendi verilerimizi de
oraya gönderiyoruz. Görünürdeki gerçek
evren, interaktif bir kozmik oyun!
Ayrıca bu oyun,
uzun zaman önce benim adlandırmış olduğum üzere, durmadan tekrarlanan bir kısır
döngü olan ‘Zaman Döngüsü’ olarak çalışıyor. Bu frekans değişiklikleri
‘bilinç/ruh/öz’ün enkarne olması için de,
çok farklı potansiyel deneyimler sunan
çeşitli ‘çağ’lar veya ‘süreç’ler yaratıyor.
Şimdi yeni bir
‘çağ’ın eşiğindeyiz. İnsan deneyiminde yeni bir çağa ulaştık ve sürekli olarak
eskiye ait unsurların öldüğünü, ortadan kalkmakta olduğunu görüyoruz.
Gözlemlediğim kadarıyla bazı araştırmacılar, bu ölmekte olan unsurları,
durdurulamaz Orwell tarzı kontrolün gücü olarak, yanlış bir şekilde
değerlendiriyorlar. Oysa aslında bu;
yüzeyin altında, saklı alemlerde yer alan farklı bir ‘oyun’.
Bilincime
uyanışımın başlarında (şimdi tarih Mart 2010/yani yirmi yıl önce bu
zamanlarda), hızla yaklaşmakta olan muazzam bir frekans değişikliği sıralarında
benimle temas kuran farklı boyuttan enerjilerden, başka bir deyişle ‘onlar’dan, bilgi veya veriler almaya
başladım. Bu o kadar derinden geliyordu ki, ilk kez öğrenmeye veya daha doğrusu ‘hatırlama’ya
başladığım zaman, 1990’da yazmış olduğum
ilk kitabımın adı, ‘Gerçek’in Titreşimleri oldu!
Bana, bu Gerçek’in Titreşimleri’nin, enerjik bir hızlanma olduğu ve çok
sayıda insanı uzun zamandır içinde olduğu koma veya uyku halinden uyandırıp,
saklanmış olan herşeyi açığa çıkaracağı söylenmişti. Ben bunu yirmi yıl önce
öğrendiğim zaman, ne insanların uyanışı, ne de saklı olanların açığa çıkacağı
konusunda en küçük bir belirti bile yoktu, ama şimdi hale bakın, inanılmaz bir
uyanış var!
İnsanoğlu,
dünyaya ve kendisine yeni bir şekilde,
çok daha geniş bir açıdan bakmaya başlarken, uyanış inanılmaz bir hızla
gerçekleşiyor ve saklı olan bilgiler hergün, gün ışığına biraz daha fazla
çıkıyor.
‘Onlar’
inanılmaz bilgiyi, çeşitli şekillerde ve
vesilelerle önüme koymaya başladıklarından beri, çalışmalarımın tek amacı
saklananları ortaya çıkarmak oldu. İnsanların büyük bir çoğunluğunun, ‘Gerçek’in Titreşimleri'nden
görünüşte çok etkilenmediklerini biliyorum. Bu, enerji alanlarınızın
yoğunluğuna, koma veya uykunuzun derinliğine veya zihninizin açıklık derecesine
bağlı. Buna rağmen, eskiden kontrol
sistemi tarafından ciddi bir şekilde büyülenmiş veya hipnotize olmuş durumda
olan bazı kişilerin zihinleri inanılmaz derecede hızla açılıyor ve hemen
‘Uyuyan Güzel’ terapisine başlıyorlar. Buna karşılık, kısa zamanda çok büyük
aşama gösterenler de oluyor. Çoğu, hayatı ve realiteyi neden böyle gördüklerini
anlayamıyor, ama en azından zihnini daha yüksek bilinç seviyelerine
açıyor, böylece de bakış açısını değiştirmiş
oluyor.
‘Ölü Ozanlar
Derneği’ adlı filmde, filmi görmemiş olanlar için hatırlatalım; Robin Williams
bazen ders sırasında masasının üzerine çıkıp ayakta duruyordu. Onun söylediği
gibi: “Kendime, herşeye farklı bir şekilde bakmamız gerektiğini hatırlatmak için, bazen sınıfta masamın üzerine
çıkıyorum. Görüyor musunuz, dünya buradan ne kadar farklı görünüyor?”
Evet, aynen
öyle. Ve eğer ‘Gerçek’in Titrşimleri’ni bir kez almışsanız herşey çok farklı
görünür. Yeni frekanslara veya titreşimlere uyumlanmış olanlarla , hala eski
halde olanları çok net bir şekilde görebiliyorum. Bu, sık sık sözünü ettiğim
bir yol ayırımı hikayesi...
