15 Temmuz 2018 Pazar

Kalbin akla üstünlüğü

Gerçek’in Titreşimleri - 85

Akıla Oranla Kalbin Gücü...


0:02: (Joe)
Benim açımdan en önemli şey, biz insanlar kalbimizle Yaratan’a bağlıyız. Sen, diğer realiteyi görürken bu “hal” içinde bulunmuş birisin, ama çoğumuzun bu deneyimi yok. Bence “beyin aklı”mızdan uzaklaşmak veya iç sesimizi dinlemek iyi, ama bu manipüle edilebilir. Ama kalbimiz manipüle edilemez, çünkü daha yüksek frekansla çalışıyor ve o zaman bu güçler ona ulaşamıyorlar. Bu durumda, insanların kalp üzerindeki bu mücadeleyi yenmeleri için ne gibi bir mesaj verebilirsin?

0:46:
A.B.D.’de The Heart Math Institute diye bir kurum var. Kalbin gücü ile ilgili bir sürü çalışma yapıyorlar, tabii kalbin fiziksel gücü ile değil, bu vorteks ile, bu enerji noktası ile. Bedende bir dizi vorteks var, bunlar beden dediğimiz insan enerji alanlarında varlığın farklı seviyelerine nüfuz ediyor. Bunların, daha geniş kapsamlı realitede farklı etkileşim noktaları var.

1:20:
Kalp ile kıyaslandığında beyinin, temelde düşük seviyede bir algılaması vardır. Beyin bilmediği bir şeyi düşünür, böylece üzerinde çalışır ve çözer.

1:37:
Karındaki duygusal vorteks ise düşünmez, tepki gösterir. Düşünmez ve duygusal bir etki ile tepki verir. İnsanoğluna olan bu; kalpten gelen daha engin realite ile olan etkileşimi manipüle edildi. Artık düşünmeden doğrudan karından gelen duygusal tepki ile birleşerek tepki veriyor. Buna daha sonra değineceğim. Kalbi, düşünme eylemi olmadan karındaki duygu ile birleştirmeli. Düşünerek “bil”inmez, oysa beyin bilmek için işlem yapmaya çalışıyor. Şimdi şu beden diline bakar mısın? Sanki açık bir kitap gibi okunacak halde...

2:21:
İnsanlar “düşünüyorum” derler ve başlarını işaret ederler. Oysa sezgisel olarak “bildikleri” zaman ellerini nereye koyarlar? “Biliyorum, hissediyorum!” deyip içgüdüsel olarak kalp bölgesini tutarlar, çünkü kalp bilir. Kalp, bu programın, bu manipülasyonun ötesindeki bilinç seviyesine bağlanır. Bilir! Bu yüzden bilir. Örneğin; “Önsezimle biliyorum, neden bilmiyorum, ama oraya gitmeliyim, oraya gitmem gerekiyor!” deriz. Oraya gidersiniz ve birden rastlantısal güzel bir şeyler olur. Oysa “Neden oraya gidecekmişsin, bu çok saçma” diye sürekli olarak konuşan duyguyu dinlemiş olsaydınız o güzelliği asla yaşayamazdınız.

3.03:
Bu içsel yolculuğu çıktığımdan beri geçen yaklaşık 30 yıldır hayatıma baktığım zaman sadece bir tek şey oluyor. Neye ters düştüysem, “bu mu, şu mu” derken bütün bu verdiğim bilgilere kalbim yönlendirmiştir. Zihin “Canım, oraya da yarın gidersin!” derken, bu kalp “Biliyorum, biliyorum!” diyor.

Kafam “Olacak terslikleri düşün” derken kalp, “Biliyorum! Biliyorum!” diyor... Manipülasyonun karanlığın derinliklerinde nasıl çalıştığına bakarsanız görürsünüz. Kalbi susturmaya çalışıyorlar. İnsanlar bazen sorarlar; “Kalbimin sesini dinlesem mi?” Oysa beden dili suratımıza bakıyor! Hala “Kalbimi mi dinlesem mantığımı mı?” diyorlar. Kalbiniz size ne diyor, duygular ne anlatıyor?

3:57:
Mantığımı mı/aklımı mı dinlemeliyim? Bir daha düşüneyim. Yoksa kalbimi mi dinlesem? O zaman biliyorum! İşte kalp bu şekilde susturulmuş. Avatar filminde Mavi halk, Navi’ler tamamen kalp insanları olarak tasvir edilmişler. Herşeyin “BİR” olduğunu biliyorlar. Ağaçlarla ve hayvanlarla bağlantıdalar, çünkü hepsi; hayvanların, ağaçların ve doğal hayatın da içinde olduğu bir bilinç alanında yaşıyorlar.

4:41:
Ve bu durumda, bir benzetme yapılacak olursa, bu fısıltı gazetesi gibi bir şey. İletişim orada mümkün. Navi’lerin yaptığı kalpten iletişim. İnsanoğluna ne oluyor derseniz; kalp iletişiminden kafa ve korku iletişimine çekiliyoruz. İnsanların verdiği tepkiye bakarsanız, dünyayı inceler etkileşim içinde olursanız, kafadan da gelse karından da, duygu, hepsi gittikçe artan duygu. İşte dünyada böyle yaşıyoruz, çünkü hepsi duygulardan geliyor. Artık kafadan kalbe geçiyoruz.

5:26:
Kaç kişi dünyayla kalbi, önsezisi yoluyla etkileşime geçiyor, acı çeken başkalarıyla empati kuruyor? Şefkat kalpten geliyor, gerçek sevgiyi oradan alıyoruz. Bu, (kişiler arasında ) çekim oluşturan, “Ay, çok tatlısın, ne kadar hoşsun” sevgisi değildir!

5:48:
Bunun yerine, “Oh, ne kadar hoşsun” şeklinde değil arkadaşlık olarak dışavurabilir. Arkadaşlık. Kalp. Arkadaşlık budur. Ama hep sevgiyi, kadın-erken ilişkisi ile değerlendiriyoruz. Birbirine çekilme, cinsellik, aşk dedikleri. Hayır, o sadece çekim. O da olabilir, arkadaşlık da, ama kaç tane ilişkide çekim değil de arkadaşlık olur? Hiç de uzun süreli olmaz.

6:34:
Diyelim ki sen veya başka biri bu seviyede beni cezbetti, bir dostluk başlar, ama bu tür ilişkilerin çoğunda kontrol olur. İlişkiyi kim kontrol edecek? “Sen, benim istediğim yapmıyorsun!, Sen bana şunu, bunu yaptın, seni siliyorum!” söylemleri başlar, çaat kapı kapanır.

7:03:
Arkadaşlık nedir? Nefis bir söz vardır; “Arkadaş, herkes dışarı çıkarken odaya giren kişidir.” Çünkü kalpten bir arkadaşlık gerçek arkadaşlıktır. Gerçek arkadaş; “Yaptıklarını onaylamıyorum, ama burada senin için varım” der. “Bunu bana nasıl yaparsın?” Çaat kapı... Bu, bağlantı seviyesinden tamamen farklı bir seviyede yer alır.

7:37: (Joe)
Dünya turundasın, bir sürü insanla karşılaşıyorsun, bazıları soğuk, ama onları kalp seviyesinde hissetmiyorsun. Çok akıllı ve başarılı olabilirler, ama onları hissetmiyorsun.

7:54: (David)
Aynen öyle.

7:56: (Joe)
Ben de, gerçekten kim kalpten, kim iyi anlayabiliyorum, ama bu bir ölçü değil. Bu kalp duygusu kimlerde vardır, senin algılaman nedir, gerçekten olabiliyorlar mı?

8:19: (David)
Yapmak istedikleri bunu yok edip, tamamen yapay zekaya bağlamak. Amaç kalp gücünü kapatmak, çünkü kalp çok güçlü, enerjisi çok kuvvetli. Bağlı olduğu frekans seviyesi çok çok güçlü. Onu kapatmak için 7/24 çalışmaları lazım. Nasıl bir şey olduğunu biliyorsun. Bunu nasıl kıracağımıza bir örnek verebilirim.

8:51:
Londra’daki o feci Grenville yangınını hatırlıyor musun? Kocaman kule şeklindeki bina yanınca içinde yaşayan çok kişi hayatını kaybetti. Büyükler, çocuklar, aileler. Çok feciydi. Orada Müslümanlar, farklı kültürlerden, farklı ırkta insanlar vardı. Şimdi buna tanıdığın bir sürü insan açısından bakarsan, ırkçı gerilim ve önyargı v.s. ile, eminim “o binada kimler vardı” diye düşünenler olmuştur. Hala ırkçı önyargıları olanlar. Bina korkunç bir şekilde yanarken herkes değil tabii ki, ama öyle insanlar var ve öyle bağnazlar ki, asla bu hayatlarında iyileşemeyecekler.

Ama bir de öyleleri var ki; “Hangi renkte veya dinde olmalarının ne önemi var ki?” diye düşünürler. Şimdi bunda müthiş bir şefkat akışı var, ama tabii ki sonra ne oluyor? İlk tepki, şefkat tepkisi, empatik tepki oluyor, sonra insanlar günlük hayatlarına devam ediyorlar. Haberlerde veriliyor. Grenville House kulesini alalım, orada neler oldu ve insanlar geri döndüler. Konuya kalbimizle baktığımızda dünya çok daha farklı bir yer olur, çünkü kalp için senin ırkın, dinin neymiş hiç fark etmez! Hepsi illüzyon, bir deneyim ve illüzyonsu başlıklar kurulumu. Bu/akıl o dünyayı yaşar, bu/kalp ise hepsinin bir saçmalık olduğunu bilir...

11:26: (Joe)
Bu güçler, sürekli olarak terör saldırıları ile bizi korku içinde tutmaya çalışıyorlar. İnsanlar ise onların istediği şekilde tepki vermiyormuş. (Aşırı nefret ile) Daha kötülerine ihtiyacımız varmış. Pekala, böyle söyleniyormuş. Aslında şimdiye kadar bu terör saldırılarıyla iç savaş çıkmalıymış v.s. Ama insanlar “Arkon”ların düşündüğü şekilde tepki vermiyorlarmış.

11:57: (David)
Bu, alternatif medyanın büyük güçlerinden birisidir, çünkü alternatif medya böyle geniş kapsamlı olarak iletişime henüz başlamamışken, kağıtlardan okunuyordu. Dolayısıyla, insanların bir dünya olayında, bir terör saldırısında veya ana akım medyadan bir savaş olsun, hepsinin kendi versiyonları oluyordu. Tabii ki, insanlar resmi haberleri çoğunlukla hiç sorgulamadan alıyorlar. Birkaç şey hariç, onlar da çok az.

12:31:
Algılamaları o bilgi ile şekillenmiş, bazı insanların doğal bir kuşkuculukları var. Belki, “Şuna pek inandığımı sanmıyorum” diyebilirler. Ama çoğu kişi inanır, çünkü bir terör saldırısı olduğu zaman başka bir bilgi yoktur. Haberlerde gördüğünüz ya da gazetede okuduğunuzun dışında açıklama yoktur. Alternatif medyanın yaptığı bu oldu, dolayısıyla onu silmek istediler. Aslında buna farklı bir şekilde de bakılabilir. Burada kasıtlı olarak bir problem yaratıyorlar, sonra da dünyayı değiştirmek için yaratılan problemden önce asla izin verilmesi mümkün olmayacak çözümler sunmaya başlıyorlar. Buna ben Problem-Reaksiyon-Çözüm diyorum.

13:15:
İşin iyi tarafı gibi görünüyor, bunu anlarım. Çözüm getirdiklerini söyledikleri şey, o saldırı her neyse bunu, onun bir sonucu olarak yaptıklarını söylüyorlar. İkinci aşama olduğunda insanlar, “Evet, bunlar haberlerde var” demiyorlar, “bir dakika, biz de bundan söz ediyoruz,” diyorlar. İnsanlar artık gittikçe daha fazla sorguluyorlar. Hani Rus İstasyonu RT var ya, onların sloganı şu; “Daha fazla sorgulayın”. Ama ben diyorum ki; “Herşeyi sorgulayın!”...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Paylaşım