2 Mart 2017 Perşembe

Hayalet Benliğiniz Nedir?

Gerçek'in Titreşimleri - 65

Video metni: Hayalet Benliğiniz Nedir?
18 Ocak, 2017




Şu anda İtalya’da olmaktan çok mutluyum, çünkü her yere gitmek beni çok mutlu ediyor. Şöyle geriye bir baktığımda, 26 yıl önce bu yola çıktığım zaman hiç kimsenin umurunda bile olmadığı bir konuydu, dolayısıyla dalga geçilir, istismar edilir, ciddiye alınmazdım. Oysa şimdi, (2016) Haziran’da İngiltere’de başlamış olduğum dünya çapındaki ‘Uyanın’ turu ile Avustralya’da 4 şehre, sonra Yeni Zelanda’ya, New York’a, San Fransisco ve Los Angeles’a gittim, birkaç hafta önce Çek Cumhuriyeti’nde Prag’daydım, şimdi ise İtalya’dayım. 

1:12: Rüyada gibiyim, çünkü çalışmalarıma müthiş bir ilgi var. Hani sizi sokakta durdurur konuşmak isterler, bu çok hoş bir duygudur. Nereye gitsem, sokakta durduruluyor ve çalışmalarımla ilgili son derece akıllıca sorularla karşılaşıyorum veya insanlar; “Biliyor musun, kitaplarını okuyorum ve yaptığın müthiş birşey!” diyorlar. Bütün bunları 26 yıl öncesiyle veya 25, 24, 23, hatta 22 yıl öncesiyle kıyasladığım zaman sokakta karşılaştığım tek şey alay edilmek, gülüşmeler ve tacizdi. Dolayısıyla şimdi müthiş bir değişim var...


2:02: Artık, çok sayıda insan önceden hiç dikkate bile almadıkları birçok konuya isteyerek, bilinçli bir şekilde yaklaşıyor. Saçma mı, imkansız mı, varsın olsun! İnsanların zihinleri açılıyor, değişiyorlar.

2:20: İşin ilginç yanı, bu insanların yanı sıra, ‘sistemin çalışanı’ diyebileceğiniz, hani şu şık kravatlı, koyu renk elbiseli kişiler vardır, onlar bile artık kendilerinin de bir parçası olduğu sistemi ve onun nasıl çalıştığını sorgulamaya başladılar. Benim açıklamaya çalıştığım, beşikten mezara kadar kendilerine anlatılmış olan hayatın/dünyanın farklı yönlerini araştırıyorlar, dolayısıyla nereye gidersem gideyim bunu görüyorum, bu harika birşey. Şimdi burada, Rimini’de olmak da çok güzel. İtalya’ya 3 kez geldim, burası da deniz kenarında çok hoş bir yer, tiyatro v.s. Üstelik bu sabah güneş bile açtı! Daha kötü olabilirdi...

3:09: (Bir İtalyan soru soruyor): Pekala, görünmeyen bir güçten ve bunun varlığından söz ediyorsunuz. Kitabınızın adı; “Hayalet Benlik”. Peki sizin için ‘hayalet’ nedir veya kimdir? Bunlar var, ama acaba sadece kafamızda mı? Bize ‘Hayalet’ in tarifini yapabilir misiniz?

4:05: ‘Hayalet Benlik’ adlı kitabımda sözü geçen ‘hayalet’, kendi illüzyonsu veya sanal benliğimiz, yani insanların olduklarına inandıkları benlikleri. Oysa öyle değiliz!

4:25: Doğduğumuz andan itibaren ölünceye kadar, realiteyi belirli bir açıdan algılamaya programlanmışız. İnsanlar kendilerini adları, ırkları, milliyetleri, dinleri, gelir düzeyleri v.s olarak tanımlıyorlar, oysa bunların hepsi kendimize taktığımız isimler. “Ben ‘Şu’yum”. v.s.

