Dünyadaki karanlık bizi “uyanmaya mı” sevkediyor?
Ağustos, 2014 http://www.inlightTV.com
Bir şeyler öğrenmek için dehşet, korku, terör ve çocukların toplu olarak katledilmesine gerek yok, aslında bütün bunların gerçekleşmesini durdurmak için bir seçim yapabiliriz. Aslında tasarlanmış olduğu gibi olan bir dünyada değil, tamamen ‘bozulmuş’ bir dünyada yaşıyoruz. Bir bilgisayar virüsü gibi çalışan, tam bir ‘enerji’ ve bir ‘farkındalık’ formunda olan bir güç var. Bu, farkındalığı olan enerjetik bir bozulma, çünkü herşey enerji, bir çeşit farkındalık, dolayısıyla da herşeyin kendisi farkındalık.
İnternet gibi kollektif bir realite sağlayan bir bilgisayar sistemi düşünün, buna bir virüs giriyor. Virüs hiçbir şey yaratamıyor, sadece önceden düzgün yaratılmış olanı veya olanları bozuyor, yani sistemi... Dolayısıyla sistem, gittikçe daha dengesiz bir şekilde çalışmaya başlıyor. İşte, insan realitesine olan da bu!
Temas ettiği herşeyi bozan, enerjisel bir kanser gibi bir ‘bozulma’ ile karşı karşıyayız. Mesela, şimdi dengeli ve uyumlu bir durumda olsak, İsrail ve Filistin birbirleriyle uyum içinde yaşayabilirlerdi, oysa ‘bozulma’, beraberinde ‘bozulmuş’ davranışları getirdi. Dünyada buna daha binlerce örnek verebilirim. Bu bilgisayar virüsü gibi ‘bozulma’nın bir ifadesi olarak, Filistinliler sürekli olarak katlediliyorlar. Davranışlar son derece aşırı, son derece kötü.
Japon bilim adamı Dr. Masaru Emoto’nun su üzerinde yaptığı çalışmalarda gördüğü gibi, negatif duygu ve düşünceler fiziksel realite üzerinde ‘bozulma’ yaratıyor.
|
|
İngilizcede ‘yaşamak’ kelimesinin karşılığı ‘live’. ‘Live’in tersinden yazılışı ise ‘Evil’kelimesini oluşturuyor, yani kötü, kötülük... Bu örnek, söylediklerimle sembolik olarak örtüşüyor. ‘Evil/kötü, ‘live/yaşamak’ kelimesinin tersine çevrilmiş, yani bozulmuş hali. Bu bozulmanın bir ifadesi olan Satanistler, yani bu çok karanlık gizli gruplar, bu nedenle kafayı ölümle bozmuşlar. Bu nedenle ritüellerini veya ayinlerini kiliselerin mezarlıklarında v.s. gerçekleştiriyorlar. Peki neden insan kurban ediyorlar? Onlar bir ölüm kült’ü. Neden? Çünkü hayat; doğal düzen, denge ve ahenk’tir. Bozulma ise hayatın tersi ölüm’dür, dolayısıyla bir taraf hayatla beslenirken, onlar ölümle besleniyorlar!
Enerjik bir ‘hal’de, enerjik bir kaynak iseniz, enerjik olarak kendinizi şarj etmek isterseniz, sadece kendi frekansınızda, kendi dalga boyunuzdaki enerjiyi absorbe edersiniz. Mesela bu ‘bozukluk’; sevgi, ahenk, şefkat ve empatiyi absorbe edemez. ‘Kötü’, pozitif enerji şekliyle değil; sadece ölüm, korku, tedirginlik, depresyon gibi düşük titreşimli veya düşük frekanslı/negatif duyguların enerjisi ile beslenir.
Enerjik bir ‘hal’de, enerjik bir kaynak iseniz, enerjik olarak kendinizi şarj etmek isterseniz, sadece kendi frekansınızda, kendi dalga boyunuzdaki enerjiyi absorbe edersiniz. Mesela bu ‘bozukluk’; sevgi, ahenk, şefkat ve empatiyi absorbe edemez. ‘Kötü’, pozitif enerji şekliyle değil; sadece ölüm, korku, tedirginlik, depresyon gibi düşük titreşimli veya düşük frekanslı/negatif duyguların enerjisi ile beslenir.
Ne yazık ki bu bilgisayar virüsü, sistemi tersine döndürüp, sistemi ve toplumu gittikçe daha kötü bir şekilde bu bozulmanın bir ifadesi haline getirmiş durumda... Hep kendi türündeki enerjiyi üreterek, kendi türünde olaylar yarattı.
Düşünün, zamanında sistem, Birinci Dünya Savaşı’nda Fransa’daki siperlerde, İkinci Dünya Savaşı’nda, şimdi ise Gazze’de, Suriye’de, Libya’da, ISIS ve diğerleri gibi sonradan oluşturulmuş terör gruplarıyla nasıl da ‘bozuk’ bir enerji yaymış, hala da yayıyor. Öyle bir dehşet yaratıyorlar ki kurbanlar, mağdur insanlar dehşet, korku gibi çok düşük titreşimli enerji yayıyorlar. Peki “Satanik” ritüellerde ne yapıyorlar? Sistematik bir şekilde dehşet yaratarak, korku içindeki kurbanın yaydığı negatif enerji ile besleniyorlar.
Aslında bütün bunun ardında, ‘bozulma’nın ifadesi olan bu varlıklar var. Onlar görünmeyen alemde faaliyet gösteriyorlar. Rothschilds ve Kraliyet aileleri gibi soy aileler şebekesi, bütün insan toplumunu manipüle ediyor. Bunlar sürekli olarak, insanlara ürettirdikleri negatif enerji ile besleniyorlar, dolayısıyla da en çok; insan algılamasını ve toplumunu manipüle etmeye çalışıyorlar.
Biz maksimum miktarda negatif enerji üretiyoruz, onlar da varlıklarını bu sayede sürdürüyorlar. Bu bir seçim veya öylesine bir durum değil. Çocukları bile katledip, “insanlara dehşet, üzüntü, açlık ve karmaşa deneyimlettirelim” diyorlar. Şimdi tarif ettiğim bu sonuçlar hep, insanların uykuda olmalarından, dolayısıyla da bebeğe şeker verir gibi kolaylıkla manipüle edilmelerinden kaynaklanıyor.
‘Uyanmak’ için dehşeti deneyimlemek gerekmiyor, önemli olan ‘uyanma’yı seçmeden, daha ne kadar bu dehşet ve adaletsizliği deneyimlemeyi sürdüreceğimiz ve ne ile karşı karşıya olduğumuzu görüp onunla mücadele etmemizdir. İlk adım, bunun varlığını bilmek, ama çoğu kişi için bu ilk adımı atmak bile çok zor.
Sivil ve çocukların bulunduğu yerleri bombalamanın nasıl bir mantığı olabilir? Yani Gazze’de olanları, ‘seven’, ‘dengeli’ bir zihniyet mi gerçekleştiriyor? Tabii ki hayır! Bunu yapan, onun tam tersine dönmüş “negatif” bir hal... Peki bu nereden geliyor?
Bütün dünyada, ana global kararları veren, güç pozisyonlarında olanlar var. Bu zihniyete göre banka sistemi çökertiliyor, ona bağlı olarak ekonomide sıkıntılar yaratılıyor, insanlar kemer sıkma politikalarına sokuluyor, açlık başlıyor ve insanlar evlerini kaybediyorlar. Bunları ‘seven’ zihniyet mi yapıyor? Hayır. Peki o zaman bu zihniyet nereden geliyor? Ve bu, neden bu güç pozisyonlarında bu kadar yaygın? İnsanlar bu soruları sormaya başlamalılar. Belki o zaman öğrenir, görür ve gördükleri karşısında uyanırlar.
Çok daha uzun bir zaman önce uyanmalıydık. Birinci Dünya Savaşı’nda, hatta daha da önce. Ama ne yazık ki insanlık bunu bilemedi. İnsanlar hep, resmi açıklamaları kabul ettiler. Zaten bizi, şimdi bulunduğumuz bu noktalara da hep bu resmi açıklamalar getirdi...
Dediğim gibi, hayat bir seçimden ve bunun sonuçlarından ibaret. İnsanoğlu hep aynı seçimi yapıyor ve hep aynı sonuçları görüyor. Bilinen insanlık tarihi boyunca, insan toplumu üzerinde, gittikçe daha az kişi dünya ve insan toplumu üzerinde güç kazanıyor. İşte şimdi yine bir seçim yapmamız gerekiyor. Aynı seçimi mi yapacağız? “Yok canım, liderlerimiz böyle birşey yapmazlar!” mı diyeceğiz? Ne yazık ki bunu, binlerce yıldır yapıyorlar...
Şimdi insanlar bir seçim yaparak gözlerini açıp, dünyanın öyle olduğuna inandıkları durumda olduğunu mu, yoksa gerçek halini mi görecekler? Sanırım işaretler, benim 63 yıllık hayatım boyunca gördüklerimden daha cesaret verici görünüyorlar. Özellikle şimdilerde Gazze’de olanlar ve diğerleri derken, 11 Eylül saldırısından beri müthiş bir gelişme var, inanılmaz sayıda insan, dünyanın düşündükleri gibi olmadığını görmeye başladı. Müthiş derecede önemli bir noktaya ulaştık, çünkü artık farklı seçimler yapıp dünyada olanlar konusunda sorumluluğumuzu almazsak bu durum hızla artacak, çünkü onlarca yıldır söylediğim gibi, plan bizleri 3.Dünya Savaşına taşımak!... Orta-Doğu’da şu anda olanlar birçok cepheye sıçrayacak. Sonra Ukrayna’ya bakıyoruz, Rusya ile savaşa sokulmak isteniyor. Bizi 3.Dünya Savaşı’na sokmak için yollar arıyorlar. Oysa bizler kitlesel olarak farklı seçimler yaparak müdahale edebiliriz. Veya sessiz ve pasif kalıp, Simon Colwell’in popüler yarışma programlarını izlemeyi sürdürebiliriz. Zaten herkes bunu yeterince uzun bir süredir yaptı. Ama bu seçimi yaparsak çok ağır bedeller ödemek zorunda kalabiliriz. Tam bir çatal ağzındayız, bu tam bir dönüm noktası.
Ancak hala geç kalmış sayılmayız, yine hepsi kollektif seçime bağlı. İnsanlar şimdi oldukları gibi olacaklarsa şimdiden geçmişler olsun, eğer uyanıp kölelik bağlarını kendilerini köle etmiş olanlara kendi elleriyle vermekten vazgeçmezlerse çok geç olacak... Bir kez daha vurguluyorum, bu bir seçim ve artık bu seçimi yapmanın zamanı geldi, düşünecek zamanımız da kalmadı gibi. Kitleler olarak uyanmazsak, tam bir global felaketin eşiğindeyiz. Yarın değil, şimdi...
Ek:
David Icke’ın 2016 baskısı en son kitabı, “Hayali Benlik”ten...
“Toplumun bu kadar deli, aptal ve acımasız bir halde olduğu bir ‘Hayali Benlik’ aleminde yaşıyoruz. Kapımızı, ‘Sonsuz Benlik’imize açtığımız zaman bu çılgınlık bitmeli- zaten de bitecek”...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder