Kim Olduğunuzu Hatırlayın...
Artık
insanların zihinlerini iyice açmaları gerekiyor. Eğer son derece kısıtlı
algılama sınırları ve insanoğlunun, sistematik olarak kabullenmeye
programlanmış olduğu kısıtlı ‘olasılık’ içersinde kalırlarsa, neler olduğununu
anlamaya asla yaklaşamazlar bile... Aslında ‘olasılık’ sonsuz, ama insan zihni
‘olasılık’ın sadece bir bezelye büyüklüğünde olan kısmına hapsedilmiş.
‘Olasılık’ duygusunun baskılanması, ‘olasılık’ deneyiminin baskılanması
oluyor. ‘Olası’ olmadığını düşündüğümüz
şeyi denemiyoruz bile, bu da, üzerimizde teknoloji ve diğer teknikler
kullanılarak kitlesel bir kontrol uygulanmasının yolunu açıyor. Böyle bir
kontrol ve manipülasyona maruz kalınca da, ‘olası’olmadığı gerekçesiyle,
olanların ‘olası’ olduğuna
inanamıyoruz. Oh, ama bu
gerçekten ‘olası’! Yani çok mümkün...’ Bu, bezelye büyüklüğündeki bir zihine
hapsolmuş insan potansiyeli için değil, ama diğerleri için mümkün.
İnsanların
dünyayı düşündüklerinden biraz farklı sanıyorlar, oysa hiç, ama hiç de
sandıkları gibi değil! Yeni yüzyılın başlangıcından beri, bilmecenin parçaları
bir seviye daha oluşturdu. Bu seviye; fiziksel realitenin illüzyonsu doğası
oluyor...İşte bu açıdan bakıp da tavşan deliğinin derinliklerindekileri görmeye
başlayınca milyonlarca kişide jeton
düştü!
Kitap
yazarken, her zaman nasıl yönlendiriliyorsam,
‘İnsanoğlu Artık Dizlerinin
Üzerinden Kalk’ adlı kitabımı yazarken de, Ay’ın, dünya’nın doğal bir
uydusu olmayıp dünyaya bizim algılayacağımız realite menzilini kısıtlamak için
bir ‘engel’ frekansı yaymakta olduğunu irdelemeye yönlendirilmiştim. Bu tıpkı,
biz Internet’e heryerden ulaşabilirken, Çin’deki erişimin kısıtlanması için koyulmuş
olan ‘güvenlik duvarı’ gibi birşey oluyordu. Daha önce de defalarca belirtmiş
olduğum gibi, Ay’dan yayınlanan frekanslar, bizi sahte bir realite ile
besliyor, yani dünyayı gerçekte olduğu gibi göremiyoruz. Ben buna ‘Ay Matriksi’ diyorum.
Ancak
bu kitabım basıldığından beri enerjik bilgiler, bu kez de güçlü bir şekilde Satürn’ü
işaretliyor. Satürn de, dünyayı en az Ay kadar etkiliyor. Anahtar; Satürn. Ve en azından bu seviyede bu konuda
yaptığım araştırmalar ; evrenin
elektriksel doğasına, bilginin nasıl iletildiğine, dolayısıyla da nasıl
‘hack’lenebileceğine dair cevaplar sağladı.
Tabii
ki, anlamak için oldukça açık bir zihne,
ya da daha doğrusu ‘bilinç’e sahip olmak
lazım. Neyse ki bugünlerde hızla uyanmakta olan çok kişi bunu görebiliyor.
Grafik eğrisi, bastırılmış ve kontrol altına alınmış algılama ile iyice dibe
vurmuşken, benim ‘Gerçek’in Titreşimleri’
adını vermiş olduğum enerjiler sayesinde tam bir yükselişe geçti. Sistem, uzun
zamandan beri kitlesel bir uyanış olacağını biliyordu, dolayısıyla gücünü kaybetmemek için derin
uykusundan uyanmakta olan insanların üzerinde gittikçe artan bir baskı
uygulamaya başladı.
Dünyada
ve güneşte, genel olarak evrende her seviyede, muazzam değişiklikler olacak. En
çok da insanların kalplerinde ve zihinlerinde inanılmaz farklılıklar yer
alacak. Bu olayların çoğu belki zorlayıcı olacak, ama çoğu harika, sonuç ise muhteşem
olacak. Şimdi kontrol, kısıtlama ve baskı çağından, ancak rüya diyebileceğimiz
alabildiğine gelişmiş bir farkındalık ve potansiyele doğru bir geçiş yapmanın
eşiğindeyiz. Rüyayı görmeye bakın, o geliyor!
Çağlardan beri süregelen kontrol sistemi, tabii ki pek de öyle sessizce
veya hızlı bir şekilde kaybolmayacak. Ama
gidecek! Titreşimsel yapısı gün geçtikçe tükeniyor. Titreşim hızlanıyor ve onu
tepemizde tutanın kendimiz olduğunu kavradığımız anda, bu iskambil
kağıtlarından yapılmış yapı çökecek!
