13 Ağustos 2014 Çarşamba

Gerçeğin Titreşimleri - 40 - Paranızı çalan küresel oyun

(David Icke’ın 27 Ekim 2013 tarihli makalesi)

Zengin adam, fakir adam… Paranızı çalmak için global kandırmaca…

Benim makalelerimi okuyanlar bilirler, yıllardan beri sistemin, global bir ‘Açlık Oyunları’ toplumu yaratma planlarını elimden geldiğince anlatmaya ve açıklamaya çalışıyorum. Sistem, toplumu servetinden tamamen koparma yolunda ve bu artık, kendilerini varlıklı sayanlar için bile söz konusu olacak boyutlarda…

Bunun en kötü örneği Kıbrıs’ta gerçekleşti. 2008’de banka sistemini kurtarmak için bankada hesabı olanların paralarına el kondu. Şimdi ise başka bir banka soygunculuğu ve sermayeye el konması planı tetiklenmek üzere beklemede…

Uluslararası Para Fonu (IMF) ‘Vergi Zamanları’ başlığı ile bir ‘Mali Gözlem Raporu’ çıkardı. Aslında bu, global ekonominin çok kötü durumda olduğunu, dolayısıyla vergilerin arttığını, sermayeye de ‘el konma’ ihtimali olduğunu belirtiyor.


IMF, Rothschild’ların yarattığı bir kurum. II.Dünya Savaşı’nın sonunda global problemin yeni bir ekonomik düzenle desteklendiği Bretton Woods Anlaşması yoluyla ortaya çıkarıldı.

(Bretton Woods Anlaşması, 1-22 Temmuz, 1944 yılında New Hamshire’daki Bretton Woods adlı yerde yapılan Birleşmiş Milletler Para ve Finans Konferansı’nda geliştirildi ve para ve döviz oranlarının ayarlanması için bir dönüm noktası oldu. 1945’te II. Dünya Savaşı sona erdiği zaman Avrupa ve dünya, savaşın sebep olduğu yıkımdan iyileşmek için uzun süreli bir yeniden yapılanma ve ekonomik gelişme yoluna girdi. Başlangıçta temel reserv kuru altın olmasına rağmen, altın fiyatlarına bağlı olan uluslararası rezerv kuru olarak Amerikan doları hız kazandı. Bretton Woods Konferansı’nın önemli sonuçlarından birisi de IMF ile Yeniden Yapılanma ve Gelişme Uluslararası Bankası’nın oluşturulmasıdır. En önemlisi ise sabitleştirilmiş döviz kuru sistemidir. Dövizler altına sabitlendi, IMF’e de ödemeler dengesizliği olduğu zaman müdahale etme yetkisi verildi.)

Ne zaman IMF bir çağrıda bulunsa, metin Rothschild’lar tarafından hazırlanıyor. Şimdi de, IMF bir seferlik özel sermaye vergisi için çağrıda bulunuyor. Bu halkın servetinin çalınmasından başka birşey değil! Aslında 2008 krizinden sorumlu olan da halk değil, asıl sorumlu bunu söyleyenler...

Süper zenginlerin parası zulalanıp saklanırken ve IMF ile hükümetler bunları alamazken, IMF bu soygunu, ‘servete el koymak’ olarak tanımlıyor. IMF’in arkasındakiler, kendi paralarını çalmak için neden IMF’i kullansınlar ki? Tabii bütün bunların bedeli hep bizlerden gidiyor.
Nedense ‘mevduat sahiplerinin paralarını çalan bankalar’ olayı çok yaygınlaştı. Zaten plan da, bir sonraki uydurulmuş ekonomik krizde, mevduat sahipleri yoluyla halkın paralarının yasal olarak soyulması ve batan bankalar veya hükümetlerin kurtarılması için kullanılması...

Özgürlük ve insan hakları savunucusu yazar Naomi Wolf, WaMu Bankası (eski Washington Mutual bankası) aylık parasını göndermeyi kestikleri, online hesabına erişimini de bloke ederek 3000.000 dolarını çaldıkları için bankanın aleyhine dava açtı. Wolf’un söyledikleri doğru olmasa bile, bu yine de yasadışı. Oyunun amacı, bir banka kendisinin likidite/nakite çevirme krizinde olduğunu söylediği zaman, bunu yaygın bir yasa uygulaması haline getirmek. Böylece bu, elit soy şebekesine dünyada çalacak hiçbir para kalmayıncaya kadar sürecek. O noktada da zaten, mega fakir kölelerin, mega zengin küçük gruba kölelik edeceği ‘Açlık Oyunları’ toplumu çoktan oluşmuş olacak.

