11 Mart 2016 Cuma

Video metni: Deneyim


Birçok ‘Yeni Çağ’cı yıllar boyunca bana kendimi karanlık güçlerden korumam gerektiğini söylediler. Onlara göre, bunun için de bazı ritüeller yapmam ve ‘Işık’tan yardım istemem gerekiyordu. Neden kendimi bir illüzyondan korumam gereksin ki? Karanlıktan gelecek saldırılara karşı savunma yapmam gerektiğine inanarak sanal realitemde ‘Karanlık’ı yaratıp, kendi gücümden vaz mı geçeceğim? – David Icke

(David Icke - An Experience) 
jay4louise2 2 Kasım 2014 

İnsan hayatı bir ‘deneyim’dir. Bu, ‘Sonsuz Olasılık’ın bünyesinde, sonsuz sayıda olan potansiyel deneyimlerden sadece birisidir. Hepimiz ‘Sonsuz Olasılık’ın ‘en içi’ndeyiz. Herşeyin temeli budur. Bazıları buna ‘Sonsuz Sevgi’, bazıları ‘Sonsuz Olasılık’, bazıları da ‘Sonsuz Güç’ veya ‘ Sonsuz Potansiyel’ derler. Bu ‘Sonsuz Potansiyel’in içerisinde ise oluşabilecek farklı güçler, farklı deneyimler vardır... Bu, içlerinden sadece bir tanesidir. Buna, bilince belirli bir deneyim sağlayan büyük bir ‘kozmik bilgisayar oyunu’ da denilebilir. Ne var ki, sonsuzlukta, sonsuz sayıda başka sanal gerçek evrenler de vardır ve bunlar çok farklı deneyimler sunarlar. Çeşitli nedenlerle bazen; “Aslında bu kararı asla vermezdim, bu seçimi asla yapmazdım, ama...” falan deriz. Burada olmayı seçtik, çünkü başka bir boyutta elinde bir silahla bize “Çabuk şu bedenin içine gir, yoksa seni vururum!” diyerek bizi zorlayan birisi yok!


Buraya bir deneyim yaşamak için geldik. Deneyimi yaşamaya karar veren, inanılmaz derecede gelişmiş bir ‘farkındalık bilinci’dir, ‘öz’dür. Bu ‘bilinç’in, ‘öz’ün içinde yer aldığı ‘kişi’ ise bu deneyimi, son derece dar bir farkındalık açısından yaşar. İşte bu nedenle insanlar; “Bilseydim asla bu seçimi yapmazdım!” derler. Oysa aslında buna karar veren, onların çok gelişmiş bir farkındalığa sahip olan ‘bilinç’leri veya ‘öz’leridir. 

Bu ‘sanal gerçek’ evrendeki deneyimin en önemli kısmı her şeyin her şeyden kopuk olduğu duygusunun yaşanmasıdır. Bu “Ben benim, sen sensin, aramızda boşluk var, herşey ayrı ve bağlantılı değil” şeklinde hissedilen bir duygudur. Oysa gerçek bir ‘farkındalık hali’ndeysek zaten herşeyin birbiriyle bağlı olduğunu biliriz. “Hepimiz tek bir bilinciz, ben senim, sen bensin, ben herşeyim, herşey de ben!” Bu herkes için söz konusudur. Her şey her şeyin bir ifadesidir. Her şey her şeye bağlıdır. Bu duyguyu bir kez kaybederseniz ‘bölünmüşlük algılaması’na yakalandınız demektir. O zaman ‘biz-onlar’ ayrımı içinde bölünmüşlük ve çatışmalar başlar. Aslında ‘ben-o’, ‘o da ben’ olduğumuz halde, maalesef içinde bulunduğumuz bu realite de, bu zaman da, ‘her şeyin birbirine bağlı olduğu’ anlayışını tamamen kaybetmiş durumda... 

Bilincimizin ve realitemizin sistematik olarak baskılanmış olmasının getirdiği üzücü sonuçlardan birisi de, hayatlarımızın birer yarış haline gelmiş olmasıdır. Birkaç yıl önce İngiliz Televizyonu’nda bir ürün reklamını hatırlıyorum. Ekranın bir tarafında çocuk doğuyor, hayatı füze gibi hızla başlıyor, büyüyor, okula gidiyor, çalışıyor, evleniyor, çocukları oluyor, yaşlanıyor, büyükbaba oluyor ve bang! Hızla ekranın diğer tarafındaki mezara giriyor. Birçok açıdan, bütün insanlar bu yarışın içerisinde. Oysa bir adım geri çekilip tabloya biraz uzaktan bakacak olursak, bunun sadece sonsuz bir deneyim içerisindeki sonsuz bir deneyim olduğunu anlarız. Dolayısıyla bu durumda çok daha rahatlayıp, sonsuz bir hayatımız, yani sonsuz bir farkındalığımızın olduğunu bilip bunun keyfini çıkarmamız lazım. 

