Ağustos 2014 tarihli Inlight TV videosunun metni
Eğer medyadan duyduklarınıza tepki duymanıza rağmen kendiniz araştırmıyor ve kendinize bunu yapacak saygıyı duymuyorsanız, o zaman hep uykuda kalacaksınız demektir. Farkındalığın başka aşamalarına geçemeyecek, dünyayı aslında olduğu haliyle anlayamayacak, bir keman gibi çalınacaksanız. Neler olduğuna dair hiçbirşeyden haberiniz yoksa, o zaman yeni doğmuş bebek kadar acizsiniz demektir. Bu nedenle bu konuda en önemli nokta ‘bilgi edinmek’tir.
Bir bilgiden haberdar olduğunuz veya birisi bir bilgi verdiği zaman “Bu doğru değil, çünkü aslı budur” diyebildiğiniz, medyanın sakladığı gerçekleri görebildiğiniz zaman, üstü örtülen hikayelere karnınız tok demektir. Şimdi bu, Internet’te çok sık oluyor ve gün geçtikçe daha çok insan oyunun nasıl oynandığı konusundan haberdar oluyor.
Dolayısıyla ‘uyanış’ın çok cepheli seviyeleri var. Bu bir seviye... Daha sonra ise, benlik duygunuzu, görünüşteki kadın veya erkek, şu ya da bu din, şu ya da bu milliyet, ırk, hayat hikayesi her neyse o benlik duygusundan kurtarmanız lazım. Biz bunlar değiliz, bunlar sadece deneyimlemekte olduğumuz birşey. Bir de üstelik deneyimimize isim veriyoruz. Joe Blogs, Ethel v.s.
Fransız filozof Pierre
Teilhard de Chardin (1881-1955) şöyle demiş: “Bizler, ruhsal deneyimler yaşayan insanlar değil,
insan deneyimi yaşayan
ruhsal varlıklarız” |
Hepimiz biliyoruz ki, dünyada karaları bölen tek bir deniz var, ama biz ona hep farklı isimler veriyoruz. Hint Okyanusu, Güney Çin Denizi, orada Atlantik Okyanusu v.s. gibi. Oysa hepsi aynı su. İşte Joe Bloggs ve Ethel Smith da aynı deniz suyuna verilen farklı isimler gibi. Filistinliler, İsralliler, Ruslar, Güney Afrikalılar, Amerikalılar, Afrikalı Amerikalılar, bunların hepsi aynı ‘Bilinç’ denizinin farkındalıkları, aynı ‘bilinç’ten geliyor.
Ayrıca bu; Filistinliler İsraillilere karşı, Ruslar Ukraynalılara karşı, bu din, şu dine karşı, bu politik parti, şu politik partiye karşı gibi çatışma, böl ve yönet kavramlarından da kurtulmaya başlarsınız, çünkü bunların hepsinin birer illüzyon olduğunun farkındalığına ulaşırsınız. Bunların hepsi, ‘böl ve yönet’ denilen, insanları birbirinden koparan ve onların hep aynı ‘bütün’ün farkındalığı oldukları halde, kendi doğalarını kavramadıkları için kendileriyle savaş halinde olmalarına neden olan “sistem”in dayatmalarıdır. Bu seviyede o insanlara “5 duyu insanları” deriz.
‘Bilmem gereken herşey bu din kitabının kapaklarının arasında” veya “bilmem gereken herşey bu bilim dergisinin kapaklarının arasında” derseniz, o zaman bir çekmecenin içindesiniz demektir. Hayatınızın sonuna kadar orada kalırsınız. Bu, herşeyi bildiğinizi düşünmek gibi bir küstahlığı bırakıp, yerine alçak gönüllülüğü koyduğunuz, sonra da bildiğimiz herşeyin, bilinecek olanın küçüçük bir kısmı olduğu düşüncesini benimsemeye başladığınız zamana kadar sürüp gider...
Algılamamız neyse biz o’yuz... Neyi algılıyor ve neye niyet ediyorsak, kişisel realitemizi o tayin ediyor. Tam anlamıyla kendi bilincimizin bir yansımasıyız. – Zen Gardner
Peki David Icke'ye göre normal bir insan nasıl uyanacak, neler yapması gerekiyor tam olarak ??
