(David
Icke’ın, 29 Haziran 2015’te yayınlanmış olan videosundan).
Tekrarlayıcılar
ile dolu dünyadaki akıl oyunları!
Olumsuzluklarla
nasıl mı baş ediyorum? Etmiyorum ki! Umurumda bile değil.
Başkalarının benimle ilgili düşüncelerine kesinlikle
aldırmıyorum. Benimle hiç alakası yok. Hani bilirsiniz, birisi
hakkında birşey söylediğimiz zaman aslında o birisi hakkında
değil, ağzımızı her açışımızda kendi hakkımızda birşeyler
beyan ediyor oluruz. Dolayısıyla kitaplarımı okumadıkları halde
benimle alay eden veya kınayan kişiler neden bahsettiğimi bile
anlamadıkları halde konuşunca, beyan ettikleri de benimle ilgili
değil, tamamen kendileriyle ilgili birşeyler oluyor. Çoğu kişinin
görüşü, bilgiye veya araştırma sonuçlarına dayanmıyor,
kişilerin söyledikleri sadece kendilerini ifşa ediyor. Mesele
burada.
İşte
insanlar inandıkları şeyler konusunda kitlesel olarak bu şekilde
manipüle ediliyorlar, çünkü malum, az sayıdaki bir grup, çok
sayıdaki bir grubu fiziksel olarak kontrolü altında tutamaz. Bunu,
askeri sokaklara salarak küçük bir bölgede yapabilirler, ama
milyonluk, hatta küresel olarak düşünecek olursak milyarlık bir
nüfusu kontrol altında tutmak isterseniz, önce onların
kendilerini ve dünyayı sizin istediğiniz şekilde algılamalarını
sağlamanız gerekir. İşte bu bir akıl oyunudur!
Olanları
sorgulayarak ve kendi araştırmalarımızı yaparak bu kısır
döngüyü kırmaz, sadece magazin basını ve medyaya bağlı
kalırsak, o zaman kendi görüşlerimizi ifade edemez, sadece
başkalarının görüşlerinin tekrarlayıcısı olmaktan öte
gidemeyiz. Kitlelerin görüşlerini manipüle edenler de, bu suretle
insanların algılamalarını, sonra da onların davranışlarını
daha kolay kontrol altına alabilecek hale gelirler.
Dünyaya
şöyle bir bakacak olursanız sürekli olarak tekrarlayıcılar
görürsünüz. Yani, şu muhabirlerin haline bir bakın. Ne
yapıyorlar? Olayların resmi versiyonunu alıp, halka aktarıyor,
dolayısıyla aynı bilgiyi tekrarlıyorlar. Halk bu olayları
gazetelerden okuyup birbirine tekrarlıyor, okullarda ise
öğretmenler, kendilerine tekrarlana tekrarlana verilen bilgileri
tekrarlıyor, böylece öğrenciler dünyayı, sistemin kendilerinden
görmelerini istediği şekilde görmeye başlıyorlar.Kısaca
öğretmenin yaptığı iş, müfredatı aynen tekrarlamak!
Oğlum
Jaymie ‘nin benzer bir hikayesi var; sınavda küresel ısınma ile
ilgili bir bölüm var, malum şimdi buna ‘iklim değişikliği’
diyorlar. Jaymie, bazılarının bunu iddia etmelerine karşın,
kanıtlara bakıldığı takdirde insanların sebep olduğu iddia
edilen iklim değişikliğinin, aslında bilimsel bir zırvalık
olduğunu düşündüğünü öğretmene söyleyince öğretmen şöyle
demiş: “Ben
de küresel ısınmanın saçmalık olduğunu düşünüyorum, ama
sınavda bunu söylersen geçemezsin”
demiş. Ne demeli?
Son
derece tekrarlayıcı bir eğitim sistemimiz, dolayısıyla nelerimiz
var, bir bakalım; mesela tıp fakültelerinde eğitimde duyduklarını
ve daha fazla ilaç satmak için gelen ilaç tanıtımcılarının
söylediklerini tekrarlayan doktorlarımız var. Nereye bakarsanız,
hep tekrarlayıcılar görürsünüz.
25
senedir kamuoyuna, farklı bilgilerin de bulunduğunu kanıtlamaya
çalışıyorum. Bir zamanlar ben de (bir TV sunucusu olarak) dünyaya
haberleri tekrarlıyordum, çok şükür bundan kurtulalı çok zaman
oldu.
Bir
zamanlar ‘norm’lar bunu gerektirdiği için herkes dünyanın düz
olduğunu tekrarlıyor ve küre olduğunu söyleyenlerle alay
ediyorlardı. Aynı şey hala hergün devam ediyor. Kuzey Afrika’da
birisi bana ne dedi biliyor musunuz? “Ne
kadar güzel değil mi? Kaddafi gitti, artık Libya özgür!”
Valla eğer işin gerçeğini bilselerdi, Libya’nın Nato’nun
gerisindeki bir güç tarafından gaspedildiğini anlarlardı.
