‘Bilgisizlik
duvarı’ çatlamaya başladı…
(David
Icke’ın Haziran 2013 tarihli makalesi)
Geçtiğimiz
hafta (Haziran 2013) Londra’nın kuzeyinde Watford’daki Grove
Oteli’nde, akademik, politik, istihbarat, bankacılık, askeri,
politik ve iş dünyasından ‘elit’ kişilerin dünya
meselelerini görüştüğü Bilderberg toplantısına karşı halkın
göstermiş olduğu farkındalık ve çeşitli ifşaatlarla, artık
bilgisizlik ve kandırılma duvarında hiç olmazsa çatlaklar
oluşmaya başladı.
1990
yılındaki ilk ‘uyanış’ım ardından, hayatımda sürekli
olarak birbirini takip eden rastlantılar meydana gelmiş ve bu
rastlantılar beni, gözlerimi iyice açmamı sağlayan bilgilere,
kişilere ve kişisel deneyimlere taşımıştı.
1995
yılında da, bazı dostlarımın daveti üzerinde bir haftalığına
İsviçre’ye gitmiş, tam o sıralarda da Amerikalı gazeteci Jim
Tucker’den bir e-mail almıştım. Tucker onlarca yıldır,
hiçkimsenin öğrenme zahmetine bile girmediği Bilderberg
toplantıları hakkında bilgiler ifşa ediyordu. E-mail’inde bana
o yılki Bilderberg toplantısının İsviçre’de Bürgenstock
Otellerinde yapılacağını öğrenmiş olduğunu yazmıştı. İşte
sözünü ettiğim garip rastlantılardan birisi de, tam da oralara
arabayla birkaç saatlik mesafedeki bir yerde kalıyor olmamdı.
Haritaya
bakılacak olursa, oldukça gözlerden uzak bir yerdi. Zaten o
zamanlar kimsenin hiçbirşeyden haberi bile yoktu.
Jim
Tucker onlarca yıldır, dünya olaylarının David Rockefeller,
Henry Kissinger ve Rothschild’lar gibi Bilderberg hiyerarşisi
tarafından manipüle edildiğine dair bilgiler vermeye uğraşan bir
gazeteciydi. Daha sonra ona başkaları da katıldı ve Bilderberg
meselesi hakkında halka daha çok bilgi akmaya başladı. Aldatma
planı çok yavaş ve sinsice tam anlamıyla gölgelerden
yürütülüyordu.
Jim
Tucker’ın, ‘Bilderberg Kabalı’ hakkındaki en büyük
açıklamaların yapıldığı bu yıl 26 Nisan’da 78 yaşında
ölmesi kaderin garip bir cilvesidir. Bu yılki Bilderberg
toplantısının yapılacağı otelin bulunduğu bölgedeki protesto
kalabalığını görseydi herhalde çok gurur duyardı.
Sembolizm
çok güçlü bir unsur, çünkü enerjetik olarak nerede olduğumuzu
görsel olarak temsil ediyor. 1995’te Bürgenstock’taki durum
ile bu hafta sonu Bilderberg toplantısının yapılacağı Londra
yakınlarındaki Grove otelinin dışındaki durum, o zamandan beri
ne kadar çok yol aldığımızı gösteriyor.
Jim Tucker, Bilderberg hafiyesi, 1934-2013 |
1995’teki
deneyimimde, İtalyan sınırından kuzeye Bürgenstock’a
Bilderberg’ci grup gelmeden bir gün önce, arabayla dört saatte
ulaşmıştım. İsviçre’nin en güzel göllerinden olan Lucern
gölüne bakan otellerin çevresi koyu renk giysili güvenlik
elemanlarıyla doluydu. Aslında o zamanlar çoğu kimsenin zaten
haberi bile olmadığı için fazla güvenliğe de gerek yoktu, ama
yine de her yere uyarı tabelaları ve geçici çitler
yerleştirilmişti.
Daha
sonra oraya toplantının yapılmakta olduğu gün bir kez daha
gitmiş, ancak bu sefer dağa bile ulaşamamıştım! Oteller
bölgesine götüren tek yok, İsviçre polisi tarafından
kilometrelerce öncesinden kapatılmıştı. Parlak turuncu ceketi
olan polislerden birisiyle, neler olduğunu anlamaya çalışan
şaşkın bir turist tavrıyla konuşmaya başladım.
“Buralara
ne oldu böyle, 3 gün de önce buradaydım, şimdi dağa
çıkamıyorum”
dedim. Polis orada bir toplantı olacağını, toplantı bitinceye
kadar halkın oraya gitmesinin yasak olduğunu söyledi. Saf saf, “Ne
toplantısı?”
diye sordum. Sadece “Çok
gizli! Çok gizli!”dedi.
İşin hoş tarafı ben, onun bölümlere ayrılmış beynindeki
bilgisizliğin çok daha fazlasını biliyordum, ama ne yapsın, onun
bildiği tek şey çok gizli birşeyler olduğu, onun da yolu kapalı
tutması gerektiği idi.
Aslında
korumasını yaptığı odaklanma, kendisi, çocukları ve
torunlarına Orwell’in ‘1984’ kitabındaki faşizm kabusunu
empoze ediyor, ama bunların hepsi onun radar kapsama alanının
dışında kaldığı için söyleyebileceğim birşey yoktu tabii.
Bilderberg polisinin yaptığı da aynen bu; kendilerinin ve
ailelerinin köle yapılacakları bir planı yapanları koruyorlar!
Bu
durum, 2013’te İngiltere Watford’daki Bilderberg toplantısının
yapılacağı yerde çok daha abartılmış bir haldeydi. Bütün
polisler, aylardan beri, ‘140 tane Bilderberg katılımcısı
gelecek’ diye orada yaşayan insanlara hayatı mümkün olduğu
kadar zorlaştırmak için ne varsa yaptılar. Nasıl oluyor da,
iddia edildiği üzere özel bir organizasyon, toplantılarında bu
kadar çok polisi kullanmak için halkın parasını kullanabiliyor?
Nasıl oluyor da Watford Belediye Başkanı, kasabada ne olduğuna
dair kendisine polis tarafından bir açıklama bile yapılmadan
‘resmi gizlilik belgesi’ni imzalamak zorunda kalıyor?
Bunun
cevabı şudur ki: Bilderberg Grubu, ne isterse yapar, çünkü bu
organizasyon, gizli cemiyetlerin ve onlara bağlantılı kuruluşların
global şebekesi olup dünyanın her yerinde hükümetleri
kontrolleri altında tutarlar. Rothschild ve Rockefeller gibi
aileler global diktatörlerdir ve onların herhangi bir organizasyonu
şehre geldiği zaman yetkililer ‘hazırol’da durmak
zorundadırlar.
Aslında
açık mavi yelekli irtibat görevlileri ile, Grove Otel’inden
birkaç kilometre ötede toplanmak isteyen protestoculara izin
vermeyen Hertfordshire polisinin hiyerarşisi arasında da bir ayırım
yapmak gerekiyor.
Halkın
Bilderberg toplantılarına olan ilgisi, yanlış bilgilenme vaya
hesaplı bazı nedenler yüzünden ‘taşkınlık’ olarak
değerlendirildi. Polisin sözcüsü Baş Komiser Dave Rhodes,
yüzlerce veya binlerce kişinin, Bilderberg ile ilgili olumsuz
duyguları nedeniyle galeyana geleceğine dair raporlardan bahsetti.
Baş Komiser herhalde 2012’de Virginia Chantilly’deki Bilderberg
toplantısında otelin bulunduğu bölgenin dışında 100 kadar
protestocunun bulunduğu bilgilere göre bir değerlendirme yapmış
olmalı. A.B.D.’nde hangi yöne giderseniz gidin, mutlaka geniş
düzlüklerden geçmeniz gerekir, oysa İngiltere’deki Watford
bütün yönlere açılan ve nüfusun yoğun olduğu bir bölgedir.
Watford’a kadar ulaşan ‘Daha Büyük Londra’ denilen bölgede
8 milyon kişi yaşar ve milyonlarca kişi, iki saat uzaklıktaki
kuzeye de tam oradan geçiş yapar. Polis şefinin asıl atladığı
önemli haber, Bilderberg Grubu’nun ve bağlantılı komplosunun
büyük bir hızla gelişmekte olduğu idi... Neyse ki halkın bu tür
olaylara olan potansiyel farkındalığı da aynı oranda artmaya
başladı. İkisini bir araya getirince de, Bilderberg protestosuna
rekor sayıda bir katılım olacağı belliydi.
Günlerce
web sayfasından ilan edildiği için, Hertfordshire polisi bölgeye
girişi yasaklayınca bir felaket olmasını bekledi, ama protesto
organizatörleri bu konuda çok duyarlı olup sağduyulu hareket
etmenin gereklilikleri konusunda önceden çok uyarı yapmışlardı.