Çok muazzam bir
çelişki gördüğüm bir nokta da şu: Tümüyle kontrol sisteminin enerjisi ile sınırlı oldukları halde bazı
kişiler, ‘sevgi ve ışık’tan, ‘herkesi
sevdiklerinden’, ve insanların uyanmaları gerektiğinden söz ediyorlar. Aksiyon
ve varlık göstermeden kullanılan bu güzel sözler, yine aynı sınırlı kutunun
içinde kalmaya mahkum. Gelecekteki birkaç yıl içersinde bunun da sonu gelecek.
Onlar hala ölmekte olan küllerin birer ifadesi oldukları halde, kendilerinin
uyandıklarını sanıyorlar. Tamamen
uyumakta ve sadece kendilerine hizmet etmekte oldukları halde sevgiden söz eden
kişiler görüyorum. İçlerindeki tek duygu ‘ben-ben-ben’ olduğu halde, hala
vermekten ve herkesi sevmekten bahsediyorlar.
Oysa ‘Gerçek’in
Titreşimleri, bir ‘konuşma’
şekli değil, bir varlık olmak, bir eylem olmaktır. Sistemi kınayıp da kendi
çıkarı için kullanmak ‘Gerçek’in Titreşimleri’ olamaz. ‘Gerçek’in Titreşimleri’, bütün bunları süpürüp temizleyecek olan
olgudur.‘Gerçek’in Titreşimleri, saklanmış olan herşeyi su üstüne
çıkarıyor, dolayısıyla kontrol sistemine hizmet eden sahte ‘sevgi ve ışık’ söylemlerinin arkasındaki kimliklerin
maskeleri de tek tek düşecek.
Yıllar
içersinde bana gönderilen, sağlığımı, çalışmalarımı bozan, dikkatimi dağıtan
çok kişi oldu. Çoğu hala bunu yapmayı deniyor. ‘Deniyor’ diyorum, çünkü ‘Gerçek’in
Titreşimleri varken bu, ancak
filin üzerindeki bir sinek gibi birşey oluyor. Zaten kendi yaptıklarının
sonuçlarıyla yüzlemek zorunda kalıyorlar.
Beni ve çalışmalarımı yok etmeye çalışan çok kişinin başına neler
geldiğini çok gördüm. Bazılarının ‘karma’ dediği, ‘etme bulma dünyası’ sebep ve etkinin herkes
gibi kendi başlarına gelebileceğini hiç anlamak istemiyorlar. Başlarına kötü birşey geldiği zaman, bunu
sadece kendileri yaratmış oldukları halde, şanssızlık veya başkalarının kurbanı
olmak şeklinde nitelendiriyorlar. Ne
verirseniz sonunda onu alırsınız. Benim bu tanıdıklarım son derece kendilerine
dönük obsesif , ‘hep ben, ben, ben’ gibi bir alacakaranlık kuşağına kapılmış
olup, böyle şeylerin kendi başlarına gelebileceği değil, sadece başkalarına
olabileceği inancı içersinde olan kişiler.
Önümüzdeki
yıllarda birçok şok ve sürprizlerle karşılaşabilir, kendilerini olduklarından
farklı gösteren kişilere rastlayabiliriz. Buna aslında en çok dahil olan,
kontrol sisteminin gerisindeki hibrid soy aileleridir. Zorbalık,
kabadayılık ve manipülasyon becerilerine
rağmen, ‘Gerçek’in Titreşimleri’nden saklanamayacaklar. Zavallı
aptallar.
Bu aileler ‘Gerçek’in
Titreşimleri’nin geleceğini biliyorlardı, zaten kontrol sistemi bu
yüzden Orwell tarzı global bir devlet istiyor. Oysa ‘Gerçek’in Titreşimleri’
gittikçe daha güçlü ve etkin bir hale geliyor.
Şimdilik, insanlar üzerinde daha fazla güç kazanmış gibi görünseler
de, aslında varlıklarını sürdürmek için
çırpınmaları, ‘Gerçek’in Titreşimleri’ne karşı çaresiz olduklarını
bilmelerinden kaynaklanıyor. Kontrol
sistemi, şimdiye kadar rastlamadığı güçte bir kayaya tosladı, dolayısıyla
savunma için ne silahı varsa onu kullanmaya çalışıyor. Gıda katkı maddeleri,
içme suyundaki kimyasallar, elektromanyetik kirlilik hepsi, ‘Gerçek’in Titreşimleri’nin, insan
algılaması üzerindeki pozitif etkisini azaltmak veya bloke etmek , mikroçipler
de insanların beden bilgisayarı alıcı/verici sisteminin dengesini bozmak için
kullanılıyor.
Saklanan
sürüngen koloniciler, görünürdeki gerçek realiteyi gaspedip, insanları, genetik
manipülasyon yoluyla, benim ‘Ay Matriksi’ dediğim bir sahte alt realiteye
uyumluyorlar. Bu konuyu, 'İnsanoğlu
Artık Dizlerinin Üzerinden Kalk' adlı kitabımda ayrıntılarıyla anlattım.