Aslında bu bir işlem. Kitaplarımda da hep sözünü ediyorum. Ne
zamandır ülkeleri seçerek kışkırtıcı ajanlar kullanıyor,
protestolar organize ediyor, insanları koşullandırıyor, sonra da
sözde özgürlük sağlamak için askerlerini getiriyorlar. Bunu
Libya’da yaptılar, sonra Suriye, Lübnan, Pakistan derken liste
uzayıp gidiyor.
Sürekli
olarak Pakistan’ı bombalayıp duruyorlar. Bunu da, Las Vegas
yakınlarındaki bir yerden bilgisayar oyunu oynar gibi, joystik
kullanarak yönettikleri insansız uçaklarla yapıyorlar... Şimdi
de İran’a taktılar. Kuzey Afrika ve Orta-Doğu’da bunların
medyada nasıl verildiği belli, insanlar dünyada olanlara bakıyor,
sonra da kamuoyu tekrarlana tekrarlana verilen haberlerle, tam
inanması istenen belirli bir görüşe sahip oluyor. Gerçekte neler
olduğunu görüp anlayabilmemiz için bu tekrarlanan bilgi döngüsünü
kırmamız lazım. Bize neler olduğu, neye inanmamız gerektiği,
neyi algılayacağımız, nasıl bir görüşümüz olacağı,
sürekli olarak, iyice ezberletinceye kadar tekrarlanıyor.
(6:09.
dak.)
Şimdi
burada Westminister’in dışında toplanmış muhabirleri
görüyorsunuz değil mi? Bir zamanlar ben de gazeteci olduğum için
biliyorum. 1970’lerde önemli röportajlar olur, halkın
temsilcileri belirli ölçüde sorgulanırdı. Şimdi TV haberlerinde
ne oluyor? Kendi deneyimimden biliyorum, çoğunlukla o anda
olanlardan haberi olmayan haber spikeri, diyelim ki Westminister’deki
veya Libya’daki muhabirle görüşür, oysa aslında o da sadece
yetkililerin kendisine vermiş olduğu bilgileri aktarmakta veya
tekrarlamaktadır. Buna muhabirlik derler, oysa sadece aktarma veya
tekrarlamadan ibarettir. Sürekli olarak neye inanacağımız
söylenirken, bu kısır döngü kırılmadan dünyada gerçekten
neler olup bitttiğini asla anlayamayız.
(7:14.
dak.)
Hani
derler ya; “Bunu
herkes bilir dostum!”
Peki herkes nasıl bilir? Çünkü sistem, tekrarlayıcılar
sayesinde hep aynı bilginin bilinmesini sağlar. Bunlar nüfuz
sahibi güçlü pozisyonlardaki kişilerdir. Doktorlar, Tıp
Fakültesi’nde öğrendiklerini ve ilaç temsilcilerinin
kendilerine anlattıklarını, öğretmenler de okulda kendilerine ne
öğretilmişse sonraki nesillere onları tekrarlarlar. Bunların
arasında en büyük tekrarlayıcılar ise TV muhabirleridir.
Burası
Parlamento’nun dışı, kameralar yerleşik, muhabirler bekliyor.
Birazdan yayın başlayacak, Parlamento’da neler olduğunu
anlatacaklar. İşin gerçeği, onlar da hiçbirşey bilmiyorlar!
Şimdi eğer gerçeği söyleyecek olsalardı şunu derlerdi:
“Burası
Parlamento’nun karşısındaki Westminister, David Icke’dan son
haberler... Teşekkür ederim. Valla dostum, ne yalan söyleyeyim,
neler olduğuna dair hiçbir fikrim yok. Sana görevimin ne olduğunu
söyleyeyim. Koyu renk takım elbise giyiyorum, ama aslında burada
rol yapıyorum. Oradan geliyorum, ama orada neler olduğunu
bilmiyorum, ben size, sadece onların bana söylediklerini
tekrarlıyorum. Valla doğru olup olmadığını bilemem, bana onlar
söyledi, herhalde yalan söylemiyorlardır, yani şimdi Tony Blair
yalan mı söyleyecek? Hele George Bush, lütfen yani, rica ederim,
ben bir muhabirim, bana itimat edin...Şimdi okumam ya da söylemem
için bir sürü para aldığım bu ‘haber’ dediğimiz şey var
ya, hepsi propaganda! Onlar bana söylediler, ben de size söylüyorum.
Ben David Icke, BBC, ITN, CNN, CBS, Sky Haber, hepsi aynı-
Westminister!”...
Örnek:
(9:07. dak.)
-Buranın
çok tehlikeli bir yol olduğu düşüncesini kabul etmiyorum. Bu da
diğer yollar gibi bir yol. Kazalar olabilir, ama işimiz biter
bitmez, yol yine akacaktır.
-
Pek güzel bir örnek oldu, he, he, he...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder