29 Ağustos 2015 Cumartesi

Gerçeğin Titreşimleri - 52 - Kendi realitenizi yaratmak


Kendi Realitenizi Nasıl Yaratıyorsunuz...
Sürekli olarak aynı şeyi yaparsanız, sürekli olarak aynı sonucu alırsınız... 


David Icke


Hayatımızda, hoşlanmadığımız kişileri veya deneyimleri kendimize çekmek gibi hoşlanmadığımız birşeyler olduğu zaman, “Neden hep böyle şeyler beni bulur?” der, “Acaba dışarıya ne veriyorum da bana bu şekilde yansıyor?” diye düşünmeyiz. Hayatımızda ne yaratıyorsak, gücümüzü geri almak, kendi sorumluluğumuzu yüklenmek yerine, hep sorumluyu dışarıda ararız. Zaten bunu yapmak için de yeterince yönlendiriliyoruz...


Dolayısıyla olanları değiştirmek için asıl, yansıyanı değiştirmemiz gerekir. Nehrin kenarında dururken suda kendi yansımamızı görür, bu yansımadan pek de hoşnut olmadığımız için taş atar, suyu tekmeler, atlayıp tepinip suyu karıştırır, hayatlarımızda her zaman yaptığımız gibi sorumluyu hep dışarıda ararız. Oysa nehirdeki yansımayla olan kavga bitip, bütün taşlar atıldıktan sonra herşey yine eskiye döner, nehir aynı şeyi aksettirmeyi sürdürür, çünkü o yansıma, tam anlamıyla bir aynadır. İçimizi değiştirirsek, dışımız da değişir. İşte sistem bunu anlamamızı hiç istememiş, algılamamız baskılanmış ve engellenmiş. Halbuki gelişmemiz o kadar kolay ki. Aynen şu dizine göre gidiyor: deneyim yaşa, o deneyimden ders al, o deneyimin sonucuna göre de gelişim sağla.. 



Yarattığımız dünya, kendi düşüncelerimizin bir ürünüdür. Kendi düşüncelerimizi değiştirmedikçe onu değiştiremeyiz.

Albert Einstein



1.aşamada, içsel halimizi yansıtan enerjiyi verirsek, bir sonuç, bir kişi veya yer olarak, kendimize belirli bir deneyimi çekeriz. Bu hoşumuza gitmeyen bir deneyim ise hemen başkalarını suçlar; “Senin yüzünden oldu!”, “1963’te Ethel’in yüzünden oldu!” “Annemin yüzünden oldu!” “Derimin rengi yüzünden oldu!” veya “Cinsiyetim yüzünden oldu!” deriz.


O deneyimi çeken hiç kişi değişmez, çünkü mutlaka birilerini suçluyordur. Kişinin içselliği değişmedikçe yansıyan da değişmez. Hayatlarımızda hep aynı devrelere gireriz. Hep aynı şeyler tekrarlanır. Kendimize hep aynı özellikleri taşıyan kişileri çekeriz, ilişkiler aynıdır, bağlantılı olarak olaylar aynı olur, hayatımızda hiçbirşeyden memnun olmayız. Gelişimimiz gerekmektedir, ama bunu hiç anlayamayız.


Delilik, sürekli olarak aynı şeyleri yapıp, farklı sonuçlar beklemektir.
Albert Einstein



İstemediğimiz şeyi yaratan ne ise onu değiştirmediğimiz için hiç ilerleme kaydedemeyiz. Bu böyle sürüp gider... Ancak bir kez sorumluluğu alır, olanları değiştirmek için suçluları dışarıda aramaz, bize yansıyana dikkatle bir baktığımız zaman şu soruları sorarsak; “Bir dakika, bu deneyimi nereden çektim? Almam gereken ders nedir? Böyle olması için acaba ne yapıyor olabilirim?”o anda algılama düzelir. 



O noktada davranışınız, kendinizi görme şekliniz değişir. O değiştiği zaman dışarıya verdiğiniz enerji veya titreşim de değişir. Böylece dışarıya verdiğiniz yeni enerji ile farklı deneyimler çekmeye başlarsınız. Yani sorumluluğunuzu geri almak moduna girdiğiniz anda, herşey değişmeye başlar. Gelişimiziniz de hızlanır. “Pekala, bu deneyimden ne ders alacağım, tamam anladım, titreşimi veya enerjini değiştir, geliş!” Kalbinizi açtığınız zaman gelişiminiz çoktan hızlanmıştır. 



Şimdi dünyada bu değişim sürecine girmiş olan kişilerin sayısı hızla artıyor. Ya da tam tersine hala kendi yarattığınız şeyler için başkalarını suçlamayı sürdürüyorsunuzdur. Tabii ki bu da bir seçim, ama inanın pek iyi bir seçim değil. Ne verirsek, onu alırız. Hayatımızın kontrolü bizim elimizde, başkasının değil... Bazı kişilerden duyuyorum: “Hayatım çok sıkıcı, hep deniyorum, ama hiç yararı olmuyor.” O zaman ben de soruyorum; “Peki hayatında ne istiyorsun?” “Valla bilmem ki, pek de düşünmedim doğrusu.” İşte burada, “Valla bilmem ki” ifadesi tam ‘içsel bir hal’, dolayısıyla da titreşimsel bir frekans veya enerjidir. ‘Valla bilmem ki’ gider, ‘Valla bilmem ki’ olarak aynen geri döner. Hiçbirşey değişmez, çünkü enerji; “Valla bilmem ki’ dir...



Ama başarmak istediğimiz neyse ona odaklanıp niyet edersek veya “hayatımda bunu istiyorum!” duygusuna konsantre olursak, o zaman niyet, titreşimsel bir frekans olarak o şekilde gider ve hep başarmak istediğimiz yolda deneyimler yaşamaya başlarız. “Evet, şunu istiyorum, bunu istiyorum, öbürünü de istiyorum, niyetim bu!”... O niyete kavuşmak için neyi başarmamız gerekiyorsa onu çekeriz. Bazen bazı insanlar işler zorlaştığı zaman; “Valla dostum yapmak isterdim, ama o kadar da çok istemiyorum herhalde, ben almayayım, teşekkür ederim” dedikleri anda onlar için oyun biter..



Özgür olmak ve özgür bir dünya istiyorsak, niyetimiz bu olmalı. O zaman bütün zorluklar kaybolur, o niyeti başarmak için neye ihtiyacımız varsa bize çekilmeye başlar... 



Uyanmak, bizi bilgisizliğe köle halinde tutan algılama
ve programlanma katmanlarını yırtmak demektir. – David Icke


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Paylaşım