Polis halkın belirli bir bölgeye girmesine izin verdi, ama katılım
o kadar çok oldu ki, çoğu kişi saatlerce yol alarak oraya
ulaştığı halde sonradan onların girişlerine izin verilmedi.
Son
derece üzücü ve çok gereksiz birşeydi. Oteldeki 140 kişinin
güvenliği için milyonlar harcanırken, yüzlerce barışçı insan
ikincil bir yola alınıp çitle soyutlandılar. Üstelik bir sürü
yer olmasına rağmen belirlenmiş olan o bölgeye, bir kişinin
dışarı çıkmasına karşılık başka birinin girmesi şeklinde
bir uygulama yapılması kaydıyla izin verdiler.
Bilderberg 2013, kalabalığa hitaben... |
Şimdi
yeniden hayatın görsel dili olan sembolizme dönelim. Bundan 18 yıl
önce ben, İsviçre’de sakin bir köy yolunu bloke etmiş olan
polisle konuşurken halktan hiçkimse yoktu. Oysa bu kez, bir
Bilderberg konferansının yer alacağı bölgede, bu konuda
bilgilenmiş ve bilinçlenmiş binlerce insan vardı.
Bilginin
artık en uzaklara kadar yayılması olağanüstü birşey. Dünya,
onu bu hale getirmeyi planlamış olan ‘gizli el’ yüzünden bu
halde. Ben de o günkü konuşmamda, insan toplumu üzerindeki
perdenin kaldırılması yolunda o günün ‘tarihi bir gün’
olduğunu vurguladım.
Yüzyıllardan
beri, görünürdeki ‘alem’de, hükümetler ve uygulamaları veya
önerdikleri programlarla ilgili sonsuz sayıda protesto ve miting
gördük. Ancak benim bildiğim kadarıyla, ‘görünmeyen’ alanda
faaliyet gösterenler aleyhinde gerçekleştirilen en büyük miting
buydu...
Otelde
kalan ‘zavallı’ insanlar ve hizmet ettikleri şebeke, uzun
zamandır alay ettikleri kamuoyunun farklı bir yüzü ile karşı
karşıya. Onlar için önemli olan tek şey ise, hangi sınıra
kadar ne yaptıkları konusundaki gizlilik ve kamuoyunun bilgisiz
kalması...
Onlarca
yıldır kesintisiz bir şekilde yoğun bir baltalama ve istismara
rağmen sürdürdüğümüz bütün didinme ve gayretle, gerçeklerin
açıklanması ve bunun iletişiminin sağlanması konularında,
artık nehirin akışının yön değiştirme noktasında olduğunu
güvenle söyleyebiliriz. Sessizlik ve aldatma duvarında çatlaklar
oluşturmak çok uzun zaman aldı, dolayısıyla üyeleri gölgelerde
sessiz sessiz yılan gibi rahat rahat sürünen Bilderberg’ciler
de epeyce bir yol aldılar.
Öncelikle
Avrupa Birliği’ onların yüzünden oldu. Polonyalı bilim adamı
Joseph Retinger, hem Bilderberg Grubu’nun, hem de Avrupa
Birliği’nin yaratılmasındaki merkez figürlerden birisidir.
Zaten o zamandan beri de bu ikili ayrılmaz olmuştur.
Bugünkü
Avrupa Birliği ince ince planlanarak, önce Avrupa Ekonomik
Topluluğu/EEC veya Ortak Pazar olarak gizlice oluşturulmuş,
1957’de Belçika, Fransa, İtalya, Lüksemburg, Hollanda ve Batı
Almanya’nın, Roma Anlaşması’nı imzalamalarını takiben
resmen kurulmuştur.
Avrupa
projesinin ‘babası’ olarak kabul edilen Jean Monnet, EEC/Avrupa
Ekonomik Topluluğu ve Bilderberg yaratıcısı olan Joesph
Retinger’in ortağı olup 30 Nisan 1952 tarihli mektubunda bir
dostuna yazdığı mektupta asıl ‘oyun’u şöyle anlatmıştır:
‘Avrupa
ülkeleri, halkları neler olduğunu fark etmeden bir süper devlete
doğru çekilmeli. Bu ancak ekonomik amaç altında saklanarak
alınacak başarılı adımlarla sağlanabilir, ama sonunda geri
dönüşü olmayacak şekilde bir ‘federasyon’a götürecektir.’
İşte
o zamandan beri Bilderberg’cilerin tam olarak yaptığı da bu!
Avrupa ülkeleri halklarının; Bilderberg Grubu’nun rehberliğinden
de, bu plandan da haberleri olmadan, Avrupa’yı tek bir süper
devlete taşımalarını sağlamak.
Geçen
haftaki Bilderberg Toplantısı’na katılmış olan eski Bilderberg
Başkanı Vikont Etienne Davignon, Avrupa’daki döviz kurunun,
Bilderberg Grubu toplantılarında yer alan çalışmalarla
kurulduğunu söyledi. Daha sonra 1955’te Almanya’daki
toplantıdan sızdırılan bilgilere göre, Avrupa’nın Ortak Pazar
ve tek para kuruna entegrasyonu, ta o zamanlarda görüşülmüş...
1970’li
yılların başında, ülkesini Avrupa projesine sokan o zamanki
İngiltere Başbakanı Edward Heath, İngiltere’nin balıkçılık,
maden ve üretim endüstrisini bitirmek üzere gizlice anlaşma
yapmış olan bir Bilderberg’ciydi. Zaten ta başından beri Avrupa
Birliği planına göre her ülke, belirlenmiş olan tek bir ekonomik
ve endüstriyel alanda uzmanlaşacaktı. İngiltere’nin, banka ve
finans gibi hizmet endüstrisinde uzmanlaşmasına karar verilince,
‘City of London’/Londra’nın bankacılık merkezi, Avrupa
Birliği’nin finans piyasasının merkezi oldu. Bu sağlanırken,
balıkçılık, madencilik ve üretim ise sistematik olarak yok
edildi.
Bir
Bilderberg planı olan, ‘global gücün hayatlarımızın her
alanında merkezileştirilmesi’, bize şimdi globalizasyon denilen
kavramı hediye etti. Bir Goldman Sachs yöneticisi olan Peter
D.Sutherland, Rothschild-Rockefeller Dünya Ticaret Örgütü’nün
ilk başkanıdır. Onlarca yıldır bütün Bilderberg toplantılarına
katılmış olduğu gibi, tabii ki geçen haftaki Bilderberg
toplantısında da vardı.
David Rockefeller: “Global bir dönüşümün eşiğindeyiz. İhtiyacımız olan tek şey büyük bir kriz. Böylece ülkeler ‘Yeni Dünya Düzeni’ne razı olacaklar.” |
1954’te
Bilderberg Grubu, Hollanda’nın Osterbeek beldesinde, adını
aldığı Bilderberg Oteli’nde ilk kez resmi olarak toplandığından
beri, yani 60 yıldır, hep bildik kişiler bildik konuları ele
aldı. David Rockefeller’den başka Henry Kissinger ve Hollanda
Kraliyet Ailesi, Bilderberg toplantılarının önde gelen
demirbaşlarındandır. Kaldı ki Hollanda Prensi Bernhard,
Bilderberg Grubu’nun ilk başkanıdır ve böylece dünyayı kendi
istedikleri şekle dönüştürmüşlerdir.
Bernhard
eski bir Nazi SS subayı olup İngiltere Kraliçesi II.Elizabeth’in
eşi Prens Phillip’in de yakın dostudur. Şimdi yine Mark Twain’in
dediği gibi kendimi tekrarlamaya başladım, ama ne yapayım konu
açılınca hepsi birbirleriyle bağlantılı olduğu için çorap
söküğü gibi birbirini takip ediyor...
1991
yılındaki Bilderberg toplantısında Rockefeller’in şöyle
dediği söyleniyor:
“Washington
Post, The New York Times, Time Dergisi ve diğer büyük medya
kuruluşlarının direktörleri, toplantılarımıza katılmışlar
ve 40 yılı aşkın bir süredir ağızlarını sıkı tutma
konusundaki sözlerine sadık kalmışlardır, bunun için onlara
minnettarız. Bu yıllar zarfında, eğer kamuoyunun gözü önünde
olmuş olsaydık, dünya için yapmış olduğumuz planı
geliştirmemiz mümkün olamazdı. Ancak dünya artık bir ‘dünya
hükümeti’ oluşumuna doğru daha tecrübeli ve hazırlıklı bir
hale geldi. Geçen yüzyıllarda da uygulanmış olan; ülkelerin
ulusal kararlarından ziyade egemenliğin, dünya bankerlerinin ve
entellektüel ‘elit’in süper devletinde olması tercih
edilmelidir.”
