26 Mayıs 2020 Salı

Tek Gerçek Sonsuz Sevgi

“Gerçek”in Titreşimleri – 97

Tek Gerçek Sonsuz Sevgi


Birçok Yeni Çağ’cı yıllar boyunca bana kendimi karanlık güçlerden korumam gerektiğini söylediler. Bunun için de bazı ritüeller yapmam ve ‘Işık’tan yardım istemem gerekiyordu. Neden kendimi bir illüzyondan korumam gereksin? Karanlıktan gelecek saldırılara karşı savunma yapmam gerektiğine inanarak sanal realitemde Karanlık’ı yaratıp, kendi gücümden vaz mı geçeceğim? ─ David Icke


Bütün korku, anksiyete, nefret, şiddet, savaş, depresyon ve diğer düşük frekanslı haller, elektromanyetik oldukları için çevremizdeki elektromanyetik atmosferi değiştiriyorlar. İçinde çok negatif bir olay yer almış, çok olumsuz duygular yaşanmış olan bir odaya girdiğiniz zaman, “Odadaki atmosfer (enerjisel olarak) adeta bıçakla kesilebilecek kadar yoğundu” diyebilirsiniz.

Bir de 7 milyar insana ait duygu ve düşüncelerin saniye saniye, kollektif atmosfere ne yaptığını düşünün. Atmosferi elektromanyetik olarak kirleterek bir geri besleme döngüsü yaratıyorlar. O da daha sonra insanların zihisel ve duygusal hallerini daha düşük frekanslı duygu ve düşünceler üretecek şekilde olumsuz etkiliyor. Bunu, kalplerimizi açıp, sevgi, mutluluk ve empati frekansları yaratarak değiştirebiliriz.

Bizi manipüle etmek için kullandıkları skalar alan, herkesi ve her şeyi iyileştirmek için de kullanılabilir. O halde sevgi ve şefkat gibi kalp merkezli haller yaratan çok sayıda insan, başkalarına yararlı olacak daha uyumlu bir alan oluşturabilir ve dünyanın mevcut uyumsuzluğunun dengelenmesine yardımcı olabilir. 

Hayat, korkup kaçmak için değildir. Hayat, dolu dolu deneyimleyip keyfini çıkarmak içindir, negatif gücün bize empoze etmiş olduğu haliyle değil. 

Oysa insan realitesindeki hayat, anlamsızlık içeriyor. Bu anlamsızlığı ciddiye alacak olursak, sürüp giden bu anlamsızlık “durağan dalga” yaratır. Oysa bu durağan dalganın anlamsızlığının suratına gülüp devreyi kırabilirsiniz. O durağan dalgayı yaratan  negatif güç ciddiye alınmayı istiyor, oysa bizim o korkuyu atıp, o negatif enerjinin varlığını reddetmeliyiz. Korkuyla o gücü bizler besliyoruz.
Irk, din, cinsiyetle ilgili olarak birisi diğerini taciz ediyorsa bu bir anlamsızlıktır. Öfke, alınma ve üzüntü ile tepki verirsek, ona güç vermiş oluruz. Halbuki korkmadan, saçmalığını yüzüne vurup gülebilirsek gücünü yok etmiş oluruz. 


Algılama değişmezse hiçbir şey değişmez. Her şeyin iyiye dönüşmesi için ihtiyacımız olan tek devrim “algılama devrimi”dir. Birisi size hiddet gösterirse geri yansıtmayın, kalp çakranızı açın ve bırakın frekansınız yükselsin. Onun gücünü zayıflatırsınız, çünkü biz onun öfkesini aynen yansıtmayınca o asla etkisini güçlendiremez!

Sürüngen ırkın, insanoğlunu köle halinde tutmak için her bir ayrıntıyı kontrol altında tutması gerekmiyor, çünkü sadece kollektif zihin kalıbını kontrol altında tutunca, geriye kalanına, sürekli olarak negatif duygular üreterek onları hiç zahmete sokmadan biz kendimiz yardımcı oluyoruz. 

Algılamayı kontrol edersen insan deneyimini de kontrol altında tutabilirsin. İşte “algılama yanılması” böyle çalışır. Zihin hapishanesinden çıkamayınca, astrolojik etkileri de içeren program bizi, çok önceden tasarlanmış bir tramvay yolunda gider gibi yönlendiriyor ve biz de bu kararları kendimiz verdik, seçimleri kendimiz yaptık sanıyoruz. 

İnsanlar sevilmek, cisimler ise kullanılmak  için yaratılmışlardır. Bugün dünyanın kaos içerisinde olmasının nedeni, cisimlerin sevilmesi, insanların da kullanılmakta olmasıdır.

İnsanlar, bu sürüngen varlıkların neden kendilerini göstermeyip de insanları açıktan yönetmediklerini soruyorlar. Her istediklerini bu kadar rahatlıkla yapabildikten sonra neden ortaya çıksınlar ki? Üstelik, bunların varlığı ile ilgili bir fikir öne sürüldüğünde çoğu insan hala inanmayıp gülüyor! Ayrıca güneş ışığı ve bizim atmosferimiz de onlar açısından büyük problem yaratıyor. Zaten teknolojik kaynaklarla atmosferik radyasyonda sağlamaya çalıştıkları inanılmaz artışla bu problemlerine bir çözüm bulmaya ve başka değişiklikler de yapmaya çalıştıklarını biliyoruz. Program veya Matriks gibi olumsuz kavramları düşünerek değil, kalpten hissederek, önsezi ile “bil”erek delebiliriz.    

“Gerçek’in Titreşimleri”; negatif yoğunluğa karşı mücadele eden ve daha çok kişinin, “Biz kimiz?”, “Neredeyiz?”, “Realite nedir?” sorularını sormasını sağlayan bir frekans değişikliği veya enerjisel bir bilgi akışıdır. Şimdilerde bunu, çok daha yoğun bir şekilde deneyimliyoruz. İnsanlar dünyaya bakıyor ve “Cevap çok karmaşık olmalı” diye düşünüyorlar. Oysa değil! Son derece basit. Aslında hepimiz birbirimizi seviyoruz, ama sevmediğimizi düşünmeye programlanıyoruz.

Kalbinizi açtığınız ve zihin hapishanesinden çıktığınız zaman, yani kalp çakranız açıldığında beyninizden çok daha olağanüstü bir şeye bağlanırsınız, bu asıl anlamıyla “Sonsuz Sevgi”dir. Bu, o kadar farklı bir sevgidir ki, onunla “senin problemin benim problemim, sana yapılan haksızlık, bana yapılan haksızlık” anlamı oluşur. “Sonsuz Sevgi” öylesine yüksek bir enerji frekansı yaratır ki, onun yolu negatif enerji/bozukluğun yolu ile asla karşılaşmaz. Bu bozukluk sizi etkilemez olur, çünkü artık o düşük seviyeli titreşimsel hallere çekilmezsiniz. Bu işlemden geçmek için kalbimizi açar ve doğru olduğunu bildiğimiz şeyi yaparız. Ancak bunu nefretle yapmayız! Karşınızdaki sizden nefret de etse, onları affedersiniz, çünkü onların ne yaptıklarını bilmediklerinin farkına varmışsınızdır. 

Kalbinizi açtığınız zaman, bozukluğu beslemezsiniz, çünkü farklı frekanslarda oldukları için radyo 1, radyo 2 ile nasıl bağlanmazsa, açık kalpli “koşulsuz sevgi” de asla o bozuklukla bağlantıya geçmez, frekans olarak birbirlerinden o kadar uzaktırlar ki, birbirinden geçip giderler. İşte cevap budur! Bir şey için savaşırsak o savaşı biz yaratmış oluruz. Barış için savaşmayı, adalet için savaşmayı veya şiddeti bırakın, barış siz olun, adalet siz olun, barış olun, sevgi olun!

Jimmy Hendrix, “Dünya ancak, ‘sevgi’ nin gücü, ‘’güç’e olan sevgiyi altettiği zaman barışa kavuşacaktır” demiş. 

Artık insanları zihinsel ve duygusal olarak köleleştirmiş olan bu büyük negatif bozukluğun iyice anlaşılması lazım. İnsan iletişimindeki en büyük sorun şu: anlamak için dinlemiyoruz. Sadece cevap vermek için dinliyoruz!

Kendi gerçek ve sonsuz doğasının farkında olan insanlar asla köle edilemezler, oysa kendisini sadece adı, geçmişi, işi, kültürü, ırkı ve gelir düzeyi ile tanımlayan insanların köle edilmesi çok kolaydır. Kalplerini “Sonsuz Sevgi”ye, “Sonsuz Farkındalığa” açmış olanların çok daha gelişmiş vizyonları ve dünyadaki yalan, aldatma ve sahte algılamaları çok daha derinliğine görebilen önsezileri olur, oysa sistemin köleleştirmiş olduğu diğer grup, realiteyi ancak 5 duyuya dayalı, “görülebilen ışık” denilen çok küçük bir frekans menzilinden deşifre edebilir.  

Zenciyim, beyazım, İngilizim, Fransızım, kadınım, erkeğim, zenginim, fakirim, orta sınıftanım, haklıyım, haksızım, Hristiyanım, Müslümanım, Hindu’yum, Budistim, Yahudiyim… Hayııır, değilsiniz, kaçırdığınız çok önemli bir şey var: Hepimiz ‘Bir’iz… 

“Gerçek’in Tireşimleri’nin etkilediği, göremediğimiz bu frekans değişikliği veya enerjisel bilgi akışının desteği ile artık insanoğluna yapılmış olan bu büyüyü bozma ve perdenin arkasını görme gücümüz var. Son haftalarda dünya çapında bu büyü bozulmaya başladı. Bu kültün takkesi düştü ve herkesin görebileceği şekilde odanın içine girdi ve bliyor musunuz ne oldu? Kapı da arkasından kapanıverdi!

Şimdi artık oyun değişti. Size şunu söyleyeyim. 30 yıldır bu satanist kültün izini sürüyorum. Neler yaptıklarını, nasıl hareket ettiklerini ve psikopatlığın sınırlarını nasıl zorladıklarını gördüm. Bir de ne var biliyor musunuz? Onlardan zerre kadar korkmuyorum! Çünkü onlardan daha güçlüyüm ve onlar da bunu çok iyi biliyorlar! Buraya çuvallamak için gelmedim. 

Neden mi onlardan daha güçlüyüm? Çünkü bilinç seviyem yüksek ve bu satırları okuyan herkes için de aynı şey söz konusu. Sadece her şey kalplerini buna açmalarına bağlı. İnsanların hepsinde bu var, oysa bu satanist kült, algılamada son derece sınırlı, onlar asla insanlar gibi yaratamıyor.

Son derece kısıtlı kapasiteleri var, insanları kontrol altında tutmak için tek yol onları kendilerinin içinde bulunduğu kutudan daha küçük bir kutunun içinde tutmak. İnsanoğlu o kutunun içinden çıktığı zaman gerçek kimliğinin “Sonsuz Farkındalık” olduğunu anlayacak.  Hepimiz, o kutunun çok çok ötesinde son derece gelişmiş bilinçiz, farkındalığız. Ve onlar bunun karşısında son derece güçsüzler. 

Bir kere gözlerimizi, zihnimizi ve kalplerimizi açarsak, zihin hapishanesinin duvarları çökecek. O zaman aslında ne isek o gücümüze kavuşacağız. Bizi, gerçek benliğimizin gelişimini bloke ederek ve her şeyi sadece 5 duyumuzla algıladığımız sembolik bir balonun içinde tutarak kontrol altında tuttular. Kendimizi hep isimlerle, hayat hikayemizle, ırkımızla ve cinsiyetimizle tanımladık, oysa bunlar sadece deneyimler. Biz bir balonun içindeyiz diyelim, onlar ise bizimkinden daha büyük bir balonun içindeler, böylece bizi kontrol altında tutabiliyorlar.

Sadece “insan olma deneyimi” yaşayan birer “farkındalık” olduğumuz gerçeğini idrak edince, yüksek bir yaratma gücüne kavuşuruz. Kalbimizi açtığımız zaman bir bilinç seviyesine ulaşırız ve orada “korku” yoktur, sadece “Sonsuz Sevgi” vardır.

 “Sonsuz Farkındalık”ın birer ifadesi olarak, bu deneyimi keşfetmeyi sürdüreceğiz. Korkacak ne var? Hiçbir şey. Korku duygusundan kurtulduğumuz zaman, doğru olduğunu bildiğimiz şeyi yaparız. Zaten kalpteki “Sonsuz Sevgi” yanılmaz ki. Bir kez bunu başarırsanız korkunuz ötesine geçersiniz, o zaman da “Bunun sonu ya şöyle olursa, ya böyle olursa?” diye korkup enerjinizi kısıtlamazsınız. İşte bu satanist kültün en çok korktuğu şey de bu! Yani korkuyu yenmiş olan insan varlıklardan ödleri kopuyor, çünkü insanları sadece korku içinde bırakarak kontrol altında tutuyorlar. İnsanlar korku duygusundan arındığı anda kontrolü kaybederler. İşte bu nedenle onlardan daha güçlüyüz. Onların en büyük korkusu ise insanların, asıl ipleri kimin elinde tuttuğunu anlayıp uyanmaları. Hedef insan toplumu bunu anladığı anda oyun biter. İşte bu yüzden bu kültten daha güçlüyüm. Bütün insanlar, hepimiz, onlardan çok daha güçlüyüz. 


1 yorum:

  1. Müthiş bakış açıları...Sanırım tam anlamak için bir kaç defa okunmalı.

    YanıtlaSil

Paylaşım