17 Ocak 2014 Cuma

Gerçek’in Titreşimleri - XXIX




Kim Olduğunuzu Hatırlayın... 
Artık insanların zihinlerini iyice açmaları gerekiyor. Eğer son derece kısıtlı algılama sınırları ve insanoğlunun, sistematik olarak kabullenmeye programlanmış olduğu kısıtlı ‘olasılık’ içersinde kalırlarsa, neler olduğununu anlamaya asla yaklaşamazlar bile... Aslında ‘olasılık’ sonsuz, ama insan zihni ‘olasılık’ın sadece bir bezelye büyüklüğünde olan kısmına hapsedilmiş. ‘Olasılık’ duygusunun baskılanması, ‘olasılık’ deneyiminin baskılanması oluyor.  ‘Olası’ olmadığını düşündüğümüz şeyi denemiyoruz bile, bu da, üzerimizde teknoloji ve diğer teknikler kullanılarak kitlesel bir kontrol uygulanmasının yolunu açıyor. Böyle bir kontrol ve manipülasyona maruz kalınca da, ‘olası’olmadığı gerekçesiyle, olanların ‘olası’ olduğuna   inanamıyoruz.  Oh, ama bu gerçekten ‘olası’! Yani çok mümkün...’ Bu, bezelye büyüklüğündeki bir zihine hapsolmuş insan potansiyeli için değil, ama diğerleri için mümkün.
İnsanların dünyayı düşündüklerinden biraz farklı sanıyorlar, oysa hiç, ama hiç de sandıkları gibi değil! Yeni yüzyılın başlangıcından beri, bilmecenin parçaları bir seviye daha oluşturdu. Bu seviye; fiziksel realitenin illüzyonsu doğası oluyor...İşte bu açıdan bakıp da tavşan deliğinin derinliklerindekileri görmeye başlayınca milyonlarca kişide  jeton düştü!
Kitap yazarken, her zaman nasıl yönlendiriliyorsam,  İnsanoğlu Artık Dizlerinin Üzerinden Kalk’ adlı kitabımı yazarken de, Ay’ın, dünya’nın doğal bir uydusu olmayıp dünyaya bizim algılayacağımız realite menzilini kısıtlamak için bir ‘engel’ frekansı yaymakta olduğunu irdelemeye yönlendirilmiştim. Bu tıpkı, biz Internet’e heryerden ulaşabilirken, Çin’deki erişimin kısıtlanması için koyulmuş olan ‘güvenlik duvarı’ gibi birşey oluyordu. Daha önce de defalarca belirtmiş olduğum gibi, Ay’dan yayınlanan frekanslar, bizi sahte bir realite ile besliyor, yani dünyayı gerçekte olduğu gibi göremiyoruz.  Ben buna ‘Ay Matriksi’ diyorum.
Ancak bu kitabım basıldığından beri enerjik bilgiler, bu kez de güçlü bir şekilde Satürn’ü işaretliyor. Satürn de, dünyayı en az Ay kadar etkiliyor. Anahtar;  Satürn. Ve en azından bu seviyede bu konuda yaptığım araştırmalar ;  evrenin elektriksel doğasına, bilginin nasıl iletildiğine, dolayısıyla da nasıl ‘hack’lenebileceğine dair cevaplar sağladı.
Tabii ki, anlamak için oldukça  açık bir zihne, ya da daha doğrusu ‘bilinç’e  sahip olmak lazım. Neyse ki bugünlerde hızla uyanmakta olan çok kişi bunu görebiliyor. Grafik eğrisi, bastırılmış ve kontrol altına alınmış algılama ile iyice dibe vurmuşken, benim ‘Gerçek’in Titreşimleri’ adını vermiş olduğum enerjiler sayesinde tam bir yükselişe geçti. Sistem, uzun zamandan beri kitlesel bir uyanış olacağını biliyordu,  dolayısıyla gücünü kaybetmemek için derin uykusundan uyanmakta olan insanların üzerinde gittikçe artan bir baskı uygulamaya başladı. 
Dünyada ve güneşte, genel olarak evrende her seviyede, muazzam değişiklikler olacak. En çok da insanların kalplerinde ve zihinlerinde inanılmaz farklılıklar yer alacak. Bu olayların çoğu belki zorlayıcı olacak, ama çoğu harika, sonuç ise muhteşem olacak. Şimdi kontrol, kısıtlama ve baskı çağından, ancak rüya diyebileceğimiz alabildiğine gelişmiş bir farkındalık ve potansiyele doğru bir geçiş yapmanın eşiğindeyiz. Rüyayı görmeye bakın, o geliyor!  Çağlardan beri süregelen kontrol sistemi, tabii ki pek de öyle sessizce veya hızlı bir şekilde kaybolmayacak.  Ama gidecek! Titreşimsel yapısı gün geçtikçe tükeniyor. Titreşim hızlanıyor ve onu tepemizde tutanın kendimiz olduğunu kavradığımız anda, bu iskambil kağıtlarından yapılmış yapı çökecek!