Onlarca
yıldır perde arkasında hep bunlar konuşuldu ve katılan
gazetecilere gizlilik yemini ettirildi, editörler ve medya sahipleri
Bilderberg faaliyetlerini basında yayınlamamak üzere yemin edip,
sözler verdiler.
Washington
Post gazetesinin sahibi olan Graham Ailesi, zaten uzun süredir
Bilderberg’ci. Bu gazetenin gazetecileri Watergate Skandalı’nın
hikayesini yazıp Başkan Nixon’ı alaşağı ederlerken, asıl bu
olayı yöneten Bilderberg kodamanı Henry Kissinger’e hiçbirşey
olmadı. Dolayısıyla halen Washington Post gazetesinin Başkanı ve
CEO’su olan Donald E.Graham da, geçen haftaki Bilderberg
toplantısı için diğerleriyle birlikte Grove Otel’deydi.
Ancak
bu yıl, sürekli olarak şirket medyasını ifşa eden alternatif
medyadan gelen baskılarla Bilderberg Grubu, şimdiye kadar hiç
olmadığı kadar kamuoyunun gözü önüne serildi.
Önemli
İngiliz gazeteleri, önemli politikacıların gizlice ‘elit’
şirket, elit banka, elit akademi ve elit istihbarat görevlileri ile
toplantılar yaptıklarını vurgulayınca, bırakın varlığından
haberdar olmayı, bu organizasyonu hiç duymamış olan insanların
bile gözleri açıldı.
Bu
baskı neticesinde İngiliz hükümetinde uzun süredir bakanlık
görevi yapmış olan ve Bilderberg Grubu’nun yönetim kurulunda
yer alan Kenneth Clarke bile Parlamento’da, bu ‘grup’ ve
kendisinin bu gruba olan bağlantısı ile ilgili olarak soruları
yanıtlamak zorunda kaldı. Ancak son derece saçma bir şekilde
yağıp gürleyerek bunun, kamuoyunu hiç de ilgilendirmeyen ‘özel’
bir organizasyon olduğunu söyledi. Bütün politikacıların halkın
gözü önünde kavgalaşıp, perde arkasında aynı kabala hizmet
ettiklerini bildiğimiz üzere, onu da destekleyen, sözde politik
rakibi olan muhalefetteki İşçi Partisi’nin Maliye Bakanı ve
‘Kabal’ın Fabian Cemiyeti’nin bir başka üyesi olan Ed Balls
oldu! İşin hoş tarafı mevcut hükümetin Maliye Bakanı olan
George Osborn da Bilderberg toplantısının katılımcılarından
birisiydi.
Bu
demektir ki, İngiltere’de gelecek seçimlerde İngiliz halkı,
ulusal finansın kontrolü için oyunu mavi rozetli Bilderberg
Şansölyesi’ne mi, yoksa kırmızı rozetli Bilderberg’ci
Şansölye’ye mi verecek? Bilderberg konferansları, özgürlük ve
seçim maskesi ardında tek partili devletleri yönetmek için çok
önemli bir araç.
Adeta
lobicilik yasalarının ne kadar büyük bir maskaralık olduğunu
göstermek için, Maliye Bakanı George Osborn’un Başbakanı olan
David Cameron da Grove Otel’de boy gösterdi. Sözde, teoride kamu
görevlilerinin ve politikacıların gizli ve manipülatif
lobiciliğini önlemek için yasalar var, ama bırakın yasaları,
onlar büyük bir yüzsüzlükle kendilerini kamu denetiminden
koruyacak olan polisleri de kullanarak, toplantılarını hep tenha
yerlerdeki otellerde yapıyorlar.
Cameron
da, Osborn da, muazzam gelirler elde ettikleri halde vergi vermeyerek
İngiltere’deki sistemi manipüle etmiş olan Google’ı açık
açık bununla itham etmişlerdi. Ancak sızan haberlerde aynı
kişilerin, daha sonra Google’ın davetlerine ‘VIP/önemli
konuklar’ olarak icabet ettikleri gibi, Bilderberg toplantısında
Google’ın başkanı Eric Schmidt ile de pek samimi oldukları
belirtildi.
