7 Ekim 2015 Çarşamba

Gerçeğin Titreşimleri - 54 - Tekrarlayıcılarla dolu dünya

(David Icke’ın, 29 Haziran 2015’te yayınlanmış olan videosundan).

Tekrarlayıcılar ile dolu dünyadaki akıl oyunları!

Olumsuzluklarla nasıl mı baş ediyorum? Etmiyorum ki! Umurumda bile değil. Başkalarının benimle ilgili düşüncelerine kesinlikle aldırmıyorum. Benimle hiç alakası yok. Hani bilirsiniz, birisi hakkında birşey söylediğimiz zaman aslında o birisi hakkında değil, ağzımızı her açışımızda kendi hakkımızda birşeyler beyan ediyor oluruz. Dolayısıyla kitaplarımı okumadıkları halde benimle alay eden veya kınayan kişiler neden bahsettiğimi bile anlamadıkları halde konuşunca, beyan ettikleri de benimle ilgili değil, tamamen kendileriyle ilgili birşeyler oluyor. Çoğu kişinin görüşü, bilgiye veya araştırma sonuçlarına dayanmıyor, kişilerin söyledikleri sadece kendilerini ifşa ediyor. Mesele burada.

İşte insanlar inandıkları şeyler konusunda kitlesel olarak bu şekilde manipüle ediliyorlar, çünkü malum, az sayıdaki bir grup, çok sayıdaki bir grubu fiziksel olarak kontrolü altında tutamaz. Bunu, askeri sokaklara salarak küçük bir bölgede yapabilirler, ama milyonluk, hatta küresel olarak düşünecek olursak milyarlık bir nüfusu kontrol altında tutmak isterseniz, önce onların kendilerini ve dünyayı sizin istediğiniz şekilde algılamalarını sağlamanız gerekir. İşte bu bir akıl oyunudur!


Olanları sorgulayarak ve kendi araştırmalarımızı yaparak bu kısır döngüyü kırmaz, sadece magazin basını ve medyaya bağlı kalırsak, o zaman kendi görüşlerimizi ifade edemez, sadece başkalarının görüşlerinin tekrarlayıcısı olmaktan öte gidemeyiz. Kitlelerin görüşlerini manipüle edenler de, bu suretle insanların algılamalarını, sonra da onların davranışlarını daha kolay kontrol altına alabilecek hale gelirler.

Dünyaya şöyle bir bakacak olursanız sürekli olarak tekrarlayıcılar görürsünüz. Yani, şu muhabirlerin haline bir bakın. Ne yapıyorlar? Olayların resmi versiyonunu alıp, halka aktarıyor, dolayısıyla aynı bilgiyi tekrarlıyorlar. Halk bu olayları gazetelerden okuyup birbirine tekrarlıyor, okullarda ise öğretmenler, kendilerine tekrarlana tekrarlana verilen bilgileri tekrarlıyor, böylece öğrenciler dünyayı, sistemin kendilerinden görmelerini istediği şekilde görmeye başlıyorlar.Kısaca öğretmenin yaptığı iş, müfredatı aynen tekrarlamak!

Oğlum Jaymie ‘nin benzer bir hikayesi var; sınavda küresel ısınma ile ilgili bir bölüm var, malum şimdi buna ‘iklim değişikliği’ diyorlar. Jaymie, bazılarının bunu iddia etmelerine karşın, kanıtlara bakıldığı takdirde insanların sebep olduğu iddia edilen iklim değişikliğinin, aslında bilimsel bir zırvalık olduğunu düşündüğünü öğretmene söyleyince öğretmen şöyle demiş: “Ben de küresel ısınmanın saçmalık olduğunu düşünüyorum, ama sınavda bunu söylersen geçemezsin” demiş. Ne demeli?

Son derece tekrarlayıcı bir eğitim sistemimiz, dolayısıyla nelerimiz var, bir bakalım; mesela tıp fakültelerinde eğitimde duyduklarını ve daha fazla ilaç satmak için gelen ilaç tanıtımcılarının söylediklerini tekrarlayan doktorlarımız var. Nereye bakarsanız, hep tekrarlayıcılar görürsünüz.

25 senedir kamuoyuna, farklı bilgilerin de bulunduğunu kanıtlamaya çalışıyorum. Bir zamanlar ben de (bir TV sunucusu olarak) dünyaya haberleri tekrarlıyordum, çok şükür bundan kurtulalı çok zaman oldu.