Finans yorumcuları Eric Sprott ve Shree Kargutkar şöyle yazmışlar:
Önemli bankalardan birisi, mevduat sahiplerinin hesaplarına saldırarak, daha önce asla cesaret edemeyecekleri bir noktaya ulaştı. Artık dönüşü yok. Artık sınırı geçtiklerine göre, bu riskli, desteklenen ve onları destekleyen ülkelerle ilgili olarak da beklenen bir örnek.
Kriz başladığından beri ilk kez, farklı bir olay ya da örnekle karşı karşıyayız, bakalım bu önemli banka, finans sektöründeki zaafiyetine nasıl değinecek. Eski örneğin adı, şirket sektöründen vergi mükelleflerine transfer riski yoluyla ‘kurtarma’ idi, yeni örnek ise ‘içeriyi kurtarma’ olup asıl riski, etkilenen kurum taşıyor, bu da sermaye, tahvil ve mevduat sahiplerinin zararına oluyor.

Gittikçe artan sayıda insan, kitlesel bir global krizin kaçınılmaz olduğunu görmeye başladı. Bankalar ise, hükümetleriyle birlikte insanların paralarını istedikleri şekilde yönlendirmelerini daha da güçleştiriyor. Activist Post haber sitesi, JPMorgan Chase’in yabancı bankalara elektronik transferin yasaklandığını ve 50.000 dolar üzeri nakit çekimlerinin engellendiğini yazıyor. Tabii ki HSBC ve diğerleri de onu izleyecektir.

Bir bankaya para yatırdığınız zaman sizin paranız o bankanın malı oluyor. Gördüğünüz gibi istediklerini almaları çok kolay... Hava cıvadan oluşturdukları ‘kredi’ denilen parayı ödünç vermeleri için ise ‘sermaye’nin pek az bir bölümünü bankada tutuyorlar.
Eğer parası olan herkes teorik olarak hesaplarını kapatacak olursa, bir saati bile bulmaz bankanın bütün kapıları kapanır, çünkü aslında o para bankada değil! Çeşitli bankaların ‘garanti’ entrikası, aslında sanal garantiyi karşılayacak paraya sahip olmamalarından kaynaklanıyor.

Amerikalı araştırmacı Dave Hodges şöyle yazıyor:
Federal Mevduat Sigortası Şirketi/Kurumu’nun mevduat sigorta fonunda sadece 25 milyar doları var. Bu kanunen, sigortalı mevduatın sadece % 1.15’ine eşit. Yakın bir gelecekte banka batacaksa bankacılar size haber vermeyecekler, çünkü bir bankanın çalışmasına engel olacak bir kışkırtma yapmak istemezler. Federal Mevduat Sigortası Kurumu tarafından sadece % 1.15’i sigortalanmış olan mevduat ile sizin paranız korunmasız bir halde kalıyor, ama diğer tarafta ‘elit’ tabaka uyarılıyor ve sessiz sedasız paralarını güvenle bir yerlere aktarıyorlar... Bunu nasıl mı biliyorum? Para hareketleri üzerinde yaptığım araştırmalarla keşfettim. Meksika Körfezindeki patlamanın ardından, yani petrolün denize sızması felaketinin olduğu o sabah Goldman Sachs, Deep Water Horizon Ring Transocean’da ‘içeriden çalışanlara opsiyon tanıyın’ bildirisi yaptı. Ve herkes zarar ederken, ‘elit’ tabakanın stok kar marjları garanti altında alındı!”

Elit’ şebekenin en önemli varlığı, kendi yaratmış veya kurmuş oldukları ve hep kontrollleri altında tuttukları bankacılık sistemi. ‘Bireysel Bankacılık’a odaklanmamıza gerek yok, onlar Internet’e bağlı bilgisayar uçbirimleri veya örümcek ağının hücreleri gibi. Onlar gelip gidiyorlar, ama onları kontrolü altında tutan bankacılık sistemi hep orada olup, olayları hep o yönlendiriyor!