Bu müdahaleler,
insan algılamasında ve farkındalığında duvarlar oluşturuyor. Bu tıpkı Çin
hükümetinin, Çin halkının dünyanın diğer
ülkelerindeki insanlar gibi Internet
olanaklarına ulaşmasını engellemek için koymuş olduğu ‘firewall/güvenlik
duvarı’na benziyor.
Ay
Matriksi, bizi 24/7 sürüngen ‘kovan
aklı’ verileri ile besliyor. Bu yüzden insanlar koyunlar veya karıncalar
gibi. Kraliçe karınca, kovan aklı ile
yaydığı sinyaller yoluyla bütün yaşamları boyunca karıncalara hükmediyor.
İnsanların çoğu, aynen planlanmış olduğu gibi, tam birer karınca
durumunda.
Ay Matriksi,
belirli bir frekans menzilinde çalışıp, korku, endişe, öfke, nefret, hayal
kırıklığı, tedirginlik ve suçluluk gibi düşük
frekanslarla rezone olur. İnsanlar da bilmeden, bu zihinsel ve duygusal
negatif enerjileri üreterek sistemi bu
şekilde gani gani besliyorlar.
‘Gerçek’in
Titreşimleri’ ise insanları,
Ay Matriksi’nin ‘kovan tipi aklı’ndan koparıp, farkındalığı gerçek
bilince doğru geliştiriyor. Kontrol sistemi,
bu bağlantıyı bloke etmek istediği için de insanlara mikroçip implant
etme çabaları içersinde...
Gerçek sevgi
çağına dönüşüm ve yeni anlayış, pek de kolay oluşacak demiyorum. Ancak zaten
artık ortasına geldik sayılır. Eski ve yıpranmış inanç sisteminin ölümü ve
yenisinin doğumu, tabii ki sancılı olacak. İnsanların, kendi hayatlarına ve
genel olarak dünyanın haline baktıkları zaman şaşkınlığa uğramalarına şaşmamak
lazım.
Bir miktar
yolumuz daha var, ama yeni bir aşamaya
hızla geçiyoruz. Bu aşamada uyanış başlıyor ve kontrol sistemini etkiliyor.
Şimdi korkaklığın veya ‘sevgi ve ışık’ masallarının zamanı değil. ‘Gerçek’in
Titreşimleri’nin yükselmeye başlamış olması, oturup da devrimin
olmasını beklemekle olmaz. Yaptıklarımızla ‘Gerçek’in Titreşimleri’nin
birer ifadesi olabiliriz. Veya hiçbirşey yapmayıp, kendine dönüklük obsesyonu
ile bir ‘kaderine terkedilmişlik’ yansıtabiliriz. Yapacağımız seçim ile enerjik
med cezirde sörf mü yaparız, yoksa
sulara kapılarak sürüklenip gider miyiz? Farklılık güzel sözlerle olmuyor,
ancak önümüze koyulan ‘egosuz eylem’lerle gerçekleşiyor. Öyle kişiler tanıyorum ki, bu med cezirde
sörf yapabileceklerini sanıyorlar, ama
eğer gözlerini açıp da sahte kimliklerini görürlerse, muazzam bir su duvarının üzerlerine doğru gelmekte
olduğunu farkedebilirler. Aslında bir
miktar sele yakalandılar bile.
Bugün için, “Hareketler sözcüklerden daha güçlüdür” deyişi tam yerine oturacaktır. Bir süre daha kontrol sistemi
engellenemeyecekmiş gibi kötülüğünü sürdürecek gibi görünse de, bu sahte bir
algılamadan başka birşey olamaz. Bilinmeyen alemdeki enerji devrimi sürüyor ve
çok güçlü gibi görünen baraj en can alıcı noktasından çatlamaya başladı
bile.
Şimdi tarih
Mart 2010 ve 58 yaşındayım. Ben bu alemi terketmeden çok önce bu kontrol
sistemi çökecek. Zor günlere hazırlanmak, savaştaki gibi barikatlara adam
yerleştirmek gibi önlemlere hiç gerek yok. Yapacağımız tek şey; büyük bir
kararlılıkla kim olduğumuz, ne olduğumuz ve nerede olduğumuzun bilincine
ulaşmak. Bunu başarırsak, deneyimlemekte olduğumuz fiziksellik gibi, kontrol
sisteminin gücünü de aynı şekilde bizim yarattığımızı anlarız. Manipüle
edildiğimiz için farkına varmadan, bilmeden ona gücünü biz veriyoruz. Bunun
farkına vardığımız anda ise o güç çökecektir.
‘Gerçek’in
Titreşimleri’ buna bir son
verdiği zaman, insan zihninin enerjik açıdan kitlesel olarak kontrol altında
tutulduğu çağ da son erecek!