Her
zaman bilinmesi gereken hep daha çok şey olacak, ama şimdi büyük bir değişim yaşanıyor. Dünyadaki insanlar, artık görmekte olduklarından hiç hoşnut
değiller. Tabii herkes neye inanmak isterse ona inanacaktır, bu herkesin kendi
bileceği birşey, yani tamamen bir seçim meselesi...
Vurgulamak
istediğim bir diğer nokta da şu ki; ‘akıl’dan
‘bilinç’e geçmek için sürekli olarak meditasyon, Yoga veya Tai Chi, nefes
alıştırmaları yapmaya, oruca girmeye veya başka ne varsa onları uygulamaya hiç
gerek yok. Sadece bunu içtenlikle hissetmeniz yeterli olacaktır. Ben bunların
hiçbirisini uygulamadım ve meditasyona
en yakın yaptığım şey, sessizce oturup derin derin düşünmek oldu. Biliyorum bu
tür ‘gelenek’lerin ‘Guru’ları, uygulayıcıları veya savunucuları bu dediklerime itiraz edip, “Öyle şey olmaz! ‘Yüksek Bilinç’e bağlanmak için mutlaka şunu yapmalısın,
bunu yapmalısın!” diyeceklerdir. Tabii bunu söylemeye hakları da olabilir. Zaten
ben kimseye ‘bunları yapmayın’
demiyorumki, bu tamamen onların tercihi. Sadece ‘gerek kalmıyor’ diyorum. Birçok kişi, kendi bilincimize açılmamız
işlemini çok komplike veya karmaşık bir hale getiriyor. Oysa hiç de karmaşık
değil. ‘Bilinç’inize uyanmak sadece bir seçim, karar veya niyet meselesidir.
Ondan sonra ‘bil’en kalbinizi izleyerek,
deneyimlerinize rehberlik etmesine izin verirsiniz, o da sizi ‘yuva’ya ulaştırır. Bunun için kristallere veya
tütsülere gerek yok. Tabii ki çevrenizde bulunmasından hoşlanıyor
olabilirsiniz, ama inanın hiç gerekli değil. İşlem, çoğu kişinin iddia ettiği
veya sandığı gibi zor değil, aksine son derece basit.
İşin
püf noktası, amacına ulaşmaması için Kontrol Sistemi’ne odaklanmamak. Eğer sisteme odaklanırsak, onu daha çok
güçlendiririz. Yani kehanetlere inanırsak onların gerçekleşmesini sağlarız.
Kendimizi, sistemi başarıya ulaştıracak
bütün bu düşüncelerden, Maya, Hopi ve Nostradamus kehanetlerinden ve negatif enerjilerden
arındırmalıyız.
Kalplerimizi ve zihinlerimizi, bir
zihin hapishanesine dönüştürülmüş olan dünyayı eskiden olduğu gibi yeniden bir
cennete dönüştürmeye odaklayabiliriz. Ben buraya, ortalığı biraz dalgalandırıp, sonra dönüp gitmek için
gelmedim. Çoklu realitelerdeki birçok varlık gibi, ‘zihin kontrol sistemi’nin
yerine, özgür bilinç ve sınırsız
olasılığın gelmesini sağlamak için geldim.
Son
30-40 yıldır, ‘uyanmış bilinç’ ile milyonlarca çocuk doğdu. Onlara genellikle
‘indigo çocuklar’ deniliyor. Onlar titreşimsel bölünmeyi aşarken ‘bilgi’lerini
korudular. Yoksa, kendilerini bekleyen şeyin sadece global bir zihin
hapishanesi olduğunu bile bile gelirler miydi? Onlar, insanların çağlardır
süren zihin hapishanesi sona erdiği zaman, yeni bir dünya yaratmak üzere
buradalar. Kontrol sistemi etkisini kaybediyor. Bir süre daha durum öyle
görünmeyebilir, ama sonu yaklaştı. Bunu ‘bil’in. ‘Biliş’i hissedin. Kontrol
sisteminin üzerine kurulmuş olduğu enerji bölünmesi veya sapması, ‘Gerçek’in Titreşimleri’ enerjisiyle
şifa buluyor, iyileşiyor. Sürüngenler ve hibridleri, planlarını başarıya
ulaştırmak için tutunabildikleri ne
varsa ona tutunacaklar. Kendi realitelerimizde bunun gerçekleşmesine izin
vermezsek, insanların zihinsel köleliği sona erer ve insanlık gerçek ve
muhteşem benliğine kavuşur.
Hatırlarsanız
Matriks filminde bir sahne vardı: Neo, Oracle’a bir seçim yapma konusunda bir soru sorar. O da; “Buraya seçim yapmak için gelmedin, o seçimi gelmeden önce zaten yapmıştın,
şimdi bu seçimi neden yapmış olduğunu anlamak için buradasın.”der.
Hepimiz bu seçimi buraya gelmeden önce
yaptık. Neden? Dünyada, bir cennet
olarak dışavuracak olan huzurlu, sevgi dolu bir küresel bilinç değişimi yapma
işleminin bir parçası olmak için buradayız. Bunu nasıl biliyoruz? Artık hatırlıyoruz.
Kim
olduğunuzu hatırlayın. Nerede olduğunuzu, nereden geldiğinizi hatırlayın.
Sadece hatırlayın...
‘Remember Who You Are’ adlı kitabından...