Bir zamanlar ‘norm’lar bunu gerektirdiği için herkes dünyanın düz olduğunu tekrarlıyor ve küre olduğunu söyleyenlerle alay ediyorlardı. Aynı şey hala hergün devam ediyor. Kuzey Afrika’da birisi bana ne dedi biliyor musunuz? “Ne kadar güzel değil mi? Kaddafi gitti, artık Libya özgür!” Valla eğer işin gerçeğini bilselerdi, Libya’nın Nato’nun gerisindeki bir güç tarafından gaspedildiğini anlarlardı. Aslında bu bir işlem. Kitaplarımda da hep sözünü ediyorum. Ne zamandır ülkeleri seçerek kışkırtıcı ajanlar kullanıyor, protestolar organize ediyor, insanları koşullandırıyor, sonra da sözde özgürlük sağlamak için askerlerini getiriyorlar. Bunu Libya’da yaptılar, sonra Suriye, Lübnan, Pakistan derken liste uzayıp gidiyor.

Sürekli olarak Pakistan’ı bombalayıp duruyorlar. Bunu da, Las Vegas yakınlarındaki bir yerden bilgisayar oyunu oynar gibi, joystik kullanarak yönettikleri insansız uçaklarla yapıyorlar... Şimdi de İran’a taktılar. Kuzey Afrika ve Orta-Doğu’da bunların medyada nasıl verildiği belli, insanlar dünyada olanlara bakıyor, sonra da kamuoyu tekrarlana tekrarlana verilen haberlerle, tam inanması istenen belirli bir görüşe sahip oluyor. Gerçekte neler olduğunu görüp anlayabilmemiz için bu tekrarlanan bilgi döngüsünü kırmamız lazım. Bize neler olduğu, neye inanmamız gerektiği, neyi algılayacağımız, nasıl bir görüşümüz olacağı, sürekli olarak, iyice ezberletinceye kadar tekrarlanıyor.

(6:09. dak.)
Şimdi burada Westminister’in dışında toplanmış muhabirleri görüyorsunuz değil mi? Bir zamanlar ben de gazeteci olduğum için biliyorum. 1970’lerde önemli röportajlar olur, halkın temsilcileri belirli ölçüde sorgulanırdı. Şimdi TV haberlerinde ne oluyor? Kendi deneyimimden biliyorum, çoğunlukla o anda olanlardan haberi olmayan haber spikeri, diyelim ki Westminister’deki veya Libya’daki muhabirle görüşür, oysa aslında o da sadece yetkililerin kendisine vermiş olduğu bilgileri aktarmakta veya tekrarlamaktadır. Buna muhabirlik derler, oysa sadece aktarma veya tekrarlamadan ibarettir. Sürekli olarak neye inanacağımız söylenirken, bu kısır döngü kırılmadan dünyada gerçekten neler olup bitttiğini asla anlayamayız.

(7:14. dak.)
Hani derler ya; “Bunu herkes bilir dostum!” Peki herkes nasıl bilir? Çünkü sistem, tekrarlayıcılar sayesinde hep aynı bilginin bilinmesini sağlar. Bunlar nüfuz sahibi güçlü pozisyonlardaki kişilerdir. Doktorlar, Tıp Fakültesi’nde öğrendiklerini ve ilaç temsilcilerinin kendilerine anlattıklarını, öğretmenler de okulda kendilerine ne öğretilmişse sonraki nesillere onları tekrarlarlar. Bunların arasında en büyük tekrarlayıcılar ise TV muhabirleridir.

Burası Parlamento’nun dışı, kameralar yerleşik, muhabirler bekliyor. Birazdan yayın başlayacak, Parlamento’da neler olduğunu anlatacaklar. İşin gerçeği, onlar da hiçbirşey bilmiyorlar! Şimdi eğer gerçeği söyleyecek olsalardı şunu derlerdi:
Burası Parlamento’nun karşısındaki Westminister, David Icke’dan son haberler... Teşekkür ederim. Valla dostum, ne yalan söyleyeyim, neler olduğuna dair hiçbir fikrim yok. Sana görevimin ne olduğunu söyleyeyim. Koyu renk takım elbise giyiyorum, ama aslında burada rol yapıyorum. Oradan geliyorum, ama orada neler olduğunu bilmiyorum, ben size, sadece onların bana söylediklerini tekrarlıyorum. Valla doğru olup olmadığını bilemem, bana onlar söyledi, herhalde yalan söylemiyorlardır, yani şimdi Tony Blair yalan mı söyleyecek? Hele George Bush, lütfen yani, rica ederim, ben bir muhabirim, bana itimat edin...Şimdi okumam ya da söylemem için bir sürü para aldığım bu ‘haber’ dediğimiz şey var ya, hepsi propaganda! Onlar bana söylediler, ben de size söylüyorum. Ben David Icke, BBC, ITN, CNN, CBS, Sky Haber, hepsi aynı- Westminister!”...

Örnek: (9:07. dak.)
-Buranın çok tehlikeli bir yol olduğu düşüncesini kabul etmiyorum. Bu da diğer yollar gibi bir yol. Kazalar olabilir, ama işimiz biter bitmez, yol yine akacaktır.
- Pek güzel bir örnek oldu, he, he, he...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Paylaşım