Sistem ve yapısı, kredi denen düşsel veya sanal sermayeyi gaspetmek üzere kurulduktan sonra, paranın efendileri, bu sefer geriye kalan diğer sistemleri yerleştirdiler; bunlar da hükümetler, şirketler, mahkemeler, tıp, bilim, eğitim, medya v.s. oldu...

Para’yı yaratanlar, paranın satın aldığı herşeye sahip olabilirler-yukarıda verilmiş olan örnekler gibi... Artık öyle bir noktaya ulaştık ki, bankacıların sahip olmadıkları pek az sermaye kaldı, çünkü son 300 yıldır, aslında ‘var’ olmayan ‘para’nın manipüle edilmesiyle, ‘sayıca çok’ olan kitleden, ‘sayıca çok az’ olan kitleye muazzam miktarda kaynak transferi yapıldı.

Ana fikir şu: ‘Kurtarılan’ paradan kalanları silip süpürmek, bir yandan bireysel hesapların varlık satışını zorlamak, bir yandan da insanları, arttırılmış çeşitli vergilerle, ısınma ve gıda gibi temel ihtiyaçların fiyatını arttırarak sıkıştırmak. Yoksul ve işsizlerin sosyal yardımlarını kırpıp geçinmelerini iyiden iyiye zora sokmak da cabası...

Merkez Bankası Rothschild soyunun kontrolünde
olmayan sadece 3 ülke kaldı: İran, Kuzey Kore ve Küba.
Libya artık bu listede değil. Artık hepsi birşey ifade
 etmeye başladı değil mi?
Algılama Yanılgısı’ adlı kitabımda, özellikle düzenlenmiş olan ekonomik krizle, zaten daraltılmış olan aile bütçelerini daha da sarsmak için gıda fiyatlarının suni bir şekilde nasıl arttırıldığını anlatmıştım. Şimdi de İngiltere’de, her zaman muazzam miktarda kar elde eden elektrik ve gaz şirketleri, zaten felce uğratmış olan fiyatlarını yüzde on daha arttırdı!
Bunun finansal hiçbir haklı nedeni yok! O zaman dünya çapında enerji şirketlerini kontrol eden şebekelerin, aynı zamanda onları yöneten hükümetleri de kontrol etmelerine gerek olmaz... Ama ne yazık ki oyunun tamamı şikeli!

İlk aşama eskiden devlete ait olan kuruluşları özel şirketlere satmaktı. Bunların çoğu, ülkenin dışında olup, dışarıdan yönetilen yabancı şirketler. İkinci aşama ise, onların inanılmaz karlarını ve hissedarlara yapılan ödemeleri arttırmalarına izin vermek oldu.

İlk aşamada bu kuruluşların kontrolü, kamu yararına çalışması gereken hükümetlerinden elinden alındı, ikinci aşamada ise insanların finansal yaşam savaşında ikinci bir cephe açıldı. Eski Başbakan Margareth Thatcher İngiltere’de, uygulamalarından dolayı sağ görüşlülerin tanrıçası gibi olsa da, aslında yaptığı, kamu servetinin çalınması için silsileyi tetiklemek oldu. Bu da tam, hindinin şükran günü için oy vermesine benzedi!

Aynı hikaye A.B.D.’nde ve dünyadaki birçok ülkede oldu. Gelirler düştü, temel ihtiyaçların maliyeti çok arttı, çünkü global kabal, banka sistemi aracılığı ile bütün dünyadaki, bu önceden hesaplanmış kamu serveti hırsızlığını yönetiyor...

Aslında derinlemesine bağlantılı olup, bağlantısı yokmuş gibi görünen kişisel ve rastgele olayların arkasındaki plan git gide ortaya çıkmaya başladı. Geçenlerde yine bir yazımda Amerikan ekonomisinden geriye ne kalmışsa onu da yok etmek isteyenlere hizmet edenlerin Amerikan hükümetini resmen nasıl kapattığını anlatmıştım. Newsweek dergisinin eski yurtdışı editörü ve New York Times dergisinin baş editörü olan Ed Klein bu haftaki yazısında bu ‘kapanma’nın kasıtlı olarak yönetildiğini yazmış...