4:59: Şimdi bırada birçok kanıtla edinilmiş bir görüş sunuyorum, bunu gittikçe daha fazla kanıt destekliyor. O da şu; Bizim ‘sonsuz/ebedi şeklimiz; en temel anlamıyla “farkındalık, yani bir “farkında olma” hali! Şimdi size bakıyorum, size bakmakta olan bu” ben” kim? Nedir? Bedenim mi? Yo, hayır, bedenim değil, çünkü beden bilinç üretmez, sadece işlemler. Artık iyice belli olduğu üzere, yani gayet açık bir gerçek şu ki, bilinç beyinden gelmiyor. Beyin bilgiyi veya bilginin farklı bir şekli olan bilinç’i işlemliyor.

5:57: Şimdi benim ‘Ölüme Yakın Deneyim” diye bildiğim, insanların bedenlerini terkettikleri deneyimleri içeren milyonlarca hikayeye bakarsanız, beden geçici olarak ölüyor, sonra yine hayata geri dönüyor. Bu deneyimi bedenlerinin dışına çıkarak yaşayan kişilerin anlattıkları hikayeler inanılmaz derecede birbirini tutuyor. Diyorlar ki, farkındalıklarının odaklanması yoluyla, benim “biyolojik bilgisayar” dediğim bedeni terk ediyorlar. Farkındalık, dolayısıyla algılama “görünen ışık” denilen çok küçük bir frekans bandına odaklanıyor. Bu, bizim görebildiğimiz veya deneyimlediğimizi düşündüğümüz bu realiteye deşifre ettiğimiz tek frekans bandı. Komik gelecek kadar küçük! Biliyorsunuz, ana akım bilim, elektromanyetik spektrumun var olan evrenin ancak % 0.00 5’i olduğunu söylüyor.

7:19: Yani ‘görünen ışık’ 0.005’in çok küçük bir parçası. Görmemiz mümkün değil. Bu durumda beden ne yapıyor? Realiteyi deşifre ediyor ve farkındalığımızı bu küçücük frekans bandına odaklıyor. Dolayısıyla beden aracılığı ile deneyim yaşarken, ne görüyorsak sadece o var sanıyoruz. Herşeyi gördüğümüzü düşünüyoruz, oysa göremiyoruz!

7:52: Bu tıpkı küçük bir televizyon kanalı gibi. Aynı uzayda/yerde sonsuz sayıda televizyon kanalları var, ama farklı frekanslarda. Dolayısıyla ölüme yakın deneyim yaşamış olanlar, bedenlerini terk ettikleri zaman farkındalıklarının inanılmaz derecede geliştiğini veya genişlediğini veya büyüdüğünü söylüyorlar. Geçmiş, şimdi ve gelecek hep aynı anda, aynı ‘şimdi’de var oluyor. Aynı farkındalık halinde çoklu ve farklı realite ve deneyim yaşıyor, işlemliyor ve anlıyorlar. Neden? Çünkü olan şu; odak noktası bedeni terkediyor, çünkü beden çalışmıyor, ölmüş. Bu tıpkı, “bilgisayarım öldü” demek gibi birşey. Bilgisayarınız ölüyor, çünkü artık Internet’e giremiyorsunuz. Bilgisayarınızın ekrana aksettirdiği frekans bandını deneyimleyemiyorsunuz. Sonra, “Hey, bilgisayarım geri geldi, hey, elektrik de geri geldi, Internet’de var!” diyorsunuz. Bu bir ‘ölüme yakın deneyim’...

9:04: Dolayısıyla bedeni bu farkındalık odaklanmasıyla terkettiğiniz zaman, beden bu görünen ışığın frekans bandında çok daha gelişmiş bir farkındalığa geçiyor, çünkü bizim asıl özümüz bu! Hep de öyle olacağız, ama birşey hariç; realitenin algılanmış deneyimine beden yoluyla geçerken, sadece bu küçük banda odaklanıyoruz. Dolayısıyla birisi çıkıp beden hakkında; “Oh, tanıştığımıza memnun oldum, siz kimsiniz?” diye sorduğu zaman adımızı, geçmişimizi, aile tarihimizi, işimizi, dinimizi, ırkımızı v.s. anlatır, bir sürü etiket sıralarız, peki ama bu etiketler nedir? Biz bu etiketler miyiz? Tabii ki hayır!