YanıtlaSilGerçek'in Titreşimleri-58
YanıtlaSilHepimiz, ‘Büyük Sonsuzluk’taki bütün boyut ve yoğunluklarda ‘mevcut’uz. Özümüz saf sevgi. Bazıları buna ‘Tanrı kıvılcımı’ veya ‘Tanrı alevi’ diyor. Form veya şekil yok. Saf enerjiyiz. Hepimiz ‘Bir’iz. Zaman yok, yer yok. Birbirimize geçmişiz. Sonsuzuz. Bu ‘Büyük İllüzyon’da şu anda ne yapıyor olursak olalım hepimiz hepimiziz... Deneyimin sonsuz yolculuğunda bütün yoğunlukları deneyimlemek için o kıvılcım, o saf sevgi, kendisini, deneyimlemek istediği frekans menzili ile titreşen bir dış kabukla sarmalamak zorunda. Bunu yapmazsa ‘dünya’ ile etkileşim içerisinde olamaz, çünkü o zaman ‘kadran’dan çok uzak düşer.
Örneğin şimdi benim bilincim/özüm bu dünya ile aynı frekans menzilinde olan fiziksel bedenim ile sarılı olmasaydı, şu anda bunları yazmak üzere bu klavyedeki tuşlara basıyor olamazdım. Bilincim/özüm klavyenin içinden geçerdi. İşte bu nedenle içimizdeki sevgi kıvılcımı, skaladaki bütün yoğunlukları baştan aşağıya deneyimlemek ve etkileşim içersinde olmak için çok sayıda dış bedenler ediniyor. Bütün varoluşta birbirinin içine nüfuz eden o sevgi kıvılcımı hariç bütün bedenler çeşitli ölçülerde illüzyonlar. Bu durumda en büyük illüzyonun parçası, bütün kabukların en dışında olan yoğun fiziksel beden...
Sistemin amacı bizi, kendilerininkinden daha büyük bir illüzyonun içinde tutmak. Sözün özü bu miyopların, körleri manipüle etmesine benziyor.
HER İNSANIN İÇİNDE DIŞAVURULMAYI BEKLEYEN MÜTHİŞ BİR DEHA VAR!
Peki bütün bu karmaşadan nasıl çıkacağız?
SİSTEMİN BİZE OLDUĞUMUZU SÖYLEDİĞİ KİMLİĞİ BIRAKIP, KENDİMİZİ, GERÇEKTEKİ KİMLİĞİMİZE AÇARAK BAŞARACAĞIZ!
-------------
Ek:
Sorunumuz; alınma, nefret, kıskançlık, yargılama ve daha nice negatif duygular. Sistem insanlara özellikle negatif yükledikçe 'Bütün'den kopartıyor. Mevlana'yı hatırlayalım. Bir kez niyet edince de herşey kolaylaşıyor, inanın bu kadar basit... 'Sonsuz Sevgi'ler...
Yeni çıkacak olan kitabı hakkında bilgi verir misiniz? Merakla bekliyor ve makalelerinizi takip ediyorum. :)
YanıtlaSilDavid Icke’ın iki yeni kitabı daha çıktı. Birincisi 2013 baskısı, 900 sayfalık “Perception Deception/Algılama Yanılması”. Bu başlığın anlamı, şu andaki algılama durumumuz açısından çok önemli. 2016’da ise 440 sayfalık yeni kitabı “Phantom Self/Hayali Benlik” çıktı.
YanıtlaSilDavid Icke bütün kitaplarında, daima okuyucunun daha önceki kitaplarını okumamış olduğunu göz önüne alarak, önce hayatına ve bu kitapları nasıl yazmaya başladığına dair bilgiler verir. Bu bilgiler, kitaplarına aşina olanlar açısından tekrar yapılıyormuş gibi görünse de, olayın özünü daha iyi kavrama açısından çok önemlidir. Yani kitaplarının ilk bölümleri benzerlik taşır, ancak daha sonraki sayfalar, sürekli olarak yaşadığı metafizik gelişmeler doğrultusunda kendisinin, dünya ve evrenle ilgili yaptığı değerlendirmelerini içerir.
David Icke, bilgileri kimseye empoze etmez, sadece aktarır, her insanın “hayat” denilen deneyimi kendi seçimi olduğu için, nelerin yapılması ya da yapılmaması konusunda asla yorum yapmaz. Bu bilgilere inanıp inanmamanın da, tamamen kişilerin kendilerine kalmış birşey olduğunu belirtir.
“Perception Deception” alı kitabının arka kapak yazısında Icke, “Şimdi bütün hayatımın beni bu kitabı yazmaya yönlendirmiş olduğunu görüyorum” demektedir.
“Phantom Self”adlı kitabının arka kapak yazısında ise anahtar kavramın ‘Hayali Benlik’ olduğunu vurgulamaktadır: “Toplumun bu kadar deli, aptal ve acımasız bir halde olduğu bir ‘Hayali Benlik’ aleminde yaşıyoruz. Kapımızı, ‘Sonsuz Benlik’imize açtığımız zaman bu çılgınlık bitmeli- zaten de bitecek”...
Turkcesi ne zaman cikar
Sil