Bunu kendi hayatımda da gördüm. O anda en kötü deneyim gibi görünen olayların, aldığım en büyük armağanlar olduğunu anladım. Şöyle diyelim; hayat, en güzel armağanlarınızı size, en büyük kabusların altında gizlenmiş olarak veriyor. 

Eğer her şeyin bir deneyim olduğunu düşünürsek, o zaman daha başka deneyimlere geçeriz. Bu, bizim duygusal olarak tek bir deneyime takılı kalmamıza engel olur. Yani hepsi bir deneyimdir! Almamız gereken dersi alır, bir sonrakine geçeriz, yani sonsuz yaşarız. 

Şimdi kollektif olarak yaşamakta olduğumuz önemli deneyim ise şu; gücümüzü başkalarına verdiğimiz takdirde, realitemiz sadece ‘zavallı, aciz güçsüz ben’ realitesi olacaktır. Bizler hep gücümüzü otorite şahiyetlerine, politikacılara, doktorlara, bilim adamlarına veririz. Sonra birşeyler olur, bir bakarız, hiçbir gücümüz kalmamış! Gücümüzü bir de, bizi yönetmesi için o kadar az sayıdaki bir gruba sunarız ki sormayın gitsin! Şimdi dünyadaki her ülkede bu oluyor. Nüfus kitleleri, güçlerini otorite şahsiyetlerine verdikleri zaman bu çok çeşitli, ama çok az sayıdaki otoriteler, çok sayıdaki kitle üzerinde hakimiyet kuruyor.

Alınacak en büyük ders şu: 


Sanıyorum, şimdi kollektif olarak yaşamakta olduğumuz deneyim bize gücümüzü geri almamız doğrultusunda ayna oluyor, böylece de hayatımızın yönetimini kendimiz alıyoruz. Gücümüzü başkasına verirsek hayatımızın kontrolü elimizden gider. 

Şimdi çatal ağzında bir karar aşamasındayız. Gücümüzü başkasına verip, on yıl gibi bir süreç içerisinde Orwell’in ‘1984’ kitabındaki gibi global bir diktatörlükte mi yaşamaya devam edeceğiz, yoksa kendi bilincimize açılıp gücümüzü geri mi alacağız? Bence şimdi burada anahtar kelime; sorumluluk... 

İnsanlar sürekli olarak suçu başkasına atmak üzere programlanıyorlar: “Senin yüzünden bu durumdayım!” “Hep onun yüzünden, hep bunun yüzünden”... Bunun anlamı şu: “Hayatımı kontrol edemiyorum, hep o, bu, şu koşullar yüzünden, kesinlikle benim yüzümden değil!”

Oysa sorumluluğu alıp “Pekala, şimdi içinde bulunduğum durumun tek sorumlusu benim!” dediğimiz zaman ise onun anlamı şu olur: “Hayatımın, realitemin kontrolü kendi elimde, çünkü ne olduğu ve ne olacağı konusunda kendi sorumluluğumu alıyorum, çünkü buna gücüm var!”

İnsanlar güçlerini başkalarına, politikacılara, yetkililere sunuyorlar, ama bir bakıma içinde bulundukları durumun sorumlusu kendileri... Az sayıdaki bir grup, çok sayıdaki bir grubu yönetiyor, çünkü çok sayıdaki grup, az sayıdaki grubun bunu yapmasına izin veriyor!... Sorumluluk bizim, realiteyi değiştirmek istiyorsak sorumluluğumuzu almamız lazım. Ve bu sorumluluğun anahtar konumundaki gerekliliklerinden birisi de bu konuda bilgilenmek!... 

Herşey bizi birbirimize bağlayan kan gibidir. ‘Hayat ağını’ insanlar örmedi,
insanoğlu sadece bu ağın ipliklerinden birisi. ‘Ağ’a ne yaparsa, kendine
yapmış olur. –Büyük Şef Seattle. (http://richardcassaro.com/)


1 yorum:

  1. Her unuttuğumuzda yeniden hatırlamak için tekrar tekrar okumak lazım.

    YanıtlaSil

Paylaşım