Klein, Beyaz Saray’dan ve eski başkan danışmanlarından yarım düzine çalışanla yapmış olduğu röportajdan sonra herşeyin, Obama’nın en yakın danışmanı Valerie Jarrett tarafından, daha önceden planlanmış olduğunu anlatıyor. İşte baylar, bayanlar, politika alemi böyle çalışıyor! İnsanların hayatı olumsuz etkilenir miymiş, etkilenmez miymiş hiç umurlarında bile değil! Sonuçlar kendi politik amaçlarına ve planlarına yarasın da gerisinin hiç önemi yok...

Trilyonlarca dolar (lineer ölçek) Amerikan

Ulusal borçlanma, 1900-2020 Çılgınlığın
ekonomik tanımı
Klein bunun, Obama’nın sağlık reform politikasına ve borç tavanının yükseltilmesine muhalefet ettikleri için hükümetin ‘kapanması’ olayının Cumhuriyetçilerin üzerine atmak için yapıldığını, çünkü aslında bu muhalefetin politik faaliyetleri etkilememiş olduğunu, ama iş çıkmaza girince hükümetin kapatılıverdiğini söylüyor...
Evet, partinin politik manipülasyon seviyesinde bu bir sebep olabilir, ama komplonun en derinliklerinde, başka nedenlerin arasında asıl amaç Amerikan ekonomisini daha da sarsmak. Ancak bunu yaparken dikkatleri, ‘Obamacare’ sağlık reform politikasının üzerine çekip, asıl muazzam bir önem taşıyan ve her dakika daha da artmakta olan Amerikan hükümetinin felaket boyutlarındaki borçları üzerindeki dikkati dağıtmak.

Bırakın Amerika’yı, dünya ekonomisi, tam çizgi filmlerdeki, sürekli olarak birbirlerini kovalayan kahramanların uçurumun kenarına kaçmalarına benziyor. Hala daha çok kaçmak için kendilerini boşluğa atıp, nerede olduklarını ancak aşağıya bakınca anlıyor, ama sonra hep birlikte aşağıdaki hendeğe düşüyorlar.

2008’de de olduğu gibi sık sık birçok insan aşağıdaki karmaşayı, illüzyonu görüyor, ‘oyun bitti’ aşamasına geliyor, aradan yeterli zaman geçince de geri dönüp konuyu daha ciddi bir şekilde ele alıyorlar. Son aşama için, ‘ekonominin iyileştirilmekte olduğu’ veya ‘iyileşmenin başlamış olduğu’ ifadeleri kullanılıyor.

Böyle birşey yok! Gerçek ekonomi hep unutuluyor, hepsi bu... Aslında var olmayan, ama milyarlarca doların ödünç alınmasına, üstelik her saat bu sayıların artmasına dayalı birşey ‘iyileşiyor’, öyle mi? Bunun hepsi bir şaka olmalı... Ne var ki bütün bu dolapların arkasındaki kişiler bunu gayet iyi biliyorlar!

Global ekonominin işini bitirmek ve kitlesel kaos ve yoksulluk yaratmak için seçtikleri silahın adı; ‘türev piyasalar’. Türev sözü ‘başka kaynakların kullanılması, orijinal olmayan’ anlamına geliyor. Başka bir deyişle, türev piyasalar da hava cıva, yani başka bir illüzyon. ‘Kim Olduğunuzu Hatırlayın’ adlı kitabımda bunu şöyle tarif etmiştim:

-‘Türev piyasalar’ sahtekarların, riski almaları için başka birilerini kandırarak kendi paralarını kurtarmaları dümenidir. Bu, aynı finansal ‘ürün’lerin, kendilerini tek alıcı sanan çeşitli alıcılara satılması işidir.
Dünya ekonomisi... O, sadece biz var olduğuna inanırsak var.