Her zaman bilinmesi gereken hep daha çok şey olacak, ama şimdi büyük bir değişim  yaşanıyor. Dünyadaki insanlar,  artık görmekte olduklarından hiç hoşnut değiller. Tabii herkes neye inanmak isterse ona inanacaktır, bu herkesin kendi bileceği birşey, yani tamamen bir seçim meselesi...
Vurgulamak istediğim bir diğer nokta da şu ki;  ‘akıl’dan ‘bilinç’e geçmek için sürekli olarak meditasyon, Yoga veya Tai Chi, nefes alıştırmaları yapmaya, oruca girmeye veya başka ne varsa onları uygulamaya hiç gerek yok. Sadece bunu içtenlikle hissetmeniz yeterli olacaktır. Ben bunların hiçbirisini uygulamadım  ve meditasyona en yakın yaptığım şey, sessizce oturup derin derin düşünmek oldu. Biliyorum bu tür ‘gelenek’lerin ‘Guru’ları, uygulayıcıları veya savunucuları  bu dediklerime  itiraz edip, “Öyle şey olmaz! ‘Yüksek Bilinç’e bağlanmak için mutlaka şunu yapmalısın, bunu yapmalısın!” diyeceklerdir. Tabii bunu söylemeye hakları da olabilir. Zaten ben kimseye ‘bunları yapmayın’ demiyorumki, bu tamamen onların tercihi. Sadece ‘gerek kalmıyor’ diyorum. Birçok kişi, kendi bilincimize açılmamız işlemini çok komplike veya karmaşık bir hale getiriyor. Oysa hiç de karmaşık değil. ‘Bilinç’inize uyanmak sadece bir seçim, karar veya niyet meselesidir. Ondan sonra ‘bil’en kalbinizi  izleyerek, deneyimlerinize rehberlik etmesine izin verirsiniz, o da sizi ‘yuva’ya  ulaştırır. Bunun için kristallere veya tütsülere gerek yok. Tabii ki çevrenizde bulunmasından hoşlanıyor olabilirsiniz, ama inanın hiç gerekli değil. İşlem, çoğu kişinin iddia ettiği veya sandığı gibi zor değil, aksine son derece basit.
İşin püf noktası, amacına ulaşmaması için Kontrol Sistemi’ne odaklanmamak.  Eğer sisteme odaklanırsak, onu daha çok güçlendiririz. Yani kehanetlere inanırsak onların gerçekleşmesini sağlarız. Kendimizi, sistemi başarıya  ulaştıracak bütün bu düşüncelerden, Maya, Hopi ve Nostradamus  kehanetlerinden ve negatif enerjilerden arındırmalıyız.
Kalplerimizi ve zihinlerimizi, bir zihin hapishanesine dönüştürülmüş olan dünyayı eskiden olduğu gibi yeniden bir cennete dönüştürmeye odaklayabiliriz. Ben buraya, ortalığı  biraz dalgalandırıp, sonra dönüp gitmek için gelmedim. Çoklu realitelerdeki birçok varlık gibi, ‘zihin kontrol sistemi’nin yerine,  özgür bilinç ve sınırsız olasılığın gelmesini sağlamak için  geldim.
Son 30-40 yıldır, ‘uyanmış bilinç’ ile milyonlarca çocuk doğdu. Onlara genellikle ‘indigo çocuklar’ deniliyor. Onlar titreşimsel bölünmeyi aşarken ‘bilgi’lerini korudular. Yoksa, kendilerini bekleyen şeyin sadece global bir zihin hapishanesi olduğunu bile bile gelirler miydi? Onlar, insanların çağlardır süren zihin hapishanesi sona erdiği zaman, yeni bir dünya yaratmak üzere buradalar. Kontrol sistemi etkisini kaybediyor. Bir süre daha durum öyle görünmeyebilir, ama sonu yaklaştı. Bunu ‘bil’in. ‘Biliş’i hissedin. Kontrol sisteminin üzerine kurulmuş olduğu enerji bölünmesi veya sapması, ‘Gerçek’in Titreşimleri’ enerjisiyle şifa buluyor, iyileşiyor. Sürüngenler ve hibridleri, planlarını başarıya ulaştırmak için  tutunabildikleri ne varsa ona tutunacaklar. Kendi realitelerimizde bunun gerçekleşmesine izin vermezsek, insanların zihinsel köleliği sona erer ve insanlık gerçek ve muhteşem benliğine kavuşur.
Hatırlarsanız Matriks filminde bir sahne vardı: Neo, Oracle’a bir seçim yapma konusunda  bir soru sorar. O da; “Buraya seçim yapmak için gelmedin, o seçimi gelmeden önce zaten yapmıştın, şimdi bu seçimi neden yapmış olduğunu anlamak için buradasın.”der.
        Hepimiz bu seçimi buraya gelmeden önce yaptık. Neden? Dünyada,  bir cennet olarak dışavuracak olan huzurlu, sevgi dolu bir küresel bilinç değişimi yapma işleminin bir parçası olmak için buradayız. Bunu nasıl biliyoruz?  Artık hatırlıyoruz.
Kim olduğunuzu hatırlayın. Nerede olduğunuzu, nereden geldiğinizi hatırlayın. Sadece hatırlayın...
                                     
Remember Who You Are’ adlı kitabından...

Paylaşım