9:59: Hepsi sadece deneyimlemekte olduğumuz şeyler! Ve benim kitapta söylediğim “Hayalet Benlik” bu inanış. Bu herkeste var, çünkü sistem ve program böyle çalışıyor! “Hayalet Benlik” o deneyimlerin isim listesi, insanlar ise onları kendileri olarak algılıyorlar! Oysa asıl kendileri, “gerçek” olan “ben” bir farkındalık hali. İşte o deneyimleri yaşayan da o ‘farkındalık’!

10:46: Ve kendinizi bir kere “Ben, bu deneyimler”im şeklinde tanımladığınız zaman, ilk önce “olabilirlik” duygunuzu yok etmiş olursunuz! Olabilirlik” duygunuz olmayınca, algılamanız iyice daralır, dolayısıyla bu durumdaki insanlar; “Ben ne yapabilirim ki? Hiçbir gücüm yok, kandi hayatıma bile hükmedemiyorum! Ben sadece aşağıdaki markette çalışan Ethel Jones’um...” şeklinde düşünürler. Oysa kendinizi o deneyimi yaşayan ‘farkındalık’ olarak tanımlarsanız aşağıdaki markette çalışan güçsüz Ethel, sadece basit bir deneyim olarak kalır.

11:26: Bu olabilirliğinizin sınırı değil, gerçekte kim olduğunuzun sınırı olamaz. Dünyadaki nüfusa göre çok az sayıdaki kişi, milyarlarca insanı, kendilerini ‘hayalet benlik’ leri, “zavallı, güçsüz ben” sanacak şekilde manipüle ederek kntrol altında tutuyorlar.

12:00: Onları hayalet benliklerinin sadece bir hayalet benlik olduğu algılamasından çekip çıkardığınız zaman ne oluyor? Kendilerini, bu deneyimleri yaşamakta olan ‘Sonsuz Farkındalık’olarak algılamaya başladıkları andan itibaren herşey değişiyor, çünkü artık sadece noktaları veya pikselleri görmüyor, dünyada neler oluyor? Herşey çok şaşırtıcı, bu nedir?

12:29: Bir kez dünyayı o noktadan gözlemleyecek olursanız, pikseller, noktalar resimlere dönüşür ve neler olduğu açık bir kitap gibi anlaşılmaya başlar. Ama hala ‘hayalet benlik’ modunda kalmış olan kişiler yüzünüze bakar ve “Sen delisin! Sen kaçırmışsın! Sen neden söz ediyorsun?” derler. Hele bunları bir de yüzyıllar önce söylemiş olsanız, size iyice “deli” derlerdi. Oysa hepsi bir algılamadan ibaret. Ve tabii küçük bir grubun milyarlarca insanı kontrol altında tutabilmesinin tek yolu, onların algılamalarını kontrol altında tutmaktır. Özellikle de insanların kendilerini algılamalarını etkileyip onları çok aciz olduklarına ikna edince, tabii ki insanlar da hayatlarını ve dünyayı öyle görüyorlar.

13:32: Bu, insanları “Zavallı aciz ben” algılamasına koyma işlemi... Böylece insanlar güçlerini reddedip başkasına veriyorlar. Çok çok az sayıda kişi bunun farkına varıp da gücünü kullanabiliyor. Bu binlerce yıldır bu şekilde sürüp gidiyor. Artık buna bir son vermenin zamanı geldi. Bu da ancak, insanlar gerçek benliklerinin farkına vardıkları zaman mümkün olabilir. İnsanlar dediğimiz şeyler, sadece birer deneyim. Bizler, “insan olmak” deneyimi yaşayan birer ‘bilinç’iz veya ‘farkındalık’ız. Benim “biyolojik bir bilgisayar” dediğim bu vücudumuz çalışmaz hale geldiği zaman, bu ‘bilinç’ veya ‘farkındalık’ ölmez. Bu sadece bir ‘farkında’ olma hali. Gider başka deneyimler veya yeni realiteler deneyimler, hepsi bu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Paylaşım