Dünya ekonomisi açısından bakılacak olursa, bütün bu illüzyonsu işlemler ve aslında ‘var’ olmayan sermaye sanki gerçekten varmış gibi, ama yok! Ve bu türev piyasalar ölçü açısından da, böylesine illüzyonsu sermayenin nasıl gerçek sayılması da, tam anlamıyla soluk kesici!
Kırmızılar: Türevler. Yeşiler: Mevduat
Teoride türev piyasaların soyut değeri 3 yıl önce 1.2 katrilyon olarak tahmin ediliyordu. Şimdi daha da fazla. Bu, dünya ekonomisinin 20 katı. En sonunda bütün dünyanın, delibozuk finansal sistem kriterleri yüzünden pek çok kere battığı açıklandığı zaman neler olacağını tahmin eden var mı?
Çizgi filmlerde kapanma başlıkları ve gelecek ayın programın yazıları, hep karakterler yere çarpmadan önce geçiyor. Herkes aptal değil ya, bunun felaketle sonuçlanacağını biliyor, peki o zaman aptal olanlar sadece sistemdeki piyonlar- bütün kral ve kraliçeler kaçınılmaz olanın ne olacağını hep biliyorlar, çünkü başından beri öyle planlanmış...

Global borç, yani aslında var olmayan kredinin yeniden ödenmesi mümkün değil. Hatta uzun vadeli faiz de işlemez, dolayısıyla sistemde, bankalara sürekli bir çözümsüzlük işlenmiş ve bunun için de ‘kurtarma’ operasyonları ileri sürülmüş. Böylece her bir kriz ile, aslında mevcut şekli ile kurtarılamaz haldeki ulusal ve dünya ekonomisi uğruna halkın servetinden gittikçe daha çok para çalınır olmuş...

Her bir yeni ‘kurtarma’operasyonu ile insanların serveti daha da hortumlanacak, hatta bugün nispeten daha refah durumda olanlar bile gıda bankalarının önünde kuyruğa girecekler, böylece ‘Açlık Oyunları’ toplumu yaratılmış olacak. Bu gerçekleştiği takdirde ‘çok büyük, o nedenle batmaz’ kategorisinde olanlar da dahil olmak üzere banka kalmayacak, yerlerine mutlak kontrol ve insanın baskılanmasına dayalı yeni bir ekonomik düzen gelecek... Eğer bunu durdurmak istiyorsak, bütün bunların gerçekleşmekte olduğu gerçeği ile yüzleşmemiz lazım.
Amerikan borçlanma faizleri. 

Kaynak: Kongre bütçe dairesi.

Amerika’nın borçları tahayyül edilmez boyutlarda, ama hala Amerikan ordusuna trilyonlar akıtılıyor, gerçi aslında ‘global, kabal’ın ordusu’ demek daha doğru, çünkü Amerikan ordusunun sonunda bir dünya ordusunun içine kaynatılması planlandı.Dünyada aslında neler olup bittiğini kestiremiyorsanız, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullarda, Amerikan ordusunun harcamalarını anlamak mümkün değil.

Şimdide ve görünen bu alemde tanık olduğumuz durumun açıklaması, halen perde arkasında saklı olan bir hikaye...

Dünyanın adım adım bir ‘Açlık Oyunları’ toplumuna geçişi, bugün İngiltere’de, ücretini alma garantisi olmadan ‘sıfır saat sözleşmeleri’ ile halkı, çok düşük ücretlerle çalıştırma planı ile yürütülüyor. Ve ‘batı’ daki yerel endüstri, dünyadaki en yoksul ülkelerden sağlanan, ücretleri bile ödenmeden çalıştırılan köle işçiler yüzünden sarsılıyor.

Amerika’da, gelecek ay ‘gıda pulu uygulaması’ programındaki 47 milyon kişinin sosyal yardımları kesilecek. Ülkedeki en fakir insanlara yapılan bu ödemeler bile ödeme sistemini işleten ‘nüfusun yüzde biri’ oranındaki ‘grup’un çıkarı için istismar ediliyor. Fakirlere sosyal yardım için JPMorgan Bankası’na Florida 90 milyon dolar, Pennysylvania 112 milyon dolar ve New York 126 milyon dolar para ödemiş durumda.

Coca-Cola, Walmart (çok uluslu Amerikan mağaza şirketi), Kellogg ve diğer şirketler, Amerikan Tarım Bakanlığı’nın ve Kongre’nin sağlıklı gıda seçimini engellemek için bol bol lobi yapıp tabii ki kendilerinin, besin değeri düşük acur cubur gıdalarından edinecekleri büyük karları korumuş oldular.

Birçok açıdan bakılacak olursa, ‘Açlık Oyunları’ artık yaşamımıza girmiş denilebilir...


Paylaşım