Google,
Apple, Starbucks ve diğerlerinin vergi vermekten kaçınmalarının
amacının altında yatan asıl neden planın, mega şirketlerin;
mevcut global vergi şekliyle ülkelere vergi vermemeleri veya
muhatap olmamaları için tasarlanmış olması.
Onlar,
bir dünya hükümeti, bir dünya merkez bankası, tek tip para ve
bir dünya ordusunun yapısını finanse etmek için ‘global bir
vergi uygulaması’ planının peşindeler. Bilderberg Grubu’ndan
az önce aynı otelde toplantı yapmış olan Schmidt’in Google’ı
da, ‘transhümanist planı’nın peşinde. Bu, bedenlerine
teknoloji almalarının iyi birşey, yani bir çeşit insan gelişimi
olduğuna dair insanların ikna edilmesi planı, ama tabii ki asıl
amaç, bedenlerine yerleştirilmiş olan teknoloji yoluyla insanların
duygu ve düşüncelerinin kontrol altına alınması...
Şirketler;
akıllı telefonlar ve Google Glass gibi gelişmiş nice aletle,
insanları teknolojiyi bedenlerine almanın çok önemli bir adım
olduğunu kabul etmeye hazırlıyorlar. Böylece nice insan
teknolojiye tiryaki olup, artık onu bedeninin içinde taşıyacak!
Delikanlı: Iphone’larımıza tiryaki mi olmuşuz? Bize gülüyorlar mıymış? Genç kız: Aman Allahım, evet-çok mu gülüyorlar? Şimdi kapatmam lazım, bakiim onunla ilgili kimler tweet atmış! |
Internet
erişimli Google Glass bu yönde büyük bir adım, Motorola da
şifrelerin yerini alacak ‘elektronik tattoo/dövme’yi sunacağını
ilan etti. Bu açıklamayı Google’ın yöneticisi Regina Dugan
yaptı. İlginçtir, aynı Regina Dugan,Pentagon’un teknoloji
geliştirme bölümü olan kötü şöhretli DARPA’nın eski
direktörüydü.
Elektronik
tattoo/dövme, 1990’ların başından beri uyarmaya çalıştığım
üzere insan bedenine yerleştirilen bir mikroçip. Bilderberg
toplantıları gibi toplantılarla, ortak strateji güden üretici
veya şirketlerin-bu durumda bu Google oluyor-transhümanist
teknolojilerinin hükümetler, üniversiteler ve medya tarafından
desteklenmesi sağlanıyor.
Bilderberg
Grubu, bazı kişilerin safiyane inandıkları üzere komplonun
kendisi değil, komplonun örümcek ağındaki hücrelerden sadece
birisi. Çok önemli bir hücre olduğu kesin, ama bunun çok daha
ötesi var. Yapılmış olan planların aracısı olan grupların ve
gizli cemiyetlerin varlığı malum... Ve bunlar global örümcek
ağının derinliklerinde Bilderberg operasyonlarından çok daha
derin bir şekilde gizlenmiş durumda. Üstelik buralardaki
katılımcılar, oralarda hep ‘ast’ durumda olacaklar. Bu alanda
bir kodaman olmak istiyorsanız, aman sakın örümceği kızdırmayın!
Bilderberg
Grubu, gizlenen ile görünen arasında bir yerde bulunuyor. Bir
taraf çok çok gizli, hep gölgelerde kalıyor ve şebekeler yoluyla
örümceğe götürüyor, diğeri ise halka, hükümetlere,
şirketlere, üniversitelere ve medyaya vs uzanıyor.
1995’te
Bürgenstock’a ulaştığım zaman faaliyetler daha derinlerde
gizleniyordu. Bu nedenle Bilderberg olan hücreyi ortaya çıkarmak
için çok çalışıldı ve şimdi o kadar mercek altındalar ki,
bundan kurtulmak için çırpınıyorlar. Ve doğrusu şimdiye kadar,
geçtiğimiz hafta sonunda Grove Otel bölgesinde olduğu kadar çok
başarı kazanılmamıştı.
Tavşan
deliğinden daha aşağılara bakınca Bilderberg 2013 protestoları
ile, pisliği iyice ifşa etme yolunda oldukça önemli bir yol
katedilmiş oldu, ama ‘Bilderberg’ gözler önüne serildikçe,
örümcek de ona göre temkinli hareket ediyor, bu gerçeği
atlamamakta da yarar var...
10 numara bir paylaşım!
YanıtlaSilÇok beğendim. Devamını bekliyorum.